Yacht traducir turco
1,670 traducción paralela
In fact, after seeing your 200'yacht in last month's "Robb Report," can I call you Dad?
Aslında Robb Report'ta senin yatını gördükten sonra sana baba diyebilir miyim?
This is the tenth year my father's raced his yacht in the Newport Regatta.
Bu, babamın Newport Regatta'da yatıyla yarıştığı 10.yıl.
Rory stole a yacht.
Rory bir yat çalmış.
What do you mean, "Rory stole a yacht"?
Ne? Ne demek Rory yat çalmış?
- I stole a yacht.
- Bir yat çaldım.
Then she went to find Logan at the yacht club... and the two of them stole a yacht.
Yat kulübünde Logan'ı görmeye gitmiş. İkisi beraber bir yat çalmışlar.
How much trouble is she in with this yacht incident?
Şu yat olayından dolayı başı ne kadar dertte?
I'm dying to see the yacht.
Yatı görmek için can atıyorum.
Let's take that fancy-pants yacht of yours for a spin.
Senin şu süslü yatla bir dolaşalım.
I backed you when you wanted to take a year off school... and sail around the world. I wired you the money when you sunk the yacht.
Sen bir yıl okula ara verip, dünyayı yelkenliyle dolaşmak istediğinde ben seni desteklemiştim.
Well, my car is impounded because of the thing with the yacht.
- Ne için? Arabama, yat olayı yüzünden el koyuldu.
But just know, that this Victoria Secret party is on a yacht.
Ama sadece bil, Victoria'nın Gizli Partisi bir yatta.
And what will be sticking to that yacht?
Ve kim orada olacak bil bakalım?
Well, remind your client that the luxury yacht market in Arizona is limited at best, and if this drags on any longer, I might just lose my yen for buying his boat.
Müvekkiline hatırlat Arizona'daki lüks yat piyasası en uygun durumda bile sınırlıdır. Eğer artık bu iş sürüncemede kalacaksa botunu alma arzum kaybolabilir.
Kirsten's already over at the yacht club.
Kirsten yat kulübüne gitti bile.
I mean, you have your business in Hawaii and we'll be sailing into town on a 100-foot yacht.
Hawaii'de bir işin var, ve yakında 30 metrelik bir yatla oraya doğru yola çıkmış olacağız.
How about the Newport Bay Yacht Club?
Newport Körfezi Yat Kulübü'ne ne dersin?
Sorry. I've got a six-channel chipset, a cigarette adapter from a'93 Saab and a very rich yacht owner who's gonna be pissed when he goes looking for his nav screen.
Altı kanallı yonga setim, 93 model Saab'dan kalma sigara ateşleyicim, ve NAV'ını arayınca sinirlenecek çok zengin bir yat sahibim var.
Pan High, the Un-Neptune. Just 15 miles away but when those miles are heading inland, there are no yacht clubs and no $ 5 million homes with coastal views.
Pan Lisesi, Neptune'den 20 km uzaka ama bu km'ler karaya doğru olduğu için, ne yat kulüpleri var ne de 5 milyon dolarlık deniz manzaralı evler.
You want me to sign your petition banning minorities from your yacht club.
Yat kulübüne azınlıkları almamak için dilekçeni imzalamamı istiyorsun. Değil mi?
Nice yacht.
Güzel yat.
That yacht is worth a million.
O yat bir milyon değerinde.
Here's the deal, lady. We want the yacht.
Beni dinle, yatı istiyoruz.
You boys get off my yacht now and you all will avoid excruciating pain.
Siz çocuklar hemen yatımdan inin hepiniz katlanılamaz acılardan kaçınmış olursunuz.
All right, assuming that pretending to own a yacht was a brilliant, romantic, yet ultimately flawed idea, how do you see the rest of the date playing out?
Pekâlâ yatı sanki benimmiş gibi göstermek son derece parlak, romantik ve çatlak bir fikirdi. Buluşmamızın geri kalanında ne yapmak istersin?
Small Jacuzzi on a fucking small yacht.
Küçük bir yatta küçük bir jakuzi.
The Queen's corgis, Millyand Tillie, returned from their world cruise with the Queen aboard her yacht.
Milly ve Tillie, Kraliçe ile çıktıkları yatla dünya turundan döndüler.
- I'll bring my yacht!
- Yatımı getiririm!
See the size of that yacht?
Yatın büyüklüğünü gördün mü?
- That was a nice yacht.
- Güzel yattı.
Yacht, Jimmy.
Bu bir yat Jimmy.
It's a yacht.
Bu bir yat.
It's a fucking yacht, Jimmy.
Bu boktan bir yat, Jimmy.
It's a yacht!
Bu bir yat.
It's a fucking yacht, isn't it?
Lanet olası bir yat, değil mi?
It's a fucking yacht!
Lanet olası bir yat!
It's a fucking yacht!
Lanet bir yat!
Fucking yacht!
Lanet bir yat!
I walk into their bars in my $ 2,000 suit with a picture of my boss'yacht in my pocket, and I... I promise to sail them around the world, and they always believe me.
2.000 dolarlık elbisemi giyip cebimde patronumun yatının fotoğraflarıyla birlikte takıldıkları barlara gidip onları teknemle dünyayı gezdireceğime söz verirdim.
It's a yacht - staffed by six hostesses who take care of the needs of up to four male guests.
Bir yat... dört erkek misafire kadar herkesin ihtiyacını görebilecek altı hostesi var.
He disappeared along with his yacht.
Yatıyla gezerken kayboldu.
Listen, Jesse, we're having a little fundraiser at our yacht club Saturday.
Jesse, cumartesi günü yat kulübünde yardım gecesi düzenliyoruz.
But when I heard yacht club I was thinking blue blazers and deck shoes.
Ama yat kulübü denince mavi takım ve güverte ayakkabısı aklıma geldi.
I was at dinner last night with Kirsten at the Yacht Club.
Dün gece Yat klübünde Lirsten'la yemekteydik.
I had to find that out myself last night at the Yacht Club.
Yat klübünde geçen gece benim kendim öğrenmem gerekti.
You rich, yacht-owning punk! You think...
Seni yat sahibi, zengin serseri.
- yeah, i got him out of some trouble on a party yacht down in the keys.
- Evet, onu Keys'deki bir yat partisi probleminden kurtarmıştım.
He was going to take me with him on his yacht.
Bunu neden yaptın? - Beni yatına bindirecekti.
- Sí, his yacht.
- Si, yat.
A yacht?
- Ya yat?
Oh, and perhaps a yacht, in return for which
Belki de bir yat.