Yearling traducir turco
38 traducción paralela
He's a yearling now, for sure.
O daha bir yaşında, kesinlikle.
You're a yearling now.
Şimdilik küçük o. sadece bir yaşında.
You know as good as I, you got to keep that yearling out of the fields.
Benim kadar biliyorsun ki, geyiği tarladan uzak tutmalısın.
But the yearling ain't worth killing yourself over.
Fakat geyik seni öldürmek kelimesini bilmiyor.
There is no way in the world to keep that yearling from destroying them.
Dünyada geyiğin onları mahvetmesini önleyecek çıkar yol yok.
Take the yearling out in the woods and tie him and shoot him.
Geyiği ormana götür, onu bağla ve vur.
It wasn't only me. Wasn't only your yearling deer having to be destroyed.
O geyik benim değildi ve senin geyiğin herşeyi bozuyordu.
I wanted you to be with your yearling.
Seni geyiğinden ayırmak istemedim.
He ain't a yearling no longer.
Bundan böyle o bir geyik yavrusu değil.
I feel rather like a yearling that's very much grown up, but still tethered.
Yetişkin ama hâlâ ailesine bağlı bir çocuk gibiyim.
That's where we're gonna put the yearling's.
İşte hayvanları buraya koyacağız.
Mateo, what yearling's, what?
Mateo, Ne hayvanı, ne?
We could cut out that scrawny yearling and put him in with them sheep.
Şu sıska danayı ayırıp koyunların arasına karıştırabiliriz.
State stray, strap strident, stalagmite statute, status ploy boy yearling infant, babe, baby welt, chapped, sore, rapous rapacious, wild, agrestic domestic bucolic, idyllic Arcadian, pastoral pastures pasteurization deportation, separation annihilation masturbation craving, turgid languid, lurid father fatherly, godfather paternal, patriarch patronize electron, neutron, fuse tube, the radio tube... is made up of a glass container inside of which the component parts are placed in a vacuum.
Devlet serseri, kayış tiz, dikit yasa, statü manevra oğlan enik küçük çocuk, bebek, yavru şerit, çatlak, hassas, cezalı yırtıcı, vahşi, öfkeli evcil bukolik, idilik arkadyen, pastoral otlak pastörizasyon sınırdışı, ayırma yok etme masturbasyon özlem, abartılı.. ... ruhsuz, donuk baba babalık, büyük baba babadan kalma, aile reisi himaye elektron, nötron, sigorta lamba, radyo lambası... çeşitli elektronik parçaların içine vakumlanarak yerleştirildiği camdan yapılmış bir tüptür.
By midnight, she had crossed the main drainage canal... and had been joined by a yearling from the pack.
Gece yarısı olduğunda, ana drenaj kanalından geçti ve kendi sürüsünden bir yıllık bir yavru ona katıldı.
The black faced wolf is one of his sons a 60 pound yearling male.
Siyah suratlı kurt oğullarından biri, 27 kilo ağırlığında 1 yaşında bir erkek.
- There is a line behind you. - You chose The Yearling again?
- İnsanlar sırada bekliyor - "İki Yavru" yu mu seçtin yine?
You've shown The Yearling the last three years in a row.
Son üç yıldır İki Yavru'yu izlettiriyorsun.
Any one would be better than The Yearling for the fourth time. Fine!
"İki Yavru" yu 4. kez izlemekten iyidir.
- The Yearling? - Great movie.
- İki Yavru mu?
Then there's Betty Yearling and Betty White.
Sonra Betty Yearling ve Betty White var. Müthiş bir aşçıdır.
We get her healed enough to breed her to a decent stud, sell that yearling for... I don't know, maybe...
Onu iyi bir aygırla çiftleşebileceği kadar iyileştirebilirsek yavrusunu satabiliriz, bilemiyorum, belki...
oh, my yearling.
Yavrucuğum.
Bring out the yearling in 18.
18 numaradaki tayı getir.
Start with a yearling and teach it to respond to the reins and to the boy's voice.
Bir yaşında bir atla başlayın, ve ona dizginlere ve çocuğun sesine tepki vermeyi öğretin.
Even this yearling dwarfs the wolves.
Kurtlar, bir yaşındaki yavrunun yanında bile küçük kalıyorlar.
This is smaller, a yearling.
Bu, daha küçük. Bir yaşında.
They are as smooth to the touch as a yearling's coat.
Yeni doğmuş bir tayın derisi gibi pürüzsüz.
He was foaled at Callington, I bought him as a yearling from old Tim Bray.
Callington'da yavrulandı, yaşlı Tim Bray'den satın aldım. Annesi İrlanda cinsiydi.
A mother and two yearling cubs arrive at the foot of cliffs near the floe edge.
Bir anne ve bir yaşındaki iki yavrusu buzulun kenarındaki uçurumların dibine geliyor.
I've been training with him since he was a yearling, so...
Bir yaşından beri onunla antrenman yapıyorum,
The calf, the lion, and the yearling together.
Buzağı ve aslan beraber olacaklar.
He too is a juvenile, a yearling.
O da bir genç, bir yıllık yavru.
The yearling has to make his way without guidance.
Bir yaşındaki yavru yolunu rehberlik eden olmadan bulmak zorunda.
After several days, the lone yearling approaches the crossing.
Birkaç gün sonra, bir yaşındaki yavru karşıya geçmek için yaklaşıyor.
This beast is little more than a yearling.
Bu hayvan bir yaşından daha küçük.
It's just a yearling.
Bir yaşında yavru bu.
- How does The Yearling sound to you?
"İki Yavru" nasıl?