What's there to think about traducir turco
95 traducción paralela
What's there to think about?
Düşünecek ne var bunda?
Let the big slob sit there and think about his girl, what's likely to happen to her.
Bırakalım da burada oturup kızını düşünsün, onun başına gelecebilecekleri.
What's there to think about? What do you want to do with your life?
Düşünecek ne var sanki?
What else is there to think about, except my job, my dirty job?
Başka ne üzerine düşüneyim ki, şu pis mesleğimin dışında?
What's there to think about?
Düşünecek ne var?
- What's there to think about?
- Düşünecek ne var?
I mean, when you think about it and consider that your feelings of love begin when you're about 10 and if you live to, say, 70 well, that's pretty limiting, because what chance is there that he'll be alive at the same time you are?
Demek istediğim aşkı düşünüp, onu hissetmeye başladığında 10 yaşında olsan ve diyelim ki, 70'ine kadar yaşasan bile bu çok sınırlı olur, çünkü onun da, seninle aynı zamanda yaşama olasılığı nedir ki?
What about this occult business? Do you think there's anything to it?
Konuyla alakalı olduğunu mu düşünüyorsun?
Think there's any truth to what he said about those girls, Puget Debs?
O kızlar hakkında söyledikleri doğru mu dersin?
There's something I want to talk about. Sam, what do you think of your commercial?
- Reklamı nasıl buldun Sam?
- What's there to think about?
- Düşünülecek ne var ki?
The phrase "conspiracy theory" is one that's constantly brought up. And I think its effect, simply, is to discourage institutional analysis. You think there's a connection about what the government wants us to know and what the media tell us?
Aynı kavramlar sadece medya için değil, aynı zamanda eğitim kurumları ve genel olarak entellektüel basın için de geçerlidir.
There's too much going on for me to give a damn about what you think is smart.
Çevremde öyle çok şey oluyor ki, neyi akıllıca bulduğun umurumda değil.
I mean, I'm sure there's more to you than modeling and dinosaurs and... maybe other people don't see it, but I do, and, well, I would just love to hear what you... think about.
Yani, eminim İnsanların göremediği, sende vücut ve dinazorlardan başka şeylerde vardır... Ama ben, sadece senin hakkında ne düşündüklerini duymak isterim.
I think that that's what the Banshees were talking about... That maybe that there's an evil in me and that they want to worship that?
Bence Bansheeler'in bahsettikleri şey buydu... belki içimde bir şeytan var ve onlar ona tapınmak istiyorlar.
I think we should talk about what it's gonna take to get you safely out of there.
Sanrım oradan nasıl güvenli bir şekilde çıkacağını konuşmalıyız.
What's there to think about?
Neyi düşüneceksin be koçum? Bak!
Do you ever think about what it's going to be like when we get there?
Oraya gittiğimizde nasıl olacağını hiç düşündün mü?
So what? There's something about your past that I think it's finally time for you to know.
Geçmişin hakkında öğrenmen gereken bir şey var.
I often think about what it must have been like to be there... to create the art form as it was happening... and say, "Why don't we try this?" "That doesn't make sense."
Sık sık şunu düşünürüm, sanatsal formu yaratmak için... çekim anında onu düşünmek gerekir. ve neden bunu da denemiyoruz.. Bu çok anlamsız.
Angel if there's a woman out there who you find truly attractive who you think about, let's say, most of the time who represents even part of what you think makes the world worth fighting for and who doesn't view you as an entirely sexless shoulder to lean on you have to do something about it.
Angel, gerçekten çekici bulduğun çoğu zaman düşündüğün dünyayı savaşmaya değer hale getiren şeylerin en azından bir parçasını temsil eden ve seni sadece yaslanacak bir omuz olarak görmeyen bir kadın varsa bu konuda bir şeyler yapmalısın.
What's there to think about?
- Düşünecek bir şey mi kaldı?
You know, you need to stop thinking... about what you think you lost... and look forward to what there is to gain.
Biliyorsun, neyi kaybettiğini düşünmeyi bırakman gerek. Ve önünde ne kazanacağına bakmalısın artık.
What's there to think about?
Seni düşündüren ne?
I get stuck in traffic, and I sit there and think about my life, about the world, about what's out there waiting to take me, to test me, to destroy me.
O zamanlar da hayatımı düşünürüm. Bakalım karşıma başka neler çıkacak. Hayat beni test eder.
- What's there to think about?
- Ne hakkında düşüneceksin ki?
What's there to think about?
Nesini düşüneceksin?
But there's not a day goes by when I don't think about what I've done to you.
Ama, sana yaptıklarımı düşünmeksizin bir günüm bile geçmiyor.
Why don't you ask them in there what they're gonna think about you recruiting their kids to hustle cards, Leonard?
öyle mi? Peki hazır oradayken onlara senin kart oyunların için çocukları kullanmak hakkında ne düşünüyorlarmış diye sorar mısın, Leonard?
