Yam's traducir turco
171 traducción paralela
It's a yam sham.
Sahteyse, tatlı patates ye.
Here's yum.
Bu yam.
Here's the other yum.
Bu da diğer yam.
And here's yum-yum.
İşte bu da'yam-yam'.
Would you yum me just once more?
Acaba... Beni bir kez daha'yam'lar mısın?
It's all in such high gear that sometimes it doesn't feel like me.
Tüm şeyler son viteste gidiyor bazı zamanlar kendimi bile tanıyamıyorum.
All you have to do is spread Crown Cheese on a piece of toast, take a bite, say "yum, yum" and $ 10,000 are yours.
Sadece Crown Peynirini tosta süreceksiniz. Bir parça ısırıp, yam yam diyeceksiniz, 10.000 dolar sizin.
"Yum, yum!" That's worth $ 10,000?
Yam yam kelimesinin değeri 10.000 dolar.
That's not like you.
Sizi tanıyamıyorum, komutan!
It's true, though, that people never know each other...
Bu doğru sanırım, insanlar birbirlerini tanıyamıyorlar.
It's like this is the first time I see you.
Seni tanıyamıyorum.
It's under "C," sir. But frankly, we can't carry the set, as I mentioned.
Ancak, dediğim gibi, tüm seti yanımızda taşıyamıyoruz.
They say he's crazy but can't prove it.
Deli olduğunu söylüyorlar ama kanıtlıyamıyorlar.
That's why we can't even meet the shogun.
Bu yüzden Şogun'u bile tanıyamıyoruz.
He can't recognize his own wife!
Kendi karısını bile tanıyamıyor!
You must be man-eater Li Da Jue
Sen de yam-yam Li da jue olmalısın
He's not your father, he's your enemy
O senin gerçek baban değil, yam tersine düşmanın
I hardly recognize as mine What are all these new sensations? What's the secret they reveal?
# Tüm bu yeni duygularımı # neredeyse tanıyamıyorum... # onları açığa çıkaran sır ne?
There are no dogs around to teach it, so it's got no dog friends, no dog family, nothing to relate to.
Ona öğretecek köpek de olmamış. Köpek arkadaşı ya da köpek ailesi yok. Kendini tanıyamıyor.
I DON'T KNOW HOW AND NEITHER DO YOU, AND THAT'S WHY YOU DO IT SO BADLY.
- Bunu biliyorum, ve seni tanıyamıyorum. İşleri kötüye götürdün.
I just heard the news about Peggy's income.
Bak, sorunun adımların gerçek ruhunu yakalıyamıyorsun. ve dansın, senin için ne yapa bileceğini.
I don't recognise meself, you know? It's horrible.
Artık kendimi tanıyamıyorum, bu çok korkunç.
Yeah, he was always bigger than life. Sometimes, it's like without my father I don't know who I am.
Bazen, sanki babam olmadan kendimi tanıyamıyorum.
You moron, it's not I yam what I yam.
Seni salak, ben ne yersem o değilim. O seksenli yaşlar.
It's awfully nice of you, especially since George shouldn't carry heavy things.
Gerçekten müteşekkirim, zaten George ağır taşıyamıyor artık.
You look like a boiled yam wearing a belt!
Bu halinle kemer takmış yumurtaya benziyorsun!
The handsome Lee the Man-eater.
O da yakışıklı yam-yam!
Nobody's even sayin you can't carry a gun.
Kimse bir silah taşıyamıyacağınızı da söylemiyor.
- It's a yam.
- Tatlı patates.
8 : 00 in the morning, she's down Harlesden buying her yam and banana...
Sabahın sekizinde tatlı muzlar almak için sokaktaydı.
They were my favorite. I hardly wore them it must have been stolen
Onlar en sevdiklerimdi. Giymeye kıyamıyordum. Biri çalmış olmalı.
I don't know you anymore... you've become another Boris.
Yardımcı olacak mısın? Artık seni tanıyamıyorum. Başka bir Boris oluyorsun.
Growing up sucks. Not all kisses are magic, and most boys do not live up to your expectations, but there are those times when everything, I mean love, romance, relationships, it all falls together perfectly and it's incredible.
Tüm öpücükler büyülü değildir ve çoğu çocukda beklentilerini karşılıyamıyıcak ama bazen herşey, yani demek istediğim aşk, ilişkiler hepsi mükemmel bir şekilde bir araya gelir ve bu inanılmaz bişeydir.
I do not know you, and I'm sorry to say, I have no wish to.
Sizi tanıyamıyorum, ve üzülerek söylüyorum ki iyi ki de tanıyamamışım.
Don't you even know your own father's voice!
Daha öz babanın sesini tanıyamıyorsun!
And then to Samantha's surprise and delight Thor kept right on shaving.
Ve sonrası Samantha için sürpriz oldu Thor yam orayı traş etmeye başladı.
Sir, he's taking the lane towards Khyam Chowk.
Efendim, Kıyam Meydanı'na giden yola giriyor.
Good shot, Yam!
İyi atış, Yam!
And no son of mine is going to work and screw up his chances... to go to a good college'cause I can't carry the load.
- Ve benim oğlum, sırf ben ailenin yükünü taşıyamıyorum diye, çalışıp, koleje girme şansını batırmayacak.
Brodski's still alive but Rowan can't move him by herself.
Brodski hâlâ yaşıyor ama Rowan onu kendi başına taşıyamıyor.
Sometimes you don't know who to trust, you know?
Her zaman bunun sıkıntısını yaşadım. Bazen kim olduğumu tanıyamıyorum.
They saw Abraham's niece in Kiryat Yam.
Kiryat Yam'da Abraham'ın kız yeğenini görmeye gittiler.
I was getting sick and tired of patching and repatching the old ones.
Ben, hasta oluyorum, yamamaktan usanmış, ve yaşIı olanları tekrar yamıyorum.
She's on the bridge, patching up systems
Köprüde, sistemleri yamıyor
That look is I don't know who the fuckyou are. You know who the fuck I am?
Seni artık tanıyamıyorum bakışı.
I don't even recognize the sound of my own name.
... ama kendi kendi adımın tınısını bile tanıyamıyorum.
Look, if he's coming, I'II tell him to bring his own yam.
Bak, eğer gelirse, kendi patatesini getirmesini söylerim.
Yam's, patience, hopscotch, they're okay.
İki kişi için seksek de güzel.
That's what i've been trying to tell you, i... i'm not sure i know who ted is any more.
Sana anlatmaya çalıştığım da bu. Artık Ted'i tanıyamıyorum.
- It's just I'm not used to...
- Sanırım ben şeyleri pek tanıyamıyorum...
Who's this guy, Yom Kippur, they got booked on Friday?
Kim bu Yam Kipur denen adam? Cuma'yı ona ayırmışlar.