English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You're saying that

You're saying that traducir turco

4,524 traducción paralela
And you are poised, so we're not saying anything that isn't true.
Öylesiniz de... Hazırsınız. Bunun doğru olmadığını kimse söyleyemez.
If - - if you're saying that you're upset because we can't, you know, do that...
Eğer üzgün olduğunu söylüyorsan, hani o şeyi yapamadığımız için...
You're saying that you would take my kids, that you would discredit me, that you would discredit my work by dragging this into public?
- Elbette duyuyor. Bunu meydana dökerek çocuklarımı alacağını, beni kötüleyeceğini çalışmamı kötüleyeceğini mi söylüyorsun?
Yet, for the past several sessions, in what little you've told us, you're saying that... you have no problems and you... feel good?
Buna rağmen son birkaç toplantıda bize söylediğin bu birkaç şeyde bize tek söylediğin hiç sorunun olmadığı ve iyi hissettiğin mi?
Are you really, truly saying that you're being honest?
Cidden bize tamamen dürüst olduğunu mu söylüyorsun?
You're saying that Trent was tidying up loose ends before killing himself.
Yani Trent ölmeden önce yaptıklarının bir muhakemesini mi yapıyordu.
You're saying it was out of concern for Albert that you controlled all of his money?
Albert'i düşündüğün için mi bütün parasını kontrol ettiğini söylüyorsun?
So you're saying that I'm the lead on the case?
Bu davayı benim yönettiğimi mi söylüyorsun? Hayır.
Is that what you're saying?
Bunu mu diyorsun?
Is that what you're saying?
- Bunu mu söylüyorsun?
You're saying that the same numbers are leading to different conclusions?
Hayır, hayır yok. Fakat aynı rakamların farklı sonuçlara yol açtığını söylüyorsunuz, değil mi?
Captain, I understand what you're saying, but what you don't understand is that Lily is my wife, and I love her way too much to behave rationally right now!
Kaptan, dediklerini anlıyorum ama senin anlamadığın şu ki Lily benim karım ve şu an mantıklı davranamayacak kadar çok seviyorum onu!
You're saying that he used this information to trick us into picking his ad?
Bekle bir saniye. Bu bilgileri kullanarak onun posterine tavlanmamızı sağladığını mı söylüyorsun?
For Micah and for me, I want you tell him you're sorry for saying those things and invite him to come to the basketball game- - can you do that?
Micah ve benim için, bu söylediklerinden dolayı ondan özür dilemeni ve maça gelmesi için onu davet etmeni istiyorum. Bunu yapabilir misin?
So you're saying that they've developed a software that allows you to take control of a car...
Yani onların bir arabanın kontrolünü ele geçirmeye yarayacak... bir yazılım geliştirdiklerini söylüyorsun... hem de uzaktan kumanda ile.
Devil's music, is that what you're saying?
Şeytanın müziği, böyle mi diyorsunuz?
You're just saying that.
Öylesine söylüyorsun.
So, you're saying that you shot Lou and you let T.J. take the fall for it?
Yani bana Lou'yu vurduğunu ve T.J.'in de suçu üstlediğini mi söylüyorsun?
- Mmm-hmm - Can you understand all the stuff that they're saying?
Tüm o söylediği şeyleri anlıyor musun?
Is that what you're saying?
Böyle mi diyorsun?
Okay. You're saying that Jesus and Superman are the same?
Tamam, İsa ve Superman aynı mı diyorsun?
So you're saying that Danny tied her up and left her to die of dehydration?
Yani Danny onu bağlamış ve su kaybından ölüme mi terk etmiş?
You're saying that it wasn't caused by the lampreys when they ate the mandibular muscle.
Buna, çene kasını yiyen taşemenler sebep olmadı mı diyorsunuz?
They're saying that you're letting this thing run away from ya.
İşlerin kendinden uzaklaştırılmasına izin verdiğini söylüyorlar.
All I'm saying is that you're free to go home.
Ben diyorum bütün olduğunu Eve gitmek için özgürsünüz.
So this was your way of saying you're not upset That I secretly don't want to be caretaker?
Yani bu, gizliden gizliye Bakıcı olmak istemediğime kızmadığını söyleme şeklin mi?
That's what you're saying now?
Bana bunu mu söylüyorsun yani?
So you're saying that, for you, this is just another way out.
Bunun senin için başka bir çıkış yolu olduğunu söylüyorsun.
So, you're saying that he's at a party right now, and all we have to do is find it?
Şimdi bize şu anda bir partide olduğunu ve tek yapmamız gerekenin onu bulmak olduğunu mu söylüyorsun? Evet.
You're saying that's what Future Forward is... a political super pac?
Future Forward'ın politik bir sponsor olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun?
You're always saying that you're not Francis.
Herzaman Francis gibi olmadığını söylüyorsun.
So what I'm saying to you is that with or without us, there is no way you're getting off this island.
Sonuç olarak bizimle veya bizsiz senin için adadan çıkış yok.
Everything that they're saying is that you always help the troubled.
Tek bildiğimiz senin her zaman sorunlulara yardım ettiğin.
Know how you're always saying that eyes are the windows to the soul?
Hani hep gözlerin ruhun penceresi olduğunu söylerdin ya.
You're saying that my only recourse is to come in and wait?
Tek çaremin gelip beklemek olduğunu mu söylüyorsunuz?
So you're saying that I can't pass my property over to my progeny.
Yani diyorsunuz ki mal varlığımı çocuğuma geçiremiyorum.
So you're saying that Cooper's death could be the point of origin for this entire conspiracy?
Yani Cooper'ın ölümü tüm bu komplonun... -... çıkış noktası olabilir mi?
So you're saying that someone deliberately put urine in there to increase the acidity?
Yani biri ekşimeyi artırmak için oraya kasten idrar mı koydu?
What I'm saying is that you're going to be charged with murder, and the first one will be Carrie's.
Diyorum ki cinayetle suçlanacaksınız ve ilki Carrie'nin cinayeti olacak.
How do I know you're not saying that as part of the manipulation?
Peki bunu da manipülasyonun bir parçası olarak söylemediğini nereden bileceğim?
I mean, he's such a smart kid- it's so crazy that you're saying that, because we were actually thinking about- - we were talking about possibly starting our own school.
Ne zeki bir çocuk o... Bunu söylemeniz çok çılgınca çünkü biz aslında kendi okulumuzu açmak konusunu düşünüyorduk.
So y... you're saying that a glorified self-help group can erase people's memories?
Yani diyorsun ki, bu kendine yardım etmeyi amaçlayan göz kamaştırıcı grup insanların hafızasını silebiliyor.
- Is that what you're saying?
Bilmiyorum!
You're saying we kill the Master, and that's somehow gonna stop this plague.
Diyorsun ki, bu Efendi'yi öldürürsek, bu salgın bir şekilde duracak.
You're just saying that.
- Öylesine söylüyorsun.
And if you're saying that... I mean, after we... and... th-th-that she would choose him... W...
Yani eğer şey diyorsan, biz şey yaptıktan sonra onu seçeceğini söylüyorsan.
What're you saying that for?
Neden böyle söylüyorsun?
- So what you're saying is that...
- Peki sen diyorsun ki...
You're saying you gave him that gun?
Silahı senin verdiğini mi söylüyorsun?
Wait, so... you're saying that the NSA is surveilling Bishop?
Dur, yani diyorsun ki, NSA mi Bishop'u takip ediyor?
Not saying that you're replaceable.
Yerinin doldurulabilir olduğunu söylemiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]