You're the captain traducir turco
473 traducción paralela
I'll tell the captain you're here.
Yüzbaşıya burada olduğunuzu haber vereyim.
Well, if you're in a position to adequately equip a safari under the direction of a well-qualified man, Captain Fry, for instance...
İyi bir safari ekibini karşılayabilecek durumdaysanız ve Kaptan Fry gibi bir başkanınız olursa...
- You mean you're the Captain of this boat?
— Yani bu geminin kaptanı sen misin?
- My dear Captain... when you have been shot down in a British plane by a German destroyer... 300 miles off the coast of England, Latitude 45... have been hanging on a half-submerged wing for hours... waiting to drown with half a dozen other stricken human beings... you're liable to forget that you're a newspaperman for a moment or two.
- Sevgili kaptan İngiltere kıyılarından 450 km açıkta, 45. enlemde bir İngiliz uçağında Alman destroyeri tarafından vurulduğunuzda akabinde yarı batmış bir kanat üzerinde diğer sıkıntılı insanlarla saatler boyu boğulmayı bekleyince gazeteci olduğunu söylemeyi unutması gayet normal oluyor.
If you're gonna grow crops on it, why can't I grow crops just the same as I did for Captain John?
Siz ekin ekecekseniz niye ben ekmeyeyim Yüzbaşı John için yaptığım gibi?
Now, you're empowered by the captain to act for him? Yes.
Kaptan, onun adına hareket etmeniz için yetki verdi, değil mi?
Well, if you're writing about a sea captain, you have to use the sort of language he would use.
Bir deniz kaptanının hayatını kaleme alıyorsan onun konuşacağı dili kullanmalısın.
- You're fond of the captain, aren't you?
- sen kaptanını çok seviyorsun değilmi?
You never forget you're the captain of a ship, do you?
sen asla bir geminin kaptanı olduğunu unutmazsın değilmi?
You're the prisoners of Captain Vallo and his scurvy crew.
Siz Kaptan Vallo'nun ve onun iskorpit tayfasının tutsaklarısınız.
"The murderess you're looking for, Captain..."
"Aradığınız katil, Kaptan..."
I'll call Captain Haynes and tell him you're on the way.
Kaptan Haynes'i arayıp yolda olduğunuzu söyleyeceğim.
If you're looking for the Captain, he isn't here.
Yüzbaşıyı arıyorsan evde yok.
You don't work with the captain because of his hairstyle. - - But because he's got the job, or you're no good.
Kaptanla saçları bakımlı olduğu için işbirliği yapmazsın, komuta onda olduğu için işbirliği yaparsın yoksa işin biter.
You're not goin'over the Captain's head?
Kaptana karşı gelmeyeceksiniz, değil mi?
- And you're scared of the Captain.
- Ve kaptandan korkuyorsun. - Korkmuyorum!
You're the sweetest captain.
Sen en sevimli römorkör kaptanısın.
You're goin'if the captain says so.
Yüzbaşı öyle diyorsa gideceksin.
But you're not the captain.
Ama kaptan sen değilsin.
- You're the captain now.
- Artık kaptan sensin.
- I'm sure you're not aware of it, Captain, but Private Ackerman has been badly beaten fighting the biggest men in the company.
- Eminim, dikkat etmedin, Kaptan, Ama er Ackerman bölüğün en büyük adamı tarafından fena halde dövüldü
Farewell, Captain Brandt of the army of the Third Reich! You're drunk, darling.
Üçüncü Devlet'in ordusundan elveda, Kaptan Brandt.
You're a true Pietro Micca [war hero], but the captain didn't get it.
Sen gerçek bir kahramansın ama yüzbaşı bunu anlayamadı.
You're the Captain and it would be bad if you got sick too.
Siz kaptansınız. Sizin de hastalanmanız hiç iyi olmaz.
You're the captain.
Kaptan sensin.
Mr. Robur, you're the captain of the ship.
Bay Robur, geminin kaptanı sizsiniz.
How come you're not looking for the Captain, Mr. Spilett?
Neden yüzbaşıyı aramıyorsunuz Bay Spilett?
You're the captain of the team, Son.
Sen takım kaptanısın, oğlum.
Listen, you're going to go and find the Captain.
Dinle.
Captain, you're keeping the son of Dr. Salvatore.
Kaptan, Dr. Salvatore'nin oğlunu elinizde tutuyorsunuz.
I saw Lund dragging you up to the bridge. I gather you're high on the captain's list.
Lund sizi kaptan köprüsüne sürükleyince, baş şüphelilerden olduğunuzu anladım.
I know you're in trouble with the captain.
Biliyorum, Kaptanla başın derde girdi.
As soon as you're compos mentis, chief inspector the captain would like to see you on a matter of utmost urgency.
Komiser, kafanız yerine geldiğinde kaptan acil bir konuda sizinle konuşmak ister.
You're a fine sea dog, captain, but it seems to me that the Battledore could well do with a woman's hand at the helm.
Siz iyi bir denizcisiniz Kaptan ama dümende bir kadın elinin olması Battledore'a yarayabilir.
If that's what you're trying to say, Captain, tell me frankly, and don't beat about the bush...
Eğer söylemek istediğiniz bu ise, Kaptan lütfen lafı dolandırmadan açık konuşun.
Eddington, you're being transferred to Gavabutu, with the rank of captain.
Eddington, kaptan rütbesi alarak Gavabutu'ya transfer edildiniz.
You're going before the Captain!
Doğruca Kaptan'a gidiyorsun!
Captain, you're wanted by the general.
General sizi çağırdı yüzbaşım.
Captain James Kirk, the next orders you're taking will be given by Harcourt Fenton Mudd.
Kaptan Kirk, bir daha ki emirlerinizi Harcourt Mudd'dan alacaksınız.
You're the captain of this ship.
Siz kaptansınız.
Judging from my observations, captain, you're rapidly losing the power of decision.
Gözlemlerime göre, hızla karar verme gücünüzü kaybediyorsunuz.
It's the captain's guts you're analysing. Are you aware of that, Spock?
Analiz ettiğin kaptanın iç yapısı.
If I seem insensitive to what you're going through, captain, understand, it's the way I am.
İçinizde bulunduğunuz durum hakkında hassas davranamıyorsam, beni anlayın - çünkü ben böyleyim.
- Explain. They're gonna lop off the captain's professional head, and you're sitting here playing chess with a computer.
Kaptan'ın kellesini götürmek üzereler ve sen ise satranç oynuyorsun.
You're the captain's woman until he says you're not.
O değilsin diyene kadar Kaptan'ın kadınısın.
Captain, you're not gonna be the bait.
- Siz yem olmayacaksınız.
Captain, you're aware of the Vulcan technique of the joining of two minds.
İki aklın birleşmesine dayanan Vulcan tekniğini bilirsin.
The captain said for you to wait here, and here is where you're gonna wait.
Kaptan, burada kalmanızı istedi.
You're the captain. A few words.
Bir iki kelime konuşsan.
You're the captain of your soul.
Sen kendi ruhunun kaptanısın.
Am I to understand that you're holding the captain and his party?
Yanlış anlamadıysam Kaptanla ekibini elinizde tutuyorsunuz.
you're the best 629
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the guy 36
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the guy 36