I don't see what future the world has, as long as people think like that, and people are going to go on thinking like that, as long as they're brought up from childhood, from the cradle, to think that there's something good about faith. To think that there's something good about believing because you've been told to believe, rather than believing because you've looked at the evidence.
İnsanlar böyle düşünmeye devam ettikçe dünya nasıl bir geleceğe sahip olacak bilemiyorum, insanlar böyle yetiştirilmeye devam ettikçe böyle düşünmeye devam edeceklerdir, çocukluktan, beşikten bu yana böyle yetiştirildikleri sürece,... din hakkında iyi bir şeyler olduğunu düşünecekler, inancın iyi olduğunu sanacaklar,
Think about what could have been be worse my life if I had grown up in another place, perhaps in economic crisis. There are endless things worse than a Divorce can happen to you.
Başka bir ülkede, depresyonda ya da boşanmanın dışında çok daha kötü şeylerle yetişseydim aile hayatım ne kadar daha kötü olabilirdi düşündüm.
What's there to think about?
Düşünecek ne var ki?
What is there even to think about, huh?
Düşünecek ne varmış ki?
And if you think that there is work to is that so, what can I do about it?
Ama sen üzerinde çalışılmaya ihtiyacı var diyorsan öyledir..
It's hard to evaluate it, it's like being asked what you think about off-white paint, it's just, there.
Onu değerlendirmek zordur ; kirli beyaz boya hakkında ne düşündüğünüzün sorulması gibidir, boya fark edilmez, ama oradadır.
Because I would like our perp to sit in there and think for a minute about what she's doing sitting in there.
Çünkü ben bizim suçlunun orada durup düşünmesini neden buradayım diye kendine sormasını istiyorum.
I mean, I think any time there's a new technology everyone says, "okay, we have to stand back and think about what this is really gonna mean to society."
Yani, bence her zaman yeni bir teknoloji vardır herkes, "Tamam, Geride durmalı ve bunun toplum için ne anlama geldiğini düşünmeliyiz."
There's nothing I can say that will make that fact any less horrible. But perhaps we can bow our heads for a minute and think about Freddy and remember what he meant to us.
Ne dersem diyeyim bu olayın vahameti asla azalamaz ama bir dakikalına da olsa başımızı öne eğip, Freddy'nin bize ne ifade ettiğini düşünebiliriz.
What's there to think about?
Bunda düşünecek ne var?
- What's there to think about...
Peki o zaman ne düşündün?
Yeah, I do care, but you know what - - when you're young and you look at how great your life's gonna be, you don't think about having a rimkus there to screw it all up with her written apologies and her stupid-ass policies,
Evet, veriyorum ama ne var biliyor musun? Gençken, hayatınının ne kadar harika olacağını sanarken, Rimkus adında birinin hayatına gireceğini hazırlamış olduğu özür metniyle, aptalca kurallarıyla her şeyi mahvedeceği aklına bile gelmez, bir şey için özür dilemek hiç de adil değil, hatalı olduğumu düşünmüyorum bile çünkü değilim.
Because as every spy know, there's plenty of time to think about what you've lot after the mission is over.
Çünkü her casusu bilir ki,... bir görevden sonra neler kaybettiğinizi düşünmek için bolca zamanınız olur.
There's something to say about those roses, but I can't think what it would be.
Güller hakkında söyleyecek bir şeyler olmalı ama aklıma hiçbir şey gelmiyor.
There's like a whole website devoted to what people think about Chrissica.
Chrissica hakkındaki düşüncelerle ilgili bir web sitesi bile var.
Some interesting effect that we don't yet understand about what happens at the center of a black hole, there's no reason to think that it pushes you backward in time.
Kara deliğin merkezinde olanlar ile ilgili bilmediğimiz etkiler var, bu yüzden kara deliklerin sizi geçmişe götürebileceğini düşünmenin bir sebebi yok.
What's there to think about him?
Düşünülecek ne var ki?
What's there to think about?
Ne düşünüyorsun?
I understand that we're goin'out there to play music and do somethin'for our fans, and I think we're still playing good music... and stoking our fans out, which is what it's all about.
Hayranlarımız için turneye çıkıp müzik çalmamız gerek. Bence hala iyi müzik çalıyoruz böylece hayranlarımız heyecanlanıyor ki zaten esas olay da bu.
I don't think there's anything left to talk about after what you've done.
Yaptıklarından sonra konuşacak bir şey kaldığını sanmıyorum.
- I think what Rick's trying to illustrate with that is there's still a heck of a lot of questions about this guy.
Ne, ne- - Sanırım Rick anlatmaya çalışıyor bunu orada bu adam hakkında sorulması gereken hala bir çok soru olduğunu.
What do you think about going back to Charlie's place - and wetting our whistles there? - What about Charlie?
Charlie'nin evine gidip birlikte sarhoş olmaya ne dersin?