English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / You're so nice

You're so nice traducir turco

467 traducción paralela
Will you tell me why you're so nice to me?
Bana karşı neden bu kadar naziksin?
You're so beautiful did you find a nice place in the city?
Çok güzelsin şehir içinde güzel bir yer edindin mi?
So we're asking you, in a nice way, to leave at once.
Bu yüzden, nazik bir ţekilde buradan hemen ayrýlmanýzý istiyoruz.
You're the one man, so be nice to her, will you?
Yardım edebilecek tek kişisin bu yüzden O'na iyi davran, olur mu?
You're so nice...
Çok sevimlisin.
You're so nice, Papa. Thank you.
Harikasın baba, teşekkür ederim.
It is a nice family. Charlie, why don't you let the young men go ahead, so long as they're here?
Charlie, beyefendilerin devam etmesine izin ver, artık burada olduklarına göre.
You're so kind and nice.
Daha iyi ve naziksin.
You're so nice, Papa.
Çok iyisin baba.
You're so nice that I'll show you my husband's coming-home present.
Bu iltifatına karşılık sana kocamın hoşgeldin hediyesini göstereceğim.
You're so nice.
Çok iyisin.
You're so nice to me.
Ne kadar iyisin!
You're very nice to say so.
Nazik olduğunuz için söylüyorsunuz.
You're gonna get both of us in trouble, so why don't you be a nice fellow?
İkimizin de başını belaya sokacaksın, bu yüzden niye adam gibi davranmıyorsun?
It's so nice to see you, it means that you're not in jail
Seni görmek çok güzel, demek hapisten çıktın.
Well, you see, they're both terribly nice girls and they're both so fond of me that I couldn't bear depriving either one of them.
Anlarsınız ya, ikiside harika kızlardı ve bana çok düşkündüler bu yüzden ikisininde bundan mahrum kalmasını istemedim.
You're so nice.
O kadar tatlısın ki.
It's not so much what you're doing, it's just you're mighty nice to look at.
Önemli olan ne yaptığınız değil, size bakmak çok hoş bir duygu.
Well, as long as you're being so nice about twisting my arm.
Kolumu burkarken nazik olduğun sürece sorun yok.
You're so nice and kind that I I've grown fond of you.
O kadar iyi ve naziksin ki sana karşı iyi hisler beslemeye başladım.
You're very nice to say so, Mr. Bliss.
Çok naziksiniz, Bay Bliss.
You're so nice.
Çok güzel olur.
You're so nice to me tonight...
Bu gece bana çok iyi davrandın...
You're so nice to have around.
Buralarda bulunmak çok güzel.
You're so nice!
Ne kadar kibarsınız!
You're all so nice and wonderful.
Hepiniz harikasınız.
You're so nice.
Ne iyisiniz.
So that means you're gonna start making nice with the PRs from now on.
Yani bundan böyle Porto Rikolular'la aranızı iyi tutacaksınız.
- You're so nice.
- Çok naziksiniz.
Don't worry, in nice clothes, you're not so bad.
Endişelenme. İyi giyinirsen, süslenirsen, senin de çekici olacağından eminim.
Oh, you're so nice.
Çok naziksiniz.
So, when you talk ethics and values and honesty, and I'm a nice guy and you're a nice guy and this and that, you know, I mean, it just doesn't matter.
Yani, ahlaktan, değerlerden ve dürüstlükten bahsettiğinde ben iyi bir adamım, sen iyi birisin ve... ve şu ve bu, biliyorsun.
Because you're so nice.
Çünkü sen çok tatlısın.
We don't have enough uniforms to go around, so the rest of you will wear sweat suits, but they're very nice.
Herkese yetecek kadar formamız yok. Geri kalanlarınız eşofman giyecek. Ama onlar da çok güzel.
You're so nice.
Çok hoşsun.
You're being so nice.
Çok kibarsın.
Think so? Yes, you're super-nice with her.
Evet, ona karşı çok naziksin.
You're so nice
Öyle iyisin ki.
You're so nice!
Sen çok hoş birisin!
You're talking so nice Mr. Suphi... ( footsteps )
Ne kadar güzel konuşuyorsunuz Suphi Bey. [AYAK SESLERİ DUYULUR]
I'd like to help, you're so nice.
Yardım etmek isterim, sorun değil.
It's just that you're... So gentle, So nice.
Sadece sen... çok nazik ve iyisin...
That's why you're so nice to have around, Martin.
Bu yüzden seni yanımda görmekten hoşlanıyorum, Martin.
You're so nice.
Çok naziksin.
You're so nice.
Hâlâ sıcak. - Çok naziksiniz.
You're so nice this morning...
Bu sabah tüm kibarlığın üzerinde.
You're so nice, but tha  s also why you must die
Sen çok iyisin, ama aynı zamanda bu yüzden ölmen gerekiyor.
You're so nice to me.
Bana karşı çok iyisin.
God, I'm really sorry,'cause you're so nice.
İnan bana çok üzgünüm, sen iyi birisin.
It's pretty nice if you're living up here, but... not so great down in the valley...
Burada, yukarı tarafta oturmak çok güzel, ama vadi tarafı o kadar iyi değil.
If you're so concerned, rather than us do the looking, why don't you find her a nice groom?
Madem bu kadar önemsiyorsun neden bizim yerimize sen bakıp münasip bir kısmet bulmuyorsun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]