Whim traducir turco
632 traducción paralela
You've become a master at playing me like a fiddle to fit your whim.
Benimle bir öyle bir böyle oynayan cadıya dönmüşsün.
A romantic whim of the murder victim.
Cinayet kurbanının romantik bir hevesi.
Fascinated, whim-wham!
Büyülenmiş... Saçma!
We have something very special prepared for this occasion. It was very good of you, Madeline, to humour the whim of a lonely man.
Hazırlanmak için vakit o kadar azdı ki sizin için düşündüklerimin yarısını yapamadım.
The family cannot be broken up... by a whim or a caprice... or even by the sin of one of the partners in the marriage.
Aile bir heves veya kapris hatta evliliğin ortaklarından birinin günahı yüzünden parçalanamaz.
It was the whim of Ali that you should come with us.
Bizimle gelmeniz için Ali sızlandı.
This is no mere whim.
Bu, benim için fanteziden çok öte.
You mustn't just show up on a whim.
Kafana estiği an gelmemelisin.
Make your slightest whim known.
Rahatsız edebilecek en ufak şeyi bile haber ver.
I suppose I really came here as any other chance boy might, as a kind of servant to gratify a want or a whim and to be paid for it.
Bir arzu ve isteği yerine getirip parasını alacak biri gibi.
- This is just a whim to you.
- Bu sizin hüsnü kuruntunuz sadece.
You can't throw your career away because of a sentimental whim.
Sırf duygusal bir kapris yüzünden... kariyerini silip atamazsın.
Don't let a man's whim fool you. I haven't.
Bir adamın aptallığı sizi aldatmasına izin verme.
Was this a whim, too? This business with Riling?
Riling'den ayrılman iyi mi oldu?
- I'm a creature of whim.
- Her şeye hevesliyimdir, kim bilir?
- No, just a whim, I suppose.
- Sanırım, sadece aklına esti.
Just because Dad doesn't go falling all over himself... you're not going to throw away a million-dollar business... for an idle whim.
Sırf babam bu konuda çok hevesli değil diye milyon dolarlık bir işi boş ve geçici bir heves için çöpe atmayacaksın.
Couldrt we at least try our marriage for a while? This is a whim, Diana.
En azından bir süreliğine evliliği deneyemez miyiz?
What a fuss you're making about a whim!
Bu ne telaş, kapris yapıyorsun.
Our break-up wasn't just a whim of the moment.
Ayrılığımız, o anın kızgınlığıyla olmadı.
My building was disfigured at the whim of others who took the benefits of my work and gave me nothing in return.
İşimden rant sağlayıp, karşılığında hiçbir şey vermeyenlerin kaprisleriyle inşaatım biçimsizleştirildi.
He has this whim to know who he married.
Kiminle evlendiğini bilmek istiyordu.
- A whim.
Bir heves...
Can you explain a whim?
Hevesi açıklayabilir misin?
Agathe wants to forget the letter Let her think it was a whim.
Önemsiz bir dürtü olarak mektubu görmezden gelmek ve herhangi bir kin tutmamak istediği açık.
Am I a mongrel on the streets? To be kicked at will or whim?
İstediğin zaman tekmeyi basabileceğin Bir sokak köpeği miyim?
- I came here just on a whim.
- Öylesine, merakımdan geldim.
A whim!
Yalan!
I cannot call her on a whim.
Bir hevesle onu buraya çağıramam.
Although, due to a whim of Maria it will be more at home in our garden
Ama Maria'yı ikna ederseniz, bence bahçemize daha çok yakışacak.
A whim?
Kapris mi?
She's decided that she must see Paris again, and we indulge her every whim.
Paris'i yeniden görmek istiyor. Biz de bu dileğini yerine getiriyoruz.
- Just a whim of the ogre.
- Sadece canavarın kaprisi işte.
That is why on this program... we use stabbings, shooting and garrotings... only when they are absolutely essential to the plot... or when the whim strikes us.
Bu programda bıçaklama, silahla vurma, boğma gibi unsurları sadece senaryonun kesin olarak gerektirdiği zamanlarda..... ya da bir heves sonucu kullanıyoruz.
If you knew how ardently I have worked for Mr. Fogg... how enthusiastically I have endeavored to cater to his every whim.
Keşke Bay Fogg için ne kadar hevesli bir şekilde çalıştığımı ve her kaprisine katlanmak için ne büyük bir şevkle çabaladığımı bir bilseniz.
Okinawan by whim of gods.
Okinawa'lıyız... evelallah.
A company wiped out for a political whim.
Politik oyunların kurbanı olan bir birlik.
But see the gracious whim of fate.
Şu kaderin cilvesine bakın.
That Kwak may have written the letter out of a whim, but it could have meant a lot of trouble for his family.
Kwak'ın mektubu geçici bir hevesle yazmış olabileceğini söyledi. Ancak bu ailesine sıkıntı verebilirmiş.
It was just a silly whim.
Aptalca bir kapristi o.
A whim produces us... A whim seduced us...
Bir heves üretir bizi.
I do not like masquerades but I gave in to your whim.
Bu maskaralıklardan hoşlanmam. Ama hevesinizi de kırmak istemedim.
This is not or a masquerade or a whim.
Bu bir maskaralık ya da heves değil.
What's this whim of yours?
Bu kapriste ne böyle?
- No, I just came out on a whim.
- Hayır sadece şöyle bir çıkmıştım...
This is only a whim for you.
Benimle birlikte olmak mı?
I'm nothing more than a whim for you.
Senin için geçici bir hevesten ötesi değilim.
- Why do you want to kick her out? - Just a whim...
Bence çok iyiydi.
I invited you on a whim, so it's slim pickings. Will squash do? - Sure.
Evde çok fazla şey yok, bulduğumuzu yiyeceğiz.
A sudden whim?
Yani gereksiz buluyorum, bitirin artık!
A whim...
Ne dersin?