You'take traducir turco
163,986 traducción paralela
Can you take a survey?
- Ankete katılır mısınız?
It's the only way you take back control, and it's the only way to avoid further challenges to the charging of Michael Farmer.
Kontrolü geri almanın tek yolu bu, Ve Michael Farmer'ın suçlanmasıyla ilgili.... iddiaların önüne geçmenin tek yolu budur.
Could you take me to him?
Beni ona götürür müsünüz?
Can you take me there?
Beni oraya götürür müsün?
Why didn't you take us with you?
Bizi neden almadınız?
- You can take your wig off when you sleep.
- Uyurken peruğunu çıkarabilirsin.
I mean, bring them back, but... you know, take them, maybe make notes.
Yani, onları geri getir ama al onları, belki notlar alırsın.
So... take your squirrel, and you sleep somewhere else.
Yani sincabını al ve başka yerde uyu.
You wanna take a field trip?
Gezmek ister misin?
You want to play with me, prom queen? Take this.
Benimle oynamak mı istiyorsun mezuniyet kraliçesi?
Yeah, I guess you can take the girl out of the trailer park, but you can't...
Evet, sanırım kızı varoştan alabilirsin ama varoşu...
I presume you're here to take back the necklace that I stole.
Çaldığım kolyeyi geri almaya geldiğini tahmin ediyorum.
I let the Black Fairy take you.
Siyah Peri'nin seni almasına izin verdim.
Now, will you please take this cuff off?
Şimdi, lütfen şu kelepçeyi çıkarır mısın?
You'd take the risk?
Bu riski alır mısın?
Okay, Mama, you ready to take a look at this baby?
Evet anne, bebeğini görmeye hazır mısın?
Can... can you at least take these cuffs off?
En azından şu kelepçeleri çıkartamaz mısınız?
I bet you he even told you what route to take, didn't he?
Bahse girerim sana ne yapacağını bile söyledi, değil mi?
I'll take you over.
Götüreyim sizi.
Could you take a look?
İşin yoksa bakabilir misin?
All right, well, we're gonna take good care of you, okay?
Sana çok iyi bakacağız, tamam mı?
Why do you want to take that away from me?
Bunu neden elimden almak istiyorsunuz?
And now you would just take that from me?
Şimdi de elimden öylece çekip alacak mısın?
The guards will take you back to London.
Muhafızlar seni Londra'ya götürecekler.
You want me to take you there?
Seni oraya götürmemi mi istiyorsun?
Where do you they take you when they come?
Seni nereye götürdüler? Geldikleri zaman?
I need you to take the lead so I can scan her.
Onu oyalamanı istiyorum böylece onu inceleyebilirim.
You want to take a look at some places?
Birkaç yere bakmak ister misiniz?
So you want to take a tour?
Dolaşmak ister misiniz?
I'm supposed to take you down to the station.
Seni karakola götürmem gerekiyor.
Something take a bite outta you?
Bir şey mi ısırdı seni?
I'll... I'll just take you to the hospital.
Sizi hastaneye götüreyim.
You need to take a look around and ask yourselves, is hitting the reset button really such a bad idea?
Etrafınıza bakıp kendinize şunu sormanız gerek : Sıfırlama düğmesine basmak o kadar kötü bir fikir mi gerçekten?
Whuh? Sunny and I will take baking soda baths to treat our hives, while you begin your research. Got it.
Ne?
Do not take a sailboat that does not belong to you.
Size ait olmayan bir yelkenliyi almayın.
And you have no evidence to support these wild accusations, and I cannot, on behalf of Mulctuary Money Management, merely take the word of a single child.
Bu absürt suçlamalara dair hiçbir kanıtınız yok. Mulctuary Para İdaresi adına, tek bir çocuğun sözüyle iş yapamam.
You don't have to take the word of a single child.
Tek bir çocuğun sözüyle yapmanıza gerek yok.
You can take the word of all three of us.
Üçümüzün sözüyle yapabilirsiniz.
So you could take over and you wouldn't need me anymore?
İşi sen üstlenesin de artık bana ihtiyacın kalmasın diye mi?
I couldn't find a single one willing to take you in.
Sizi almak isteyen kimse çıkmadı.
A home is where people take care of you, not make you work in a mill for gum.
Yuva ilgi gördüğün yerdir, sakız için çalıştırıldığın yer değil.
We're here to take you home, Jennifer.
Seni eve götürmeye geldik Jennifer.
Give a little, take a lot, make'em thank you for it.
Az al, çok öde kendine minnet duydur.
You gotta take a beating.
- Yenilmen gerekiyor.
You should take a couple hours and go to see her.
Birkaç saat ara verip onu görmeye gitmelisin.
You guys can take a break.
Çocuklar biraz ara verebilirsiniz.
You and Cassie take some of Jones'super-duper-splinter-me-now injections, and come back here with the Word and make a copy, while me and Deacon stay back there and make sure nobody notices our Maltese "Constance" is missing
Sen ve Cassie, Jones'tan "Süper-müper beni hemen parçala" enjeksiyonundan alın. Söz'le birlikte buraya gelip kopyasını çıkaracaksın. Deacon'la birlikte dönüp Constance'ın kayboluşunu kimsenin anlamadığından emin olacağız.
You know what? That tall drink of water... - I could take him out.
- Şu uzun su kulesini vurabilirim.
- You couldn't take him out.
- Vuramazsın.
You can't take this all on yourself.
Tüm olanları üstlenemezsin.
- Did you ever take her?
- Onu hiç götürdün mü?