You're in here traducir turco
6,336 traducción paralela
What in hell do you think you're doing here?
- Sen burada ne arıyorsun?
I said, what in hell do you think you're doing here?
- Burada ne arıyorsun dedim sana! - Jonathan!
The only reason why you're in here is'cause we couldn't leave you in the van.
Burada olmanın tek sebebi seni kamyonette bırakamıyor olmamız.
We're all very happy to have you here in the philosophy department.
Ve hepimiz sizi burada, Felsefe Bölümü'nde görmekten mutluyuz.
You're in here, Ms Whelan.
- Buradan Bayan Whelan.
All of a sudden, all the calls had come in to Frank Warren and they're coming to Joe Ca / zaghe, "When can you get over here?"
Aniden, Frank Warren'a bir sürü telefon gelmeye başlamıştı. Hepsi de Joe Calzaghe içindi ne zaman gelebileceğini soruyorlardı.
- But yet, you're here in her place?
- Ama yine de, onun yerine buradayız?
'Cause you're the reason I'm here in the first place?
Çünkü en başından beri burada olmamın sebebi sensin?
If someone asks you where you're from, say you're from here, born and raised in Paynesville.
Biri sana nerelisin derse, buralı olduğunu, Paynesville'de doğup büyüdüğünü söyle.
When you're done here, come join us in the orchard.
- Burada işin bitince bostana gel bize katıl.
You're not to come in here. What is this! ?
Buraya gelmeniz yasak.
If they want to, they can go live in Spain... -... but you're staying here with me.
Onlar isterse gidip İspanya'da yaşasınlar ama sen benimle kalıyorsun.
You're not supposed to be in here.
Burada olmaman gerekirdi.
As long as you're in charge, people like him are gonna continue walking out of here.
Sen başta olduğun sürece, onun gibi insanlar serbest kalmaya devam edecek.
Have you thought about how you're gonna run things here, with dad being in the hospital and all?
Babam hastanedeyken burada işleri nasıl halledeceğini düşündün mü?
Just, uh, give us all a heads-up you're in here, save us all the embarrassment, you know?
Orada olduğuna dair bir uyarı falan verip bizi mahcup olmaktan kurtarsan yeterdi.
You're not supposed to be in here.
- Burada olmamanız gerekiyor.
I just got a job here, and then when you hit him up on Gryzzl, he was like, "Let's go say hi to Lucy since we're already here in Chicago."
Burada işe girdim de. Sen de ona Gryzzl'dan yazınca... "Madem Şikago'dayız, Lucy'ye de bir selam verelim." dedi.
You're all gonna die in here!
Hepiniz burada mevta olacaksınız!
I know you're in here, Camille.
Burada olduğunu biliyorum Camille.
You're in MY house, here!
Benim evimdesin, burada!
You know, how badass it is that you're actually here. How the rest of us, we wouldn't be able to survive in prison.
Burada olmanın ne kadar havalı olduğundan, bizim asla yapamayacağımızdan.
As I was saying, you're all here because you're interested in transformation, and you're asking yourself, " Do I feel happy?
Dediğim gibi, hepiniz değişime meraklı olduğunuz için buradasınız. Kendinize şunu soruyorsunuz : "Mutlu hissediyor muyum?"
If you so much as look at an inmate wrong in the next week, you're out of here.
Eğer önümüzdeki hafta mahkûmlara bir yanlış daha yaparsan, defolup gidersin!
You're not supposed to be in here.
- Burada olmaman gerek.
Or maybe you're having a hard time making friends because you're different from the other women in here, Brook.
Ya da arkadaş edinmekte zorlandığın bir zaman geçiriyorsundur çünkü buradaki diğer kadınlardan farklısın, Brook.
I said you had a deal, but no one was here to testify to that fact, just you and me, and you're not the only good liar in this room.
Sana anlaşma yaptığımı söyledim ama orada buna tanıklık edecek kimse yoktu, sadece ikimizdik ve yalan söylemeyi iyi bilen bir tek sen değilsin.
You want the charges dropped against your client, I understand, Ms. Keating, but the evidence you're presenting here today in court is circumstantial at best.
