English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ W ] / Where's your phone

Where's your phone traducir turco

141 traducción paralela
- Where's your phone?
- Telefonunuz nerede?
- Where's your phone?
- Telefon nerede?
Where's your phone?
- Telefon nerede?
When I try to reach you on the phone I find your confusion has spread to your staff, where a Japanese listens to Spanish and answers in pidgin English.
Ve telefondan anladığım kadarıyla bu karışıklık, sizinle çalışan personele de yayılmış. Bir Japon'un İspanyolca dinleyip İngilizce cevap verdiği nerede görülmüştür?
But when you play this reel back, it skips... from the end of the previous phone call... to the point where your secretary tells you... that Mr. Stafford is on the phone... but in between there's a splice mark.
Çelişkiyi görebiliyorsun. Sen inanılmaz birisin. Gerçekten inanılmaz.
Where's your phone? This way.
Telefonunuz nerede?
Where's your phone panel, Mrs. Mullen?
- Telefon paneliniz nerede?
Where's your phone?
Telefonun nerede?
- Where's your phone?
- Telefonun nerede?
Where's your phone at?
Telefonunuz nerede?
Do you ever have that experience... where your thoughts are like these totally separate... totally self-sustaining phone booths... and there's this, like, vast... uninhabited shopping mall in your head?
Sana hiç böyle şeyler yaşadın mı diye sormuyorum. Hani düşüncelerin birbirinden bağımsız olarak işlemeye başlar ve devasa büyüklere genişler. Beynin bir alışveriş merkezine dönmüş gibi olur.
Where's your fuckin'phone?
Nerde bu lanet telefon?
WHERE'S YOUR CELL PHONE?
Cep telefonun nerede?
- Where's your cell phone?
- Cep telefonun nerede? - Bilmem.
- Where's your phone?
- Senin teleonun nerede?
- Where's your cell phone?
- Cep telefonun nerede?
Where's your phone?
Telefonunu versene.
Where's your cell phone?
Cep telefonun nerede?
Where's your cell phone?
Senin telefonun nerede?
Where's your phone?
- Peki senin telefonun nerede?
- Where's your cell phone, Peter Hammond?
- Cep telefonun nerede Peter Hammond?
Where's your cell phone?
Telefonun nerede, hafızasına kaydetmiştir.
- Where's your phone, Scott?
Üzerimde değil.
Where's your phone?
Telefonunuz nerede?
David, where's your phone?
- David, telefonun nerede?
Natalie, where's your phone?
Natalie telefonun nerde?
Hey, where's your cell phone?
Cep telefonum nerede? - Pardon.
All right, well, I'll give you, um, all the information you need - where he lives in London, his flat, you know, when he visits his - his mother, phone numbers... and then - then it's in your hands.
Pekâlâ, o zaman, ben de size ihtiyacınız olan tüm bilgiyi vereceğim. Londra'da nerede yaşar, dairesi nerede, annesini ne zaman ziyaret eder, telefon numaraları gibi ve sonra, işin geri kalan kısmı size ait.
That's what'll happen to your friends if you don't help me... -... find where they're holed up. - One-Niners took his phone.
- One-Niner'lar telefonunu almış.
Where's your cell phone?
Cep telefonunuz nerede?
Lindsay, where's your cell phone?
Lindsay, telefonun nerede?
Where's your phone?
Telefonunuz nerde?
{ \ You know, } Your husband sat { \ right } there in that chair and told me that he dropped her in SoHo, where she called you from a pay phone.
Kocanız onu SoHo'da bıraktığını söyledi. Ariana sizi oradaki bir kulübeden aramış.
No, no-no-no, where's your phone?
Hayır, hayır, senin telefonun nerede?
- Where's your phone?
- Cep telefonun nerede?
Shit, where's your goddamn phone?
Nerede bu kahrolası telefon?
Where's your phone?
Telefonun nerde?
Where's your drop phone?
Cep telefonun nerede?
Where's your phone?
Sadece ona söyledim, başkasıyla konuşmadım?
Where's your phone, Ellie?
Güzel, erkek, kadın veya her kimse ikinci kez yüzleşmemiz gerekecek.
Where is my phone? - It's at your feet.
- Ayaklarının dibinde.
Owen, listen put your mother on the phone, I wanna talk to her... she's not here... - Where are you getting this...?
- Bunları nereden çıkarıyorsun?
Where's the SIM card for your phone?
Telefonun sim kartı nerede?
- Where's your phone?
- Senin telefonun nerede?
Where's your cell phone?
Telefonun nerede?
Uh, where's your phone?
Telefonunuz nerede?
Where's your phone?
- Telefonun nerede?
- Sweetheart, where's your portable phone?
Canım taşınabilir telefonun nerde?
Tammy, where's your phone?
Tammy, telefonun nerede?
Where's your phone, Tony?
Telefonun nerede Tony?
You get a chance to go away to an artist's colony where they bring you your lunch in a fucking picnic basket, and you spend the whole time on a phone sex line.
Öğle yemeğinin piknik sepetinde sunulduğu bir sanatçı topluluğuyla çalışmaya gidiyorsun ama tek yaptığın teleseks hattında kırıştırmak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]