You're the same traducir turco
3,954 traducción paralela
Well, you're not the same woman that you were.
Sen artık o eski sen değilsin,
You don't need to know who I am, just that we're on the same side.
Kim olduğumu bilmene gerek yok aynı tarafta olduğumuzu bil yeter.
And we're inviting you to do the same thing, and not just with us, but with each other.
Ve sizi de aynı şeyi yapmaya davet ediyoruz. Ve sadece bizimle değil, kendi aranızda da yapmalısınız.
I think you're the same pathetic little prick who'll do anything to get back at anyone who makes him feel small.
Bence sen de kendini beceriksiz hissettiren herkesten öcünü almak isteyen acınası bir götsün.
You think that because we share the same dreams and both care about Stefan that we're alike, but we're not.
Sırf aynı rüyaları paylaşıyoruz ve ikimiz de Stefan'a değer veriyoruz diye.. benzer olduğumuzu düşünüyorsun. Ama değiliz.
You're still the same smart, talented, caring and beautiful woman that you've always been.
Sen hala aynı zeki, yetenekli, özenli ve her zamanki güzel kadınsın.
You and me, we're two sides of the same coin, Caffrey.
Sen ve ben, bir bozuk paranın iki yüzüyüz Caffrey.
But you're doing it at the exact same time as my play group.
Ama benim oyun grubumla aynı gün düzenliyorsun sen de.
I see you're still up to the same old, Emily.
Hala sen bıraktığım gibisin, Emily.
Well, fairy, right now you're making the same choice.
İşte, peri, şu anda sen de aynı kararı veriyorsun.
If you make the same choice I did, then what you're looking at is your own future.
Eğer benim verdiğim kararı verirsen, o zaman şuanda baktığın senin kendi geleceğin olur.
You ever do send that letter, you're in the same boat as me.
O mektubu gönderirsen sen de benimle birlikte batarsın.
Wait a second, you're running two programs at the same time?
Bir dakika. İki programı aynı anda mı çalıştırıyorsun?
Look, you're never going to be the same as them, you know,
Onu seviyorum. Hiçbir zaman onlar gibi olamayacaksın.
You're no longer the same person. No.
Artık daha önce olduğun kişi değilsin.
You wanna tell me why you're holding the same junk as the guys who took Gen?
Neden sende de Gen'i alan adamlardaki aynı pislikten olduğunu söylemek ister misin?
And you didn't suspect anything when we had plants tell you to turn goths and vamp kids into emos when really they're exactly the same thing?
ve sen bitkilerin, sana gotik ve vampir çocukları emo'culara çevirmen konusunda verdiği emirlere inandın mı? ki bunlar aynı şeylerdir.
Well, you're doing the same thing.
Sen de aynı şeyi yapıyorsun.
You act like we're the same. You're wrong.
Biz sanki aynıymışız gibi davranıyorsun ama yanılıyorsun.
You're forgetting we want the same thing, Agent Ressler.
Unutuyorsunuz ki, ikimiz de aynı şeyi istiyoruz Ajan Ressler.
Yeah, you're doing the same thing to him that you did with me and my music.
Müziğimle ilgili yaptığın şeyin aynısını ona da yapıyorsun.
You're following the same narrative all venal people do when they get sick.
Bütün insanlar hastalandıklarında geçtiği aynı yoldan geçiyorsun.
You're the same as Primož.
- Aynı Primoz gibisiniz.
I think you're the same.
Bence sen de aynısın.
Oh, you said in your lecture that we're all on the same level.
Derste hepimiz eşitiz diyordun?
Especially when you're banging the same guy.
Özellikle de aynı adamla yatanlar için.
See, you and me, we're on opposite sides of the table, but I know that right here, we're on the same page.
Gördün mü? Biz aynı masanın iki zıt kutbuyuz. Ama ben biliyorum ki, tam da bu konuda aynı yerdeyiz.
The same make and model that killed Wells, which means you're the one who shot wells and abducted Marie.
Wells'i öldürenle aynı marka ve modelde bu demek oluyor ki, Wells'i vurup Marie'yi kaçıran sensin.
What if you could make the same money you're making now and never have to work again?
Eğer, şu an kazandığınla aynı parayı kazansaydın,... ve yeniden çalışmak zorunda olmasaydın, ne derdin?
We're one and the same, you and me.
Sen ve ben, biriz ve aynıyız.
You're here for the same reason I am, Hiccup.
Burada aynı benim bulunduğum sebepten dolayı bulunuyorsun, Hiccup.
If you're not working for me, it's all the same.
Eğer benim için çalışmıyorsan, hepsi aynı.
You're welcome. Well, from the stories I've heard, you'd have done the same.
Duyduğumuz hikâyeler göre siz de aynı şeyi yaparmışsınız.
You're still gonna have the same amount of time to wait.
Hâlâ yine beklemen gereken süreyi bekleyeceksin.
Doesn't matter if you're human, Asgardian, the effect is the same.
İnsan veya Asgardlı olman fark arz etmez. Etkisi aynıdır...
Look, they're all gonna tell you the same thing. Don't you see?
Sana aynı şeyleri anlatacaklar.
You and me... we're on the same team, right?
Sen ve ben... aynı takımdayız değil mi?
I mean, I know I get on you about the super-spy stuff, but we're on the same... team?
Biliyorum super ajan olayına taktığımı... ama biz aynı takımdayız... değil mi?
You're wearing the same nail Polish as the shaky hand.
Kapıyı açan elle aynı oje rengine sahipsin.
We need to get you to keep your heart rate and your blood pressure the same when you're lying and when you're not.
Kalp atış hızını ve kan akışını yalan söylediğin zamanki ile aynı düzeyde tutmalıyız.
Same way you're a spaz and a dork at the same time, spork.
Aynı anda nasıl mankafalık ve ahmaklık yapabiliyorsan öyle, manahmak!
You just don't want to believe me, but trust me, detective, we're on the same side.
Sadece inanmak istemiyorsunuz. Ama bana güvenin! Dedektif sizinle aynı taraftayım.
No, you're not the same.
Hayır, aynı değilsiniz.
Okay, look, you're... you're cute and you're smart and you make me laugh on purpose and, hey, we wear the same size pants.
Bak sen çok tatlısın, çok zekisin ve beni bilerek güldürüyorsun ve, hey, pantolon bedenimiz aynı.
Maybe you're just, um... not the same Sydney that I remember.
Belki de sen artık hatırladığım Sydney değilsindir.
Your body won't be the same as when you're eighteen.
Vücudun 18 yaşına gelince eskisi gibi olmuyor.
Just because you live in the same house and you go to the same school... You can't act like you're his friend.
Yalnızca aynı evde yaşayıp aynı okula gidiyorsunuz diye tanıyormuşsun gibi yakınmışsın gibi davranma yani.
You can't call him by his name just because you're the same age.
Sırf aynı yaştasınız diye ona gayri resmi bir şekilde "Tan" deme.
We're the same, you and me.
Sen ve ben, ikimiz de aynıyız.
By the way, it is killing me that you're standing here with the same waistline you had in tenth grade.
Bu arada lise ikideki vücut ölçülerini hâlâ koruyor olduğunu görmek beni öldürüyor.
If anyone should understand, it's you. You just got divorced. We're doing the same thing you are.
Seks konuşması sadece eğitici değil aynı zamanda çocuğuna seksin aile arasında bir tabu olmadığını göstermek için çocuğunla kurduğun bir diyalog.
you're the best 629
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the guy 36
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the guy 36