English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ W ] / Which means that

Which means that traducir turco

2,571 traducción paralela
Lily was up all night because she didn't have Bnny, which means that we were up all night because she didn't have Bunny.
Lily, Tavşancık olmadığı için bütün gece uyumadı. Yani Tavşancık olmadığı için biz de bütün gece uyumadık.
Which means that...
Bu da demek oluyor ki,
Which means that if you had used the riffle, You probably would have injured yourself on the recoil.
Eğer tüfeği kullanmış olsaydınız tepme gücü yaralanmanıza neden olabilirdi.
I know. I know. Which means you have, like, a 1 % chance of getting pregnant, which means that if you are, maybe it was meant to be?
Biliyorum, biliyorum yani hamile kalabilmen için % 1 gibi bir ihtimal var ki eğer hamileysen bu ihtimal gerçekleşmiş gibi?
We had a mature-adult breakup Which means that we can and will be mature-adult professionals.
Ki bu da yetişkin profesyoneller olacağımız anlamına geliyor.
'Cause I am the husband, which means that I have parts of my body that are able...
Çünkü koca benim, yani vücudumun bazı kısımları bu iş için...
No, what I said was, "And I do, too." Which means that I love me.
Hayır biraz önce "ben de" dedim Yani ben de kendimi seviyorum.
Well, he kills at night, which means that's when he's most confident.
- Akşamları cinayet işliyor, yani kendine güveninin en yüksek olduğu zaman.
Which means that the portal of entry is the food that he ate.
Yani demektir ki kanına yediği yemekten karışmış.
Which means that what started as an SM game could now be a ring.
Bunun anlamı SM oyunu olarak başlayan şey şimdi bir çete olabilir.
Which means that it passes right through your home state.
Bu da metilaminin eyaletinizden geçtiği anlamına geliyor.
Which means that even if something was erased, you could access it via the backup service?
Bu da eğer telefondan bir veri silinmişse servis sayesinde veriyi kurtarabiliriz anlamına mı geliyor?
You are a material witness in a murder trial, which means that you have to go to court when Philip Stroh stands trial, and you have to testify under oath about what happened to you.
Bir cinayet davasında baş tanıksın. Yani Philip Stroh davasında mahkemeye çıkmak ve yeminli ifadeni vermek zorundasın. - Buna mecbur değilim.
But to do that, I can't be the Oliver that everyone wants me to be, which means that sometimes... To honor your wishes...
Ama bunun için herkesin olmamamı istediği Oliver olamam bu da demek oluyor ki bazen aruzlarını şereflendirmek için, anına saygısızlık etmem gerekiyor.
Which means that you can introduce me however you like :
Bu da beni istediğin gibi tanıştırabilirsin demek oluyor.
Which means that if we can find the diamonds, we can then trace them back to Carl.
Bu da demek oluyor ki, eğer elmasları bulabilirsek, Carl'ı bulmak için onları kullanabiliriz.
Which means that it has to be Carl's.
Bu da failin Carl olduğunu gösteriyor.
Which means that throughout the year, the equatorial regions receive more of the sun's heat than anywhere else.
Bu da demek oluyor ki, yıl boyunca, Ekvator bölgeleri Güneş ısını en çok çeken yerlerdir.
Okay, so, uh this - - yeah - - is Michael, which means that that is...
Tamam o zaman. Bu Michael, yani diğeri de Brian Wilcox, sevgili kameraman dostumuz.
You're in hell, which means that I'm in hell.
Sen kötüysen ben de kötüyüm demektir.
Maybe not- - the van that they were driving had some rear-end damage, which means that our driver or whoever owns that car probably got into a traffic accident.
Belki almaz, ayrıldıkları aracın arka tarafında hasar var, bu da demek oluyor ki sürücümüz veya aracın sahibi her kimse muhtemelen bir kaza yapmış.
But then I noticed your, uh, your pronounced bed-head, which means that you were asleep.
Ama sonra fark ettim ki daha yeni uyanmış gibiydin ki bu da uyuya kaldığını gösterir.
But if-if you were home, then, um, you would have changed before you came into work, which means that you were asleep but not at home, which means...
Ama eğer evde olsaydın o zaman işe gelmeden önce neden üzerini değiştirdin ki bu da uyuyordun ama evde değildin ki bu da...
I can't tour until after your election, unless you win, in which case I can't go out on tour until the second half of your term, unless you're running for re-election, which means that that year my tour dates have to be limited to no more than 15 venues. That's it?
Sen kazanamazsan seçim sonrasında tur yapamayacağım kazanırsan da kazandığın ikinci yıla kadar tura gidemeyeceğim sen bir daha seçime girmezsen, bu da tur tarihlerimin 15'ten fazla konsere izin vermediğini söylüyor.
S.P.I. is a defense contractor, which means that pretty much all their work is classified.
S.P.I. bir savunma şirketi, bu yüzden yaptıklarının çoğu gizlilik içerir.
The cell tower is here, which means that phone is on this line.
- Anten burada, telefonun bu hat üzerinde olduğu anlamına gelir.
The lab results came back negative for gunshot residue, which means that the killer is still at large.
Laboratuarda barut kalıntısı testi sonucu negatif çıktı. Bu da demek oluyor ki katil hala dışarıda bir yerde.
None of the patients can remember exactly what happened to them when they were here, which means that there's a memory thing attached to whatever it is that we're looking for.
Hastaların hiçbiri burada olanları hatırlamıyor yani aradığımız şey her neyse artık bir hafıza durumu da var.
But A / C wasn't readily available until the 1950s, which means that this si...
