You're in a lot of trouble traducir turco
156 traducción paralela
You're in a lot of trouble, Miss Marachek.
Başınız büyük belada Bayan Marachek.
You're in a lot of trouble.
Başın büyük belada.
Nicky, you're gonna get yourself in a lot of trouble.
Nicky, başını büyük derde sokacaksın.
Buster, if you keep talking like that, you're gonna get yourself in a whole lot of trouble.
Adam, böyle konuşmayı sürdürürsen, başını büyük bir derde sokacaksın.
You're going to have a lot of trouble getting in... but you'll never get out.
İçeri girmekte çok zorluk çekeceksin. Ama asla çıkamayacaksın.
And if you say we're in a lot of trouble... We are.
Başımız dertte diyeceksen...
Now, you're in a lot of trouble and I'm warning you... if you do a thing like this, I ain't gonna show you no mercy.
Başın ciddi belada ve seni uyarıyorum... eğer böyle bir şey yaparsan, sana hiç merhamet göstermem.
We're in a lot of trouble, you know.
Biliyorsun, çok sıkıntı içindeyiz.
You're in a lot of trouble, lady.
Başınız büyük belada bayan.
We're in a lot of trouble. You see, I'm quite prominent... and we accidentally killed my husband.
Görüyorsun ben oldukça önemli bir kimseyim... ve biz, yanlışlıkla, kocamı öldürdük.
You're in a lot of trouble.
Başın belada.
If your dick is as small as your brain, you're in a lot of trouble.
Çükün de beynin kadar küçükse başın büyük dertte.
Well... er... Miss Miss Blake, you're gonna save you a lot of trouble by finding this uh, this Ted from out of town and getting him in town and down town and in here to sign this statement as to exactly what he saw and when he saw it. How the hell am I supposed to know where he is?
Bayan Blake, şu şehir dışından gelmiş olan, Ted'i bulup, bu şehre ve bu merkeze getirip, tam olarak ne gördüğünü ve ne zaman gördüğünü anlatan bir ifade verdirirseniz, başınızı büyük derde sokmaktan kurtulursunuz.
The point is you're in a lot of trouble.
Sorun senin içinde bulunduğun durum.
Then, you lead me on. You're not watching the ball, Aldo, you're in a lot of trouble.
- Senin sorunların var.
I'll grant you we're in a lot of trouble, but John Tanner's a friend of ours, right?
Çok fazla sorununuz var anlıyorum ama... -... John Tanner arkadaşımız, değil mi?
But if I do come back, you're in a lot of trouble!
Ama geri dönersem çok başın büyük belada demektir!
You're in a lot of trouble.
Başına çok büyük dertler açtın.
You're gonna get in a lot of trouble.
Başına büyük bir bela alacaksın.
You're in a lot of trouble, shoe fly.
Başın büyük belada, bok sineği.
You're in a lot of trouble, buddy.
Memura hakaret ettin.
- You're in a lot of trouble, Joe.
- Başın büyük dertte Joe.
You convinced me. We're in a lot of trouble.
Haklısın beni ikna ettin.
I don't know who you are, pal, but you're in a lot of trouble!
Senin kim olduğunu bilmiyorum, dostum, ama başın büyük belada!
You're in a lot of trouble, both of you!
İkinizin de başı dertte!
And if you don't, you're gonna be in a whole lot of trouble.
Ve eğer yapamazsan, büyük bir belanın içine gireceksin.
You're in a lot of trouble, mister!
Başın büyük belada beyefendi!
- I think you're in a lot of trouble.
- Sanırım başın belada.
You're in a lot of trouble, Officer.
Basin büyük belada.
You're in a lot of trouble, Jack.
Başın fena halde dertte Jack.
you're in a lot of trouble, they're looking for you.
- Başın büyük belada, seni arıyorlar. Ama bulamayacaklar.
I think you're in a lot of trouble, and they know how to handle boys like you.
Senin gibileri ne yapacaklarını bilirler.
Get out of here, or you're going to be in a lot of trouble.
Buradan defolun yoksa başınız büyük belâya girecek.
YOU'RE IN A LOT OF TROUBLE, RENO.
Başın belada, Reno.
Hope you guys understand you're in a lot of trouble.
Umarım büyük bir belanın içinde olduğunuzun farkındasınızdır.
As far as I'm concerned, yes, ma'am, you're in a lot of trouble.
Korkarım ki evet bayan, Başınız oldukça büyük belada.
- You're in a lot of trouble, lady. - Help.
Başınız dertte bayan.
You're in a lot of trouble.
Başın belada. - Bay Moseby.
But you're in a lot of trouble.
Ama başın büyük belada.
I mean, you're not doing nothing here but getting yourself in a lot of trouble.
Burada başını belaya sokmaktan başka bir şey yaptığın yok.
The president thinks that you are proposing to me, so just kiss me. We're in a lot of trouble here.
Başkan bana evlenme teklif ettiğini sanıyor, öp beni.
You're in a lot of trouble there.
O konuda baya sorunun var.
You're in a lot of trouble, pal.
Başın bir hayli belada dostum.
- Then you're in a lot of trouble.
— O zaman başın belada demektir.
You're in a lot of trouble, buddy.
Başın belada, dostum.
You're in a lot of trouble, you know.
Başın büyük belada biliyorsun.
- You're in a lot of trouble.
- Büyük bir belanın içindesiniz.
You know, Mr. Ross, you're in a lot of trouble.
Biliyorsunuz, Bay Ross, başınız büyük belada.
You're in a lot of trouble.
Başın çok büyük dertte. Sen benimle geliyorsun.
You're all in a lot of trouble.
Başın büyük belada.
You're in a lot of trouble.
Başınız büyük bir dertte.