You're in it traducir turco
10,816 traducción paralela
And you're dropped off, it's such an event that someone's standing in your field taking a picture of that van...
Seni bıraktıkları sırada sizin arazide durmuş, araba resmi çeken bir kız vardı.
And isn't it incumbent upon the government when they bring these type of allegations to be able to satisfy you beyond a reasonable doubt that the evidence that they're asking you to rely upon is in fact credible?
Peki böylesi suçlamalar yöneltirken karar vermenizde dayanak oluşturacak delillerin gerçekten güvenilir olduğuna, sizleri şüpheye yer vermeyecek şekilde ikna etmek iddia makamının görevi değil midir?
It's a little easier to go through that than when you're in a cage.
Dışarıda olan için katlanması biraz daha kolay.
It's amazing, you people.. You wear helmets when you ride your bikes, you have seat-belts, You're in your cars, you have alarm systems to protect your homes.
İnsanlar bisiklet sürerken kask takması arabalarda emniyet kemerlerinin olması evlerin korunması için alarm sistemlerinin olması harika ama o alarmlar bozulduğunda ne halt ediyorsunuz?
It's how come you're still working in a shit hole like this at your age.
Nasıl olurda senin yaşında biri hâlâ bu bok çukurunda çalışır.
When someone dies in front of you, the way Claire died, it's like you're whole world just snaps into focus.
Claire'ın öldüğü şekilde birisi önünde öldüğünde tüm dünyan aniden belirginleşmiş gibi oluyor.
I know you're getting real comfy in your Kevin skin suit, but it's time you hop out.
Kevin kostümünde rahat olduğunu biliyorum ama çıkman gerek.
And you're going to lay down in it, and fall asleep.
Uzanıp uykuya dalacaksın.
I must say it's fantastic that you're getting on so well because you have a lot in common.
İyi anlaşmanızdan dolayı son derece mutlu olduğumu söylemeliyim. Çünkü çok fazla ortak noktanız var.
You said you're gonna go in, grab his penis. I said don't do it.
Sen içeri girip onun penisini yakalayacağını söylediğinde, yapma dedim.
But then your balls start to itch and you're not sure if you caught something or if it's your psychosomatic paranoia kicking in again.
Ama sonra hayalarınız kaşınmaya başlıyor ve bir şey geçtiğinden ya da yine bunun sadece sizin psikomatik paranoyanız olup olmadığından emin olamıyorsunuz.
You lost three in a row, last one, a title fight, you got nothing lined up'cause you're not a draw, your own manager, on fucking HBO, said you should hang it up.
Üç maçtır kaybediyorsun. Sonuncusu da unvan maçıydı. Ayarlanmış dövüşün yok çünkü ismin etkisini yitirdi.
It's bad enough that you're promoting both fighters, but I know you made a deal for Dele to fight Rossi in Europe in three months. $ 250K.
İki boksörün de organizatörü olman yeterince kötü zaten ama üç ay sonrasına Dele'ye Rossi'yle 250 bin dolarlık maç ayarladığını biliyorum.
If you didn't finish his career in Vegas, you're doing it now.
Vegas'ta kariyerini bitiremediyseniz şimdi bitireceksiniz.
If you're gonna fuck, do it in the parking lot.
Eğer becermek istiyorsan, Otoparkta yap.
Spotted it in a small village in Vietnam last month, thought of you. You're supposed to drink it?
Geçen ay Vietnam'daki küçük bir kasabada aklıma sen geldin, aldım ben de.
And it's precisely what you're missing here in this city.
İşte şehirde eksik olan şey tam da bu
Don't worry, if you spill it, this giant tampon we're driving in should soak it up.
Endişelenme, eğer dökersen bu koca tampon onu emer gider.
Well, it's a weeknight, so you're in luck.
Hafta içi olduğu için şanslısın.
Now, you're the star of this fucking show, and if it was up to me, I'd bury your head in a mound of pillows, and unlucky for me my bosses didn't hire me to shoot "ass pounders 254,"
Şimdi, bu lanet şovun yıldızı sensin. Ve eğer bana göre, başını gömmüştüm Bir yastık höyüğünde ve benim için şanssız
In this biz, it's hard to step out once you're already in.
Bu işte, dışarı adım atılması zor Bir kez daha giriyorsun
To walk into a room, and it's like in the middle of winter, you're the sun.
Bir odaya girince... bir kışın ortasındaki güneş gibi parıldamak.
It means we just had a great dinner, maybe met your friends for some drinks and now you're about to blow me in my car.
Yani harika bir akşam yemeği yedik dostlarımızla içki içtik ve şimdi de arabamda bana sakso çekeceksin.
And I'm over here doing all the work and you're in Miami trying to sabotage it.
Ve buradaki tüm işi ben yapıyorum, sen de Miami'den sabote ediyorsun.
