You're the best traducir turco
4,716 traducción paralela
♪ I bet you think you're pretty clever ♪ Fro-yo delivery from the best joint in town!
Kasabanın en iyi dükkanından!
We're gonna get you the best care, with the best physical therapy...
En iyi tedaviyi ve en iyi fizyoterapiyi alman için elimizden... - Çıkın dışarı!
I hear you're the best blade maker in AngelArc.
Duyduğuma göre Melek Yayı'ndaki en iyi bıçak ustası senmişsin.
Believe you me, in a situation like this, we're just trying our best to cover all the bases.
İnan bana, böyle bir durumda esaslarımızı korumak için elimizden gelenin en iyisini yaparız.
I found the guy you're looking for, his name is Charles Peretti, he's the best.
Buldum, aradığın herifi buldum ismi Charles Peretti, en iyisi.
Spencer and Emily think you're the best.
Spencer ve Emily, en iyisi olduğunuzu düşünüyor.
But the best is the sea, when you're standing on the point and the two seas crash into each other.
En muazzam şey ise iki okyanusun çarpışması.
Oh, baby, no matter what the reality, you're the best thing in it.
Ah bebek, gerçeğin ne olduğu önemli değil, bunun içinde ki en iyi şey sensin.
You're the best teacher at this school.
Siz bu okuldaki en iyi öğretmensiniz.
- Come on, you're the best one.
- Hadi ama sen en iyisin.
Besides, you ´ re a father, I know you want the best for your kids...
Hem sen de bir babasın. Çocukların için en hayırlısını isteyeceğini biliyorum.
You spent a fortune coming here, and you're with the best writer.
Siz buraya gelmek için servet harcadınız, ve en iyi yazarla birliktesiniz.
Hey, man, I've been married 44 years. You're not always gonna be on the best of terms.
Ben kırkdört yıldır evliyim ve her zaman da çok iyi anlaşmayacaksınız.
They think you're the best dancer in the world.
Dünyanın en iyi dansçısı olduğunu düşünüyorlar.
You're the best bed maker I know.
Sen en iyi yatak hazırlayan kişisin.
You're right. It was the best time of your life.
Aynı köpek diye yuttumaya çalışırsın.
But you're the best.
Sen bu işin en iyisisin.
You're still the best Egyptologist he knows and you can decipher hieroglyphics like you were born speaking that gibberish.
Bildiği en iyi eski Mısır araştırmacısı sensin aynı zamanda, ana dilinmiş gibi hiyeroglifleri okuyabiliyorsun.
- Yeah, but I see the result. And I think that you're gonna take all the best of what she did and do it even better.
Evet ama sonuçları görüyorum ve bence onun iyi taraflarını alıp her şeyi ondan daha iyi yapacaksın.
Look, any way you slice it, there is a puzzle here, and like you're always telling me, the best therapy for you is solving puzzles, so let's solve this one.
Bak, burada bir yap boz var. Her zaman bana söylediğin gibi senin için en iyi terapi yap bozları çözmektir. Hadi bunu da çözelim.
You're missing the best part of the book.
En iyi kısmı kaçırıyorsun.
Now, I would argue that's not the best kibble. With a dog like Biederman, you're gonna want to go grain-free.
Biederman gibi bir köpek için, kuru mamanın, çok da iyi olmadığını düşünüyorum.
You can pretend you're everyone's best friend all you like, Isaac, but I'm here to get on the team.
Hepiniz, hepinizin en iyi arkadaşıymışsınız gibi davranıyorsunuz, Isaac,... ama ben takıma girmek için burayım.
You show just a little bit of weakness, and... and the next thing you know, you're in... full pirate garb... ruining birthdays and jeopardizing your two best friendships.
Birazcık zayıflık gösteriyorsun ve bir sonraki adım... korsan gibi giyinmiş... doğum günlerini mahvedip en iyi iki arkadaşlığını tehlikeye atıyorsun.
So you're leaving your best swimmer off the team?
En iyi yüzücünüzü takıma almayacak mısınız?
You're drunk, so the best thing you could do right now is to shut up.
Şu an sarhoşsun o yüzden yapacağın en iyi şey çeneni kapatmak.
When you're in a battle against an enemy so much bigger, so much stronger than you, well, to find out you had a friend you never knew existed, well, that's the best feeling in the world.
Eğer kendinden daha büyük, çok daha güçlü bir düşmana karşı bir savaş veriyorsan ve varlığından bir haber olduğun bir arkadaşın sana el uzatıyorsa... işte bu dünyadaki en güzel duygu.
Yeah, well, nothing but the best, Agent Warren, especially when you're making it up as you go along.
Sadece en iyiye Ajan Warren. Özellikle sen altında kalmamak için bu kadar ilerlemişken.
You're the stars of our best video yet.
Siz en iyi videomuzun yıldızlarısınız.
You want better encryption at Langley, hire our people to design it. We're the best.
Langley'de daha iyi bir güvenlik istiyorsan, bırak bizim adamlarımız halletsin.
Now you're trying to be the best in the world.
Artık dünyanın en iyisi olmaya çalışıyordun.
- You're the best. Thanks.
Harikasın, sağ ol.
You're the best mom ever!
Sen en iyi annesin.
We're here to help you and your family make the best decision
Ailenizin doğru kararlar alabilmesi için buradayız.
That's the best you're gonna get.
Alabileceğinin en iyisi bu.
It's the best you're gonna get.
Alacağının en iyisi bu.
Are you sure you're the best person to be teaching sex ed?
Seks eğitimi vermek için doğru kişi olduğuna emin misin?
He says you're the best teacher he ever had.
Gördüğü en iyi öğretmen olduğunu söyleyip duruyor.
You're the best!
Bir tanesin.
Damon, I know you're out of friend, but, uh, I'm not sure this guy's the best replacement.
Damon bir arkadaşını kaybettin anlıyorum, ama bu adamın en iyi yedek olduğundan emin değilim.
You're still the best CDC has.
Hastalık Kontrol'ün en iyi elemanı hâlâ sensin.
You're the best aunties ever.
Siz harika teyzelersiniz.
You're the best best-man-priest ever.
Siz en harika sağdıç pedersiniz.
You're the best, and I love you.
Senden iyisi yok ve seni seviyorum.
Well, I think you should go home because you're having an existential crisis and the best lesson you could take away from it is that you are someone, even when you're by yourself.
Sanırım eve gitmelisin çünkü varoluşsal bir kriz yaşıyorsun ve bundan çıkartabileceğin en iyi ders kendi başına kalsan bile bir birey olduğundur.
"You know, we're under orders from the Ambassador. We're doing the best we can."
"Biliyorsunuz, Büyükelçinin emri altındayız Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz."
The best of the best. You're my "a" squad. And I'm proud of each and every one of you.
En iyinin de iyisi sen benm "a" takımımsın ve her birinizle gurur duyuyorum ilk ödül ateşli defans oyuncumuza gidiyor.
You see, these high-level hackers are all out to prove that they're the best.
Yüksek seviye hackerlar en iyisi olduklarını kanıtlamaya çalışır.
You make fun and you discover things. You're playing in the best venues.
Tüm bu noktalardan en iyi dostlarınızla geçiyorsunuz,... ve tek yaptığınız eğlenmek ve keşfetmek,... dünyanın en iyi sahnelerine çıkmak.
They're not children anymore, so the best thing for everyone would be if you...
çocuk değiller, belki de herkes için en iyi olan...
You're the best politician in the game.
Sen bu oyundaki en iyi politikacısın.
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134
you're the guy 36
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134
you're the guy 36