You're gonna have to trust me traducir turco
206 traducción paralela
If you want Leo you're gonna have to trust me.
Eğer Leo'yu istiyorsanız, güvenmelisiniz.
You're gonna have to trust me, aren't you?
Bana güvenmek zorundasın, değil mi?
You're just gonna have to trust me about this one thing.
Bir konuda bana güvenmek zorundasın.
Jerry, come on, now. You're gonna have to trust me!
Jerry, bana güvenmelisin!
One of these days you're gonna have to trust me.
Bir gün bana güvenmek zorunda kalacaksın.
But you're gonna have to trust me.
Ama bana güvenmek zorundasın.
You're gonna have to trust me.
Bana güvenmek zorundasın.
Look, I know it sounds crazy, but you're gonna have to listen to me and trust me.
Bak, bu kulağa çılgınca geliyor biliyorum... Ama beni dinlemek ve bana güvenmek zorundasınız.
You're just gonna have to trust me.
Bana güvenmek zorundasın.
You're just gonna have to trust me on this.
- Bunda bana güvenmelisin.
Then you're gonna have to trust me.
Şimdi de güvenmelisin.
I guess you're just gonna have to trust me.
Galiba bana güvenmek zorundasın.
- Rupert, you're gonna have to trust me.
- Rupert, bana güvenmek zorundasın.
Then you're gonna have to trust me.
O halde bana güveneceksin.
You're just gonna have to trust me!
Bana güvenmelisin yalnızca!
Sooner or later, you're gonna have to trust me, Prue.
Er ya da geç, bana güvenmek zorundasın Prue.
I think at some point, you're actually gonna have to trust me.
Bir noktadan sonra bana güvenmelisiniz.
Sir, we're over here ready to bring you home, but you're gonna have to trust me.
Efendim, sizi eve götürmek için geldik, ama bana güvenmeniz gerek.
I promise to give you a fair hearing. But when the shooting starts, you're gonna have to trust me.
Adaletli olacağıma söz veriyorum ama ben bir şeye başladığımda, bana güvenmelisin.
You're gonna have to trust me.
Bana güvenmen gerekiyor.
George, as crazy as this sounds, you're gonna have to trust me.
George, kulağa çılgınca geliyor, ama bana güvenmelisin.
Let me know they're okay. - Since you and I are gonna be doing a lot of business, you're just gonna have to trust me.
İkimizin daha çok işi var o yüzden bana güvenmek zorundasın.
You're just gonna have to trust me.
Bana güvenmen gerekecek.
Well, you're just gonna have to trust me with the plans.
Planlarında, bana da güvenmek zorundasın.
Trust me, you're gonna have to push him.
Güven bana, onu zorlaman gerekecek.
I'm sorry, Jo, but you're just gonna have to trust me on this one.
Üzgünüm Jo. Ama bu konuda bana güvenmek zorundasın.
- You're just gonna have to trust me.
- Sadece bana güven.
You're gonna have to trust me.
Bana güvenmelisin.
You're gonna have to trust me on this one.
Bu konuda bana güvenmelisin.
You're just gonna have to trust me on this, all right?
Bu konuda bana güvenmek zorundasın, tamam mı?
But I'm gonna need your help - you're gonna have to trust me.
Ama yardımın gerekecek - güvenmen gerekecek.
It's one of those things where you're just gonna have to trust me.
Bana güvenmen gerekecek.
Alex, you're gonna have to trust me!
Alex, bana güvenmen gerekiyor!
If you wanna get out of this, you're gonna have to trust me.
Eğer buradan çıkmak istiyorsan, bana güvenmen gerekiyor..
You're gonna have to trust me now.
Şimdi bana güvenmek zorundasın.
Okay, I don't know if you are a seafood guy but... you're gonna have to trust me on this.
Pekâlâ, deniz ürünlerinden hoşlanır mısın bilmem ama bu konuda bana güvenmelisin.
You're gonna have to trust me on this one.
Bana bu konuda güven.
It means you're gonna have to trust me.
Bana güvenmelisin demek.
You're just gonna have to trust me.
Bana güvenmen lazım.
You're just gonna have to trust me on that.
Sadece bana güvenmen lazım.
And you're just gonna have to trust me on that.
Bana güvenmek zorundasın.
You're just gonna have to trust me, too.
Senin de bana güvenmen gerekecek.
But you're gonna have to trust me.
Ama bana güvenmen gerek.
- You're gonna have to trust me. - All right.
Bana güvenmen gerekecek.
If you want my help, you're just gonna have to trust me.
Yardımımı istiyorsan bana güvenmek zorundasın.
Well, you're gonna have to trust me now, won't ya?
Ama şimdi bana güvenmek zorunda kalacaksın, değil mi?
I'm afraid you're gonna have to trust me on this one. Talk to my casino host, please.
Kumarhane mihmandarımla konuşun lütfen
Now, you're gonna have to trust me and get in the car, because I know where Alvey is and I know how to get him back, because I know the one place Otis the moose would go.
Şimdi bana güvenip arabaya binmek zorundasın. Çünkü Alvey'nin nerede oldugunu ve onu nasıl geri alacağımızı biliyorum. Çünkü Otis'in özgür kaldığında gideceği yeri biliyorum.
You're gonna have to trust me.
Bana inanmanız gerekir.
You know what, Marty? You're just gonna have to trust me.
Artık bana güvenmek zorundasın, Marty.
You know you can trust me. I'm gonna tell you something you're not gonna believe, but you're gonna have to.
Sana inanamayacaksın mi bir şey söyleyeceğim, ama bunu yapmak zorunda.