What is that all about traducir turco
1,277 traducción paralela
You might be better than that some day but now all I see is a guy worried about what everybody thinks of him that he has no real belief in himself.
Bundan daha iyi olabilirsin ama şu anda tek gördüğüm herkesin kendisi hakkında ne düşündüğünü kafasına takan ve kendisine hiç inanamayan birisi.
Because that is what Christmas....... is all about.
Çünkü noel dedikleri.. .. budur.
Do you miss a dick? Is that what this is all about?
Penisleri mi özlüyorsun, sorun bu mu?
So that's what this is all about.
Demek her şey bu yüzden.
Is that what this is all about?
Herşey bu yüzden miydi?
- The point about focus group politics is that there isn't one because people are contradictory and irrational and so you have a problem in terms of deciding what you are going to do if all you do is listen to a mass of individual opinions
Eğer bir konuya karar vermek için tüm yaptığınız bireysel fikirlerden oluşan kitlelerin düşüncelerini dinlemek ise, sorun yaratırsınız.
And businesses are very able to respond to that, that's what they have honed their skills to and that's what marketing really is all about - what are the symbols the images the music, the words that will appeal to these unconscious feelings.
Ve işverenler bunu cevaplamaya gayet uygunlar. Bunun için kendilerini bileylemişler. Ve pazarlamanın anlamı budur.
- What Erhard did was to say that only the individual matters, that there is no societal concern, that you living a fulfilled life is all you need to be concerned about.
= JESSE KORNBLUTH = Gazeteci, New Times 1970ler Toplumsal mevzuların bir önemi yoktu. = JESSE KORNBLUTH = Gazeteci, New Times 1970ler
We really want to know who we are, there are things going on where we learn more and more about ourselves all the time, and to really find out what it is that makes us tick and how we are discovering ourselves.
Hayatımızda birçok şey yaşıyoruz, kendimizle ilgili gittikçe daha çok şey öğreniyoruz. Bizi ayakta tutanın gerçekte ne olduğunu bulmak,... kendimizi nasıl keşfedeceğimizi görmek istiyoruz.
So that's what all your business meetings were about!
İş hakkındaki tüm görüşmeleriniz bunla alakalıydı demek.
I run because I am convinced that this country is on a perilous course and because I have such strong feelings about what must be done and I feel that I am obliged to do all that I can.
SADECE ONLARI YAPAN ADAMI DEĞİŞTİREREK YAPILMASI GEREKEN KONUSUNDA HİSLERİM VAR
Anyway, I know something about retirement... and what I want to say to you out loud, Warren... so all these young hotshots can hear... is that all those gifts over there... don't mean a Goddamn thing.
Her neyse, emeklilik hakkında bildiğim bir şey var. Bunu sana yüksek sesle söylemek istiyorum Warren. Böylece buradaki bütün gençler de bunu duyabilirler.
That's what this is all about- - your refusal to accept that.
Bütün bu olanların nedeni, senin.. bunu kabul etmeyi reddetmen.
So the racial card gets cooled and you can forget about the dead cop. - That's what this is all about.
Irkçılık meselesi soğuyacak ve siz de ölen polisi unutacaksınız.
No doubt, that's what the Brotherhood is all about.
Şüphesiz Kardeşliğin savunduğu da bu.
Speedy Thorne, what is that siren all about?
- Burada neler oluyor?
That is what a gay cruise is all about.
Gay turları bunun için düzenleniyor.
Whatever feels right. That's what a gay cruise is all about.
Gay turları bunun için düzenleniyormuş.
Now that, my friend, is what it's all about.
İşte dostum, olay bu.
That's what being a good spy is all about trust no one.
İyi bir casus olmanın en önemli kuralı kimseye güvenmemektir.
That's what the family is all about.
Aile işte bunlar içindir.
And hopefully. you'll learn what this group - the one that practices with rifles. the one you refer to as robots - is all about,
Ve umarım ki bu grubun, tüfeklerle çalışan, senin robotlar diye tanımladığın grubun ne olduğunu anlarsın.
That's what our new direction is all about : bridging the gap.
Bizim yeni hedefimiz budur - görüşler arasında köprü kurmak.
That is all what I think about, all day.
Bütün gün düşündüğüm tek şey bu.
That's what being an adult is all about
Yetişkin olmak budur.
- That's what all the fuss is about?
- Bütün bu yaygara bundan mı kopuyor?
That's what this is all about?
Bütün mesele bu muydu?
No, that's what the business is all about.
Hayır, bu iş bundan ibaret.
That's what this is all about.
Bu toplantı bunun için.
They say all of the same stuff that he was spouting off about for years, about how all life is sacred, blah blah blah, and how the meek will inherit the earth, and you know what?
Yıllarca tekrarlayıp durduğu şeyler yazıyor,... hayatın ne kadar kutsal olduğu, falan, falan, ve alçakgönüllülerin nasıl dünyaya hakim olacağı, ne var biliyor musun?
Charlie, how about we talk about why out of all of these girls in the entire club I'm the blessed one. I mean what is it about me that piqued your interest?
Charlie, şu koca kulüpte onca kız varken neden beni seçtiğinden bahsedelim. Yani bende bu kadar ilgini çeken nedir?
- And what's all this? - That is a collection of about 30 cold days in hell.
Sana otuz gün cehennemi yaşatacak bir koleksiyon.
That's what this is all about.
Demek konu bu.
That's what being human is all about.
Zaten, insan olmakta budur.
is that what all the messages were about?
Bütün o mesajlar bunun için miydi?
I mean, that's what this is all about.
Bütün amaç oydu.
That's what celibacy is supposed to be all about, controlling the desires, channeling the sexual urge into the love for God.
Bekârlık yemininin anlamı budur zaten ; arzuları kontrol etmek. Cinsel arzuyu, Tanrı sevgisine yönlendirmek.
HONEY, THAT'S WHAT PRIDE IS ALL ABOUT.
Tatlı Pride'lar bunun için var.
Courtney, here's what concerns me. That cover is all about sex.
Bu kapak tamamen seksle ilgili.
- Is that what this is all about?
- Bütün bunlar o yüzden mi?
That's what all this is about?
Konu bu muydu?
Maybe he was running away. Maybe that's what this is all about.
Belki herşey bundan ibaret.
Well, I mean, obviously, what we need to put a stop to is all the sexual misconduct that is allowed to take place in our churches, and not just tell the children not to tell anybody about it.
Apaçık söylemek istediğim, durdurmamız gereken şey kiliselerimizde meydana gelen cinsel suiistimaldir. Çocukların başkalarına bunu anlatması değil!
Is that what this is all about?
Tüm bunlar onun için miydi?
That's why Allie's not safe because they'e not going to rest till they have her in their hands where they can look at her. Try to figure out what this is all about.
Bu nedenle Allie güvende değil çünkü onu avuçlarına alana kadar rahat etmeyecekler, bütün bunların ne olduğunu ortaya çıkartmak için.
That's what this is all about, isn't it?
Herşeyi bununla alakalı, değil mi?
That's what true love is all about, my friend.
İşte bu gerçek aşktır, dostum.
Look, Hank I'm just saying, man I suppose that's What your attitude is all about?
Bak, Hank, söylemedi deme sanırım mesele senin şu tutumun. Öyle değil mi?
Is that what this is all about?
Bütün bunların nedeni bu mu?
- So that's what this is all about.
Demek bunun için yemeğe çıktık.
But that's what life is all about.
Fakat hayat işte bundan ibaret.