Yam traducir turco
1,355 traducción paralela
I mean, I don't even... I don't even recognize that.
Onları tanıyamıyorum bile.
I can't scratch my back!
Kaşıyamıyorum!
She doesn't even know her own son!
Kendi öz oğlunu bile tanıyamıyor!
You can't move a couple of women by yourselves?
Birkaç kadını kendi başınıza taşıyamıyor musunuz?
I don't even recognize the sound of my own name.
... ama kendi kendi adımın tınısını bile tanıyamıyorum.
I don't even know who you are lately.
Son günlerde seni tanıyamıyorum.
You know, I still can't figure it out... what did Slick want with all that firepower?
Hala anlıyamıyorum... Slick, bu kadar silah ile ne yapacaktı?
I don't understand.
Anlıyamıyorum.
I don't even know who you are anymore, Pacey.
Artık seni tanıyamıyorum, Pacey.
I can't explain it, Captain.
Ama açıklıyamıyorum Kaptan.
They weren't designed to carry this much current.
Aslında bu yoğunluktaki akımı taşıyamıyorlar.
I'm not picking up a signature.
İzini algılıyamıyorum.
I can't scratch.
Kazıyamıyorum.
But since that night on the roof l don't know who you are anymore.
Ama çatıdaki o geceden sonra her şey değişti, seni tanıyamıyorum.
You don't know somebody till you work with them.
Biriyle çalışana dek onu tanıyamıyorsun.
My mother doesn't even know me anymore.
Annem bile artık beni tanıyamıyor.
Ever since Richard, I don't know who I am.
Richard'dan sonra kendimi tanıyamıyorum.
I don't really recognise him no more.
Onu artık tanıyamıyorum.
Look, if he's coming, I'II tell him to bring his own yam.
Bak, eğer gelirse, kendi patatesini getirmesini söylerim.
Ladies and gentlemen, my co-EP, Christopher Moltisanti and our director, Morgan Yam.
Bayanlar ve baylar, ortak yapımcım Christopher Moltisanti ve yönetmenimiz Morgan Yam.
Kenny! Shut up, Kenny!
Kenny'yi taşıyamıyorum.
Can't remember who.
Kime olduğunu hatırlıyamıyorum.
We see things in you that... we no longer recognize in ourselves.
Görüyoruz ki daha fazla kendi içimizde tanıyamıyoruz.
I can't even get my money across town without making the news.
Paramı şehirde, haberlere çıkmadan bile taşıyamıyorum.
With a face like a parboiled yam
With a face like a parboiled yam
Trouble is, you can't recognize them. Not just like that.
Sorun, onları tanıyamıyorsun.
Don't recognize you any more.
Artık seni tanıyamıyorum.
When I looked in the mirror... who was it that was looking back at me?
Aynaya bakarken bile kendini tanıyamıyordu.
I can't carry a full one any more.
Dolusunu artık taşıyamıyorum.
- Can't you even carry a log? - Shut up!
- Bir tomruğu bile taşıyamıyor musun?
Yam's, patience, hopscotch, they're okay.
İki kişi için seksek de güzel.
He can't even recognize you now.
Seni artık tanıyamıyor bile.
Look, would you tell anybody?
Ve biz neler olduğunu anlıyamıyorduk ve sonunda baklayı çıkardı bakın, kimseye söyler misiniz?
You're not hypnotized anymore, but the Helena Kyle that I know, I don't really recognize her right now.
Artık hipnozun etkisinde değilsin. Tanıdığım Helena Kyle isen şu anda onu tanıyamıyorum.
Three guys locked in the same cell, and the C.O. Doesn't recognize them?
Hücrelerde kalan üç kişi var ve gardiyan onları tanıyamıyor mu?
I don't even know you.
Seni tanıyamıyorum bile.
That's what i've been trying to tell you, i... i'm not sure i know who ted is any more.
Sana anlatmaya çalıştığım da bu. Artık Ted'i tanıyamıyorum.
GOODNESS. OH, YOU JUST NEVER KNOW ABOUT PEOPLE.
İnsanları asla tanıyamıyorsun.
I've got these yams. I'll just make some yam schnapps.
Erkekler bes, kadinlar daha az.
I can hardly recognize myself when I'm with you.
Seninle birlikteyken kendimi tanıyamıyorum bile.
Hell, I don't even know who Frank Hopkins is no more, brother.
Kahretsin, Frank Hopkins'i artık, ben bile tanıyamıyorum kardeşim.
Give me a "Hey :" Give me a "Ho :" Give me a
Bana bir "Hey". Bana bir "Ho". Bana bir "Seni artık tanıyamıyorum." gönder.
This criminal can't carry his cross by himself anymore.
Suçlu artık çarmıhı taşıyamıyor.
I don't even know who I ´ m talking to now.
Konuştuğum insanı tanıyamıyorum.
I almost didn't recognize you.
Neredeyse seni tanıyamıacaktım.
Yeah well, we know he is at the Santa Monica Pier, but no one can id him.
Evet, şu anda Santa Monica Pier'de olduğunu biliyoruz....... ancak kimse onu tanıyamıyor.
- It's just I'm not used to...
- Sanırım ben şeyleri pek tanıyamıyorum...
Who's this guy, Yom Kippur, they got booked on Friday?
Kim bu Yam Kipur denen adam? Cuma'yı ona ayırmışlar.
I don't know you anymore.
Seni tanıyamıyorum.
Some distinctive pollen signatures.
Anlamlarını anlıyamıyorum.
I don't even know who you are anymore.
Artık seni tanıyamıyorum,