Anlıyorum, müvekkilinin suçlamaları düşürülsün istiyorsun ama bugün mahkemeye sunduğun kanıtlar ikinci dereceden.
They wanna feel too tight here so that when we're in the water, they fit you perfect.
Diğerini de giydin mi? Güzel. Karadayken sımsıkı olmaları lazım ki suya girdiğinde tam sağlam olsunlar.
I think it's beautiful that you're here and not contributing to this pervasive, toxic culture of women in the arts just cutting each other down, maligning each other.
Bence burada olman ve sanatta kadınların birbirlerine çamur attıkları, birbirlerini öldürdükleri her tarafa yayılmış bu zehirli kültüre katkı sağlamaman çok güzel.
Well, it's a good thing you're already in here.
Burada olman iyi oldu o zaman.
Now we're here and you're in one of my robes.
Şimdi burda bornozumun içindesin.
Well, as long as you're not here to ransack the place. Come on in.
Ah, ortalığı talan etmemek şartıyla, içeri buyrun.
I assume since you're here, I paid in advance?
Burada olduğunuza göre, peşin ödediğimi varsayıyorum?
They're gonna kill me in here. Because of you.
Beni burada sırf senin yüzünden öldürecekler.
While your husband is rotting in some meat locker, waiting for a decent burial, here you are just living like the queen of the castle without a care in the world, except for how you're gonna spend Dad's money.
Kocan morg köşelerinde çürüyüp gömülmeyi beklerken sen burada sarayındaki kraliçe gibi dünyayı umursamaksızın babamın parasını nasıl harcayacağım derdindesin.
I came down here in good faith to make things right, but if you're gonna sling accusations, I would...
Durumu düzeltmek için buraya kadar gelmişim o kadar ama gelip suçlamalarda bulunacaksanız -
Me sitting in here stuck behind a desk while you're out there having all the fun.
Sen dışarıda bütün eğlenceli şeyleri yaparken ben masanın arkasında oturuyor olacağım.
You and him walking here..... the state you're in, there is trouble.
Onunla beraber buraya geldiniz içinde bulunduğunuz durum... Bir sorun.
We say we're here to serve you, when in fact, we're serving ourselves.
Size hizmet için burada olduğumuzu söylüyoruz, oysa aslında kendimize hizmet ediyoruz.
You're gonna do a Pee-wee Herman in here.
- Çavuşu tokatlayacaksın.
You're gonna build something, build it here. - Lawyers in Chicago make plenty.
Chicago'daki avukatlar da sağlam kazanıyor emin ol.
Now that the consul is gone, you're in charge here now, is that right?
Başkonsolos olmadığına göre artık burada yetki sizde, değil mi?
It'll be such a relief to her to know that you're out here in the world, having so much fun.
Senin dünyayı gezerken bu kadar eğlendiğini görürse, onun da içi rahatlar.
You're gonna be in here six weeks, you need to be productive.
Burada altı hafta kalacaksın, üretken olman gerekiyor.
You're in here, and they let her go.
Sen buradasın, onu ise bıraktılar.
You're in the hospital, but I'm right here with you.
Hastanedesin ama hemen yanındayım.
You're just a bunch of sad, boring, bumpkins, who were born here, and will die here and accomplish nothing in between.
Sizler burada doğmuş ve burada ölecek, hiçbir şeyin farkında olmayan bir avuç sıkıcı, pısırık ve kaybedenler sürüsüsünüz.
Me and him, we're gonna have you out of here in no time.
Onunla ben, seni buradan hemen çıkaracağız.
Of course not. I'm here to stop you from doing what you're gonna do in an hour :
Bir saat sonra yapacağın şeyi durdurmak için buradayım.
Mike, he's not gonna find out from me, but if I've learned one thing in the last six months of working here, it's that if he finds out from somebody else, you're gonna regret it.
Mike, benden öğrenmeyecek, ama son 6 ay bana burada çalışmak bir sey öğrettiyse o da eger Harvey başkasından duyarsa pişman olacaksın.
you're invited 50
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in denial 28
you're in charge 189
you're in trouble 151
you're interested 30
you're incredible 103
you're in trouble now 22
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in denial 28
you're in charge 189
you're in trouble 151
you're interested 30
you're incredible 103
you're in trouble now 22