Ama 1950'lere kadar havalandırma kullanıma hazır değilmiş. - Bu da demek oluyor ki- -
Is this car has the engine in the trunk, so that means I get to... put these signs in the seat, which is cool.
Arabanın motoru bagajda olduğu için ben de bu tabelayı koltuğa koyacağım. Süper.
Which means Granger was not the one that leaked the location.
Demek buluşma yerini sızdıran Granger değildi.
That means Semak doesn't trust you, in which case you're no use to me.
O halde Semak sana güvenmiyor, bu durumda hiçbir işime yaramazsın.
Which means the pouch was delivered on that airline.
Buda kutunun o havayolu markası ile teslim edildiğini gösteriyor.
If by which you mean the means, the motive, the opportunity, the fact that I found the stolen item in the possession of the suspect... Yes, that's my whole case.
Sebebi, firsati ve çalinan tabloyu zanliya ait bir yerde bulmami kastediyorsan evet, bütün davam bu.
You're good-looking, I'm super good-looking, so that means, as a couple, we'd be slightly less good-looking than I am, which is still way above average.
Sen yakışıklısın ben süper güzelim. Ve bu, bir çift olarak benden biraz daha az güzel görünüyoruz ama bu zaten ortalamanın üstünde. Ne dersin?
It's proof that he's able to hear, which means most likely he can talk but chooses not to.
Bu onun duyabildiğinin kanıtıdır yani büyük ihtimalle konuşabiliyor ama tercih etmiyor.
Well, he died around 1 : 00, which means whoever picked him up in that car is probably the last person who saw him alive, most likely because they're also the person who killed him.
Saat 01 : 00 sıralarında öldü. Onu arabaya alan kişi, muhtemelen onu canlı gören son kişi olabilir. Büyük ihtimalle de onu öldüren kişidir.
Which means you can break me out, easy, but after you bag that son of a bitch.
O aşağılık herifi yakaladıktan sonra beni polisin elinden kaçırman, çok kolay olur.
Which would constitute perfect grounds for an injunction, your honor, except there is no proof that the tape was obtained illegally, which means there aren't technically any fruits to deem poisonous.
Bu, yayın yasağı için iyi bir gerekçe olurdu ama ortada kasetin yasa dışı bir şekilde elde edildiğine dair hiçbir kanıt olmadığı için zehirli bir meyve de yok.
Well, that means that this whole room is a crime scene. Which means we don't need a warrant.
Artık bu odanın bir suç mahalli olduğunu ve arama iznine gerek olmadığı anlamına gelir.
It also means that we will eat $ 80,000 we just invested in our new lab equipment, which is only good for a P2P cook.
Ve aynı zamanda $ 80,000'ı yiyeceğiz demek Kaliteli met yapabilmek için Laboratuvar ekipmanları yeni ekipmanlar aldık.
I'm... I'm with a person of my own gender, which essentially means that I am, you know...
Kendi cinsiyetimden biriyle birlikteyim ki bu da sanırım gösteriyor ki...
Yeah, and the patrol noted that the car wasn't drivable, which means this car didn't go anywhere after 10 : 00.
Evet. Devriye arabanın kullanılamaz durumda olduğunu belirtmiş. Yani bu araba saat 22 : 00'den sonra hiçbir yere gitmedi.
Child abductions and serial murders mean psychiatric consultants and joint task forces, which in turn means that Gregson can't call me in until the police commissioner approves.
Çocuk kaçırma olayları ve seri cinayetler psikiyatri danışmanları ve birleşik görev gücü anlamına gelir. Bu da Emniyet Müdürü onaylayıncaya kadar Gregson'ın beni arayamayacağı anlamına gelir.
And you taking that hush money means you'd get charged with treason if people found out, which is why you didn't go public when bodies started turning up today.
Ve sen sus payını aldın ki eğer insanlar öğrenirse vatan hainliğinden suçlanacaktın. Ki bu yüzden bugün cesetler ortaya çıktığında gidip halka açıklayamadın.
That's our guy, which means he is one, right?
Adamımız bu. Bu onlardan biri olduğunu gösteriyor değil mi?
"Mitigating" means that, um, your father had a reason to commit murder, such as Danny Chaidez tried to rape you, which is what you told him, even though we both know that's not true.
- Hafifletici demek, babanın cinayet işlemek için bir nedeni vardı,.. ... Danny Chaidez'in sana tecavüz etmeye çalışması gibi, ki sen öyle dedin, her ne kadar ikimiz de bunun doğru olmadığını bilsek bile.
And that is the news, which means I can verify the time stamp using that.
Haberleri gösteriyor bu da demektir ki ona bakarak zaman aralığını belirleyebilirim.
The seating in this car is called a 3-plus-1, which in theory means you could get 3 "normal-sized" adults in here and then one toy poodle or a child that is bigger than a baby, but smaller than a regular-sized child.
Bu arabanın koltuğu... 3 artı 1 olarak geçiyor, yani teoride 3 normal yetişkin buraya, bir fino köpeği ya da bir bebekten daha büyük bir çocuk ama normal bir çocuktan daha ufak bir çocuk da... buraya oturabilir.
- It was the first game of the season, which means Enzo didn't transfer that field paint inside his van.
- Sezonun ilk maçıydı, demek ki Enzo o boyayı arabasına kendi taşımamış.
Which means all of the hard work and sacrifices that I have made to help this legal clinic survive, it may have been for nothing.
Bu da, bu yasal klinik çalışmaya devam etsin diye yaptığım tüm çalışma ve fedakârlıkların boşuna olabileceği anlamına geliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]