You're the boss traducir turco
1,385 traducción paralela
You're the boss.
Kesinlikle. Oynamayı özledim.
You're the boss.
Patron sensin.
You're the boss.
- Patron sensin.
All right, Dad, you're the boss.
- Tamam baba, patron sensin.
- You're the boss.
- Patron sensin.
You're the best boss on the whole Moon!
Bütün Aydaki en iyi patronsun sen!
You're not the boss of me.
Patronum değilsin.
Maybe you're the boss with your Bedouins.
Bedeviler için bir şeyler ifade ediyor olabilirsin.
Because you're not the boss of me.
Çünkü sen benim patronum değilsin.
I mean, if you're not Paul Vitti "the boss," who are you?
Demek istediğim, Eğer sen Paul Vitti "yani patron" değisen, kimsin?
Not too tight, but enough to let it know you're the boss.
Çok sıkı değil, ama ona patronun sen olduğunu gösterecek kadar.
You were the boss, now you're the secretary!
Patronken sekreter olmuşsun! ..
- You're the boss.
- Patron sensin
You're saying the Boss of the house Sawada is a scrooge?
Sen Sawada'nın patronuna cimri mi diyorsun?
You're blaming me for the Boss to be hurt?
Patronun yaralanmasından beni mi suçluyorsun?
So you're the boss.
Demek patron sensin.
- You're the boss.
Patron sensin.
- You're the boss!
Nerede patron?
You're the boss?
Patron sensin?
You're not the boss. I'm the boss.
Patron sen değilsin patron benim.
Her testimoney died with her Much to her boss's benefit now that she cannot testify You want to kill someone there's easier ways than to shooting the pilot especially when you're on the same flight
Sebepleri onunla birlikte gömüldü. Bu tam da patronunun çıkarına oldu, şimdi şahitlik de yapamayacak. Eğer birisini öldürmek istiyorsan, pilotu vurmaktan daha kolay yollar vardır.
You're the boss.
- Patron sensin.
You're the boss, boss
Patron sensin, patron.
- You're dating the boss's daughter?
Patronun kızıyla mı çıkıyorsun?
Carrie, you're the boss.
- Carrie, sen patronsun.
♪ You're not the boss of me now
Artık patronum değilsin
♪ You're not the boss of me now
Hayat adil değil Çeviri : burak _ fertek İyi Seyirler
- You're not the boss of me!
- Benim patronum değilsin!
- You're the boss, kid.
- Patron sensin.
Okay, okay, you're the boss.
Tamam, tamam, patron sensin.
- You're talking to the boss.
- Patronla konuşuyorsun.
You're trying to keep the peace... but he has to learn... I am the boss.
Sen huzuru korumaya çalışıyorsun ama patronun ben olduğumu öğrenmeli.
You're the boss, electrician and janitor.
Sen hem patron, hem elektrikçi, hem de hademe misin?
So you're the new boss?
- Çok güzel. - Cevabın var mı? - Hayır.
You said the Boss only wins the big games when you're there.
Boss önemli maçları ben olmadan kazanamaz diye.
I heard you're the boss here.
Duyduğum kadarıyla burada patron sensin.
You're the boss.
- Patronu duyduk.
However, I can't change the fact that you're a triad boss.
Ancak örgüt liderliği...
Why? You're the boss?
Patron sensin?
No wonder you're the boss around here!
Buraların sizden sorulmasına şaşmamak lazım!
- Look, I know he's the boss but you're up and coming here. It's time for you to spread your wings.
- Biliyorum patron o ama artık kanatlarını açma zamanın geldi, buna hazırsın, hukuk kartalı.
You know what? You guys have had your hands in the company coffer for years. But starting tomorrow, there is going to be a new boss in town... and you're all gonna have to start fending for yourselves.
Elleriniz yıllardır şirketin kasasının içinde, ama yarından itibaren, şehirde yeni bir patron olacak ve hepiniz kendinize bakmak zorunda kalacaksınız.
You're the boss, remember?
Unutmayın, siz patronsunuz.
- You're sure you'd be comfortable with the whole boss-secretary power relationship?
- Patron-sekreter ilişkisinin gereklerini yerine getirmeye hazır mısın peki?
You were losing out there... which means either that you're not smart enough to use magnesium silicate... the way your boss told you to or you're so stupid... that you thought you could figure out how to do it by yourself... which you obviously could not.
Orada kaybediyordun ki bu, ya magnezyum silikatı, patronunun söylediği gibi kullanacak... kadar zeki değilsin ya da bu işi kendin kıvıracağını zannedecek kadar aptalsın ki kıvıramadığın ortada.
WHOO... DON'T YOU KNOW YOU'RE SUPPOSED TO LET THE BOSS WIN?
Patronun kazanmasına izin vermen gerekmez miydi?
Outside this hospital, you're the boss of Elliot. You're the boss of me and you're the boss of everyone.
Hastane dışında sen Elliot'un patronusun benim de patronumsun ve bebeğim, herkesin patronusun.
No matter how many bullets bounce off you, Kal, you're still a kid and I'm the biggest crime boss of Metropolis.
Ne kadar mermi sektirdiğin, önemli değil Kal. hala bir çocuksun ve bende Metropolis'teki En büyük patronum.
You're not the boss of me!
Sen benim patronum değisin!
A lot of girls, if they're the boss'wife... they have their noses up in the air, you know. But, I don't know, she works the register, talks to all the ragmen, you know.
Ama, bilmiyorum, kayıt bölümünde çalışıyordu, adamlarla konuşuyordu.
You're the boss ;
Patron sensin ;
you're the best 629
you're the worst 63
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134
you're the guy 36
you're the worst 63
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134
you're the guy 36