You can move that, we're bringin'it down to St. Martin's in case ther're any survivors.
Kaldırabilirsin. Hayatta kalan olursa diye St. Martin'e götürüyorduk.
It's a horrifying experience, you know, being in the water, don't know if they're coming to get you.
Açık denizde olmak korkunç bir deneyimdi. Seni yiyecekler mi bırakacaklar mı bilemiyorsun.
- You're here to rub my nose in it?
- Burnumu sürtmeye mi?
I can hear it in your voice, baby. You're back.
Sesinden anlayabiliyorum bebeğim.
You're acknowledging it's life in prison if you reveal anything you're told.
Anlatılan herhangi bir şeyi paylaşırsan, ömür boyu hapis cezası yiyeceksin.
Of course you're in it, darling, because you are my oldest, oldest friend.
Elbette varsın canım çünkü sen benim en eski, kadim arkadaşımsın.
I take it you're the private's father.
- Anladığım kadarıyla Er'in babasısınız.
When you interrupt somebody like that, it makes them feel that you're just not interested in what they have to say.
- Birilerinin lafını böyle kestiğinde söylemek istediklerinin umurunda olmadığını ima etmiş oluyormuşsun.
Dr. Burns you're suffering from post-traumatic amnesia and it's a malady I've treated many times in my career, but for the most severe of my patients,
Dr. Burns sizde travma sonrası amnezi sorunu var ve kariyerim boyunca çok kez tedavi ettiğim bir hastalık ama en zorlu olan hastalık.
It's hard to believe you're the calm one in the relationship.
İlişkide senin sakin taraf olduğuna inanmak zor.
You're in this life, and it can only end two ways.
Bu hayattasın, ve sadece iki şekilde sonlanabilir.
It is now in this world. You're either rich or nothing.
- Bu dünyada gerekli ya zenginsin, ya da hiç bir şey.
Well, it appears you're not the cleverest mortal in Egypt after all.
Anlaşılan Mısırda ki en akıllı ölümlü sen değilsin.
Means there's gold in the equation, but gold don't do you much good when you're buried with it.
İşin içinde altın da var ama o altınla gömüldükten sonra neyine yarar.
Look, I know that it was hard in there, but I think you're better off for...
İçeride yaşadıkların kötüydü ama bence...
In a year's time, it's my teasing that you're gonna miss.
Bir yıl içinde benim bu alaycılığımı özleyeceksin.
If you want it, you're gonna meet me on the southwest corner of Blake and Van Nuys the morning of the sixth, 3 : 00 a.m.
İstiyorsan, benimle altı gün sonra sabah 3'te Blake'in güneybatı köşesinde, Van Nuys'ta buluşacaksın.
- Well, you're in for a real treat, because it's anything but oil.
- Şey, gerçek bir muamele içindesin, Çünkü yağdan başka bir şey değildir.
So, you're depressed because you got all this money coming in and you don't know how to spend it.
Yani bütün bu gelecek parayı nasıl harcayacağını bilmediğin için mi canın sıkkın?
I mean, guys, it's about finding out who you are in the space in-between the notes that they're offering you.
Demek istediğim beyler, önemli olan, uzayda süzülen vaadedilmiş notaların arasında, kim olduğunuzu keşfetmek.
I been calling your name down the hallway, it's like you're in a trance or something.
Yol boyunca sana seslenyordum. Sanki transa geçmiş gibiydin.
Otherwise you're not gonna make it in time.
Yoksa zamanında gelemezsin.
You're in charge of a deal that's pivotal for the company, which makes it even more pivotal for you.
Şirket için hayati öneme sahip anlaşmayı yapmakla sorumlusun ve bu da senin için çok daha önmeli.
It's like joking you have a bomb when you're in airport security.
Havaalanı güvenliğine gidip üzerimde bomba var diye şaka yapmak gibi bu.
I know you've both done good work in the preparation group classes and it's been a long six months, but we're nearly there now.
Ikinizin de iyi iş yaptığını biliyorum Hazırlık grup derslerinde Ve uzun altı ay oldu,
I was very glad to get your call. I hope you'll keep in mind that I've already paid for this once. We're all paying for it.
aramanı almama çok memnun oldum umarım bunun için bir kere ödeme yaptığımı aklında tutarsın hepimiz bunun için ödüyoruz hala çocukluk oyununumuz için uygun değilsin
You're not still in a fit over that childhood game of ours. Emily and played it a thousand times. There's never been any danger.
Emilyve ben bunu binlerce defa oynadık hiçbir tehlikesi yoktu onu gördüm. elini kesip almışsın
you're invited 50
you're in here 32
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in denial 28
you're in charge 189
you're in trouble 151
you're interested 30
you're incredible 103
you're in here 32
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in denial 28
you're in charge 189
you're in trouble 151
you're interested 30
you're incredible 103