You're so lovely traducir turco
81 traducción paralela
You're so lovely.
Çok güzelsin.
Thank you so much for the flowers, they're lovely.
Çiçekler için çok teţekkür ederim. Harikalar.
You're so lovely... so delicate, like a young animal.
Çok güzelsin,.. ... çok narin, yavru bir ceylan gibi.
We're so indebted to you for these lovely people.
Bu harika insanları getirdiğin için sana müteşekkiriz.
Well, it struck me as curious ever since I met you... you know, from that very early moment ages ago... that you're so young, so lovely and so defeatist.
Sanki asırlar önce tanıştığımız ilk andan beri bu kadar genç, ve sevimli birisinin kaderci olması garibime gitmişti.
So you're out on this lovely evening.
Demek bu güzel akşamda çıktınız.
You're so lovely, my dear.
Öyle sevimlisin ki hayatım.
You're so lovely tonight!
Bu gece çok hoşsun!
You're both so young and so lovely... but of the three of us I'm to be the bride.
Her ikiniz de öyle genç ve güzelsiniz ki ama üçümüz içinden, gelin olacak olan benim.
You'd never know the children, they're so grown-up and lovely.
Çocuklar ne kadar büyüdüler ve sevimli oldular bilemessin.
You're lovely, so lovely
Çok güzelsin, çok güzel.
You're right, of course, but I never expected that a lady as lovely as you would have read my book so carefully.
Haklısınız, fakat sizin gibi güzel bir bayanın kitabımı bu kadar dikkatli okuduğunu düşünmemiştim.
Because you're so bloody lovely, that's why.
Çok sevimlisin de ondan.
You're gonna love this next lovely lady, so let's welcome her because she'll thrill you down to your thriller!
Her kimse, sıradaki bu güzel bayana bayılacaksınız haydi ona hoş geldin diyelim, çünkü gerçekten nefesinizi kesecek!
You're so attractive. Far too lovely for a place like this.
Çok çekicisin ve böyle bir yer için çok güzelsin.
You're so lovely.
Çok tatlısın.
- You're so lovely.
- Çok güzelsiniz.
You're so lovely... so small.
Çok tatlısın... Küçücük.
You're so lovely, darlin'.
Seni görmek çok güzel.
You're so lovely it breaks my heart.
Sen çok sevimlisin ve bu kalbimi kırıyor.
You're so... lovely.
Sen çok hoşsun.
Anyway, you're so lovely that anyone who sees you will become a poet.
Neyse, sen, öyle sevimlisin ki senin, bir şair olduğunu görecek herhangi birisi
It's lovely. Thank you. You're so kind.
Teşekkürler, çok naziksiniz.
- You're so lovely.
- Çok tatlısın.
That lovely skin you're so proud of would melt down after only a minutes!
Gurur duyduğun pürüzsüz cildin birkaç dakika içinde erir!
Suddenly you're talking really loudly, And every time she makes a joke, you're laughing away like an enormous aunt and using words like "super" and "lovely." "Oh, don't you just look so super in that dress?"
Birdenbire yüksek sesle konuşmaya başlarsın ve kız her şaka yaptığında şişman teyzeler gibi kahkahalar atıp "şahane" ve "ne âlâ" gibi kelimeler kullanırsın. " Oh.
So seeing as it's my night, and my fair-weather jack-of-no-trades boyfriend Patrick is going to be there and he has some sort of unholy attachment to you we're gonna keep your wiles covered under this lovely subdued dress.
Bu benim gecem olduğuna göre ve ayran gönüllü sevgilim Patrick orada olacağı için, ki kendisi sana karşı anlaşılmaz bir bağlılık duyduğu için bu güzel elbiseyle albenini kapatacağız.
You're so lovely!
Güzelsin!
You're so lovely!
Ne güzelsin!
You're so lovely!
Çok güzelsin!
You're so lovely!
Çok, ama çok güzelsin!
You're so lovely.
Sen çok sevgi dolusun.
But you're being so lovely, and you're really putting your heart and soul into it.
Ama harikasın ve kalbini ve ruhunu bu işe adadın.
You're so lovely.
Çok tatlı ve sevimlisin.
So until she decides that you're not a total psycho I get the lovely task of waiting around for the Book.
Senin bir ruh hastası olmadığına karar verene kadar Defter bende kalacak.
I mean, look, you re a great group of people, it s a lovely town, but there s a lot of horrible people out there, so you ve gotta fend for yourselves,
Demek istediğim... sizler harika insanlarsınız, burası harika bir kasaba ama dışarıda bir sürü fena adam var. -... yani kendinizi korumak zorundasınız, bugünden başlayarak.
So you're unfaithful tonight, to your lovely fiancee, Monsieur de Marigny?
Demek bu gece için sevgili nişanlınıza sadık değilsiniz, Mösyö de Marigny?
You're all so lovely to me.
Hepiniz benim için çok sevimlisiniz.
You're so lovely. Wow!
Çok hoşsun, vay be!
We think so. Too. You're lovely.
Biz de öyle düşünüyoruz.
You're so lovely!
Çok tatlısın!
You're so lovely.
Sen çok tatlısın.
It's a lovely pinot noir, earthy, complex, - with a hint of cherry blossoms. - So, you know when you're kids and there's always that funhouse that all the kids hang out at.
Bu şarap, Pinot Noir üzümünden ve biraz kiraz çiçeğinden yapılmış.
You're so lovely, Tamami.
Çok güzelsin, Tamami.
You're so lovely. "-" Ah!
Harikasın! ". - "Evet, Stig!".
God, you're so lovely.
Tanrım, çok güzelsin.
You're so lovely.
- Çok tatlısın.
Oh, you're so lovely, you are.
Ne kadar tatlısın.
Well, look at you. You're so lovely.
Vay canına, çok güzel görünüyorsun.
Lovely, so you're saying that we've imprinted an active as a serial killer and then blindly let him loose upon the streets?
Şu anda ajanlarımızdan birine seri katil kişiliği yazdık ve körü körüne onu sokaklara saldık, öyle mi?
So, whether you're enjoying excelsior's majestic vistas, Duty-free shopping, high-stakes baccarat, Dancing with your lovely wife,
Excelsior'un ihtişamlı manzarası eşliğinde vergisiz alışveriş yapabilir, yüksek bahisli bakara oynayabilir güzel eşinizle dans edebilir ya da leziz bir Fransız yemeğinden sonra sigara içebilirsiniz.
you're so stupid 85
you're so pretty 112
you're sorry 317
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're so welcome 43
you're so mean 39
you're so cool 35
you're so sexy 27
you're so pretty 112
you're sorry 317
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're so welcome 43
you're so mean 39
you're so cool 35
you're so sexy 27