You'te traducir turco
5,725 traducción paralela
That's the first thing they teach you in the Foreign Legion.
Yabancı Lejyonerlik'te ilk öğretilen şeydir.
" Sarah, can you meet me tomorrow at 4 : 00?
"Sarah, yarın 4'te benimle görüşebilir misin?"
- What, you want to go sing in some chorus of South Pacific now?
Ama... Şimdi kalkıp Güney Pasifik'te koroda şarkı mı söylemek istiyorsun?
It starts at 3 : 00, and you're coming because I'm gonna introduce you to some nice people.
Saat 3'te ve sen de geliyorsun çünkü seni çok değerli kişilerle tanıştıracağım.
By sundown tomorrow, you'll either be back on berk Or at the bottom of the ocean.
Yarın günbatımında, ya Berk'te olacaksın ya da okyanusun dibinde.
I thought you were coming over at 5.
5'te bana geleceğini sanıyordum.
We have a press conference scheduled for 5 : 15, so you'll have a chance to make the evening news.
17 : 15'te planlanmış bir basın konferansımız var yani akşam haberlerinde yer almak için bir şansınız olacak.
And there's one in Paris who is very keen to meet you, Lola.
Ve Paris'te de seninle tanışmayı çok isteyen biri var, Lola.
But you, I mean, look... it's like watching a killer whale at Seaworld.
Ama sen, şu halinde bak Seaworld'te katil balinayı seyrediyor gibi duruyorsun.
Anyway, good talk. Best of luck in Norway, and you know, the rest of your life.
Her neyse, hayatında ve Norveç'te başarılar dilerim.
You were born in Oak Park, Illinois, December 1, 1954.
1 Aralık 1954'te Oak Park, Illinois'te doğmuşsun.
Even though you don't work at Coolidge anymore, you'll still be Coach Coach to those kids.
Artık Coolidge'te çalışmasan bile çocukların Koç Koç'usun.
You got us rooms at the Norwick, right?
Bize Norwick'te yer ayırttınız, değil mi?
Turns out, if you do it quick enough, before the exception handlers are invoked, you can control-C out of the user program and then you're left sitting with a terminal session on an account which has some pretty interesting privileges, including running Kermit.
Görünüşe göre, hata yakalayıcı çalışmadan önce Ctrl + C yaparak programdan çıkmayacak kadar hızlıysan ve terminal oturumunda sana oldukça ilginç izinler veren Kermit'te dahil bir hesabın başında beklersen başarıyorsun.
He is- - you know, when he was first diagnosed with Alzheimer's a year ago, I was so nervous, but Chick hasn't changed a bit.
Öyle. Biliyorsunuz, geçen yıl Alzheimer teşhisi konduğunda çok gergindim ama Chick'te en ufak bir değişiklik olmadı.
Your credit card puts you at a diner at 1 : 15 a.m., where a witness saw you with Logan.
Kredi kartın dün 01 : 15'te görgü tanığının da Logan ile seni birlikte gördüğünü söylediği bir restoranda kullanılmış.
Where were you in Paris?
Paris'te neredeydin?
Look, I wanted to, but we were having such a great time in Paris, and I didn't want you to feel guilty.
Sadece, Paris'te çok eğleniyorduk. Ve suçlu hissetmeni istemedim.
I'm, you know, working at the luncheonette still, you know?
Hala Luncheonette'te çalışıyorum.
Well, I know you have your choices for product in the Wheeling area, so the fact that you're favoring us- -
Wheeling'te üretim için bir çok yer vardı, yani bizi seçmeniz...
You know what they call that in Detroit?
O duruma Detroit'te ne diyorlar biliyor musun?
You're looking at a man who whilst on holiday in Crete had sex with identical triplets. Minding your speed.
Girit'te tatildeyken aynı üçlüyle seks yapmış bir adama bakıyorsun.
You were John Herod in Paris, John Bathory in Tangier,
Siz Paris'te John Herod, Tangier'de John Bathory,
What are you doing fooling around in Narcotics?
Narkotik'te ne işin var?
You are aware that I went all the way into Manhattan, cupcake-bombed Kim Kardashian's hotel, and you're still just laying here, right?
Benim te Manhattan'a Kim Kardashian'ın oteline gidip otelini cupcake ile bombaladığımın ayırdında mısın? Ve hâlâ orada yatıyorsun, değil mi?
But promise me that you're not doing this because of what happened between us in Paris.
Ama bana söz ver Bunu Paris'te aramızda geçenlerden dolayı yapmıyorsun değil mi?
You have to te- - when you see her!
Söyleyin... Onu görünce!
You're supposed to be in Paris.
Paris'te olman lazımdı. Henry?
Danny, you're used to Central Park West
Danny, eskiden Central Park West'te çalışır
Just what is a lovely couple like you doing settling in Hobb Springs?
Sizin gibi hoş bir çift Hobb Springs'te ne arıyor ki?
If you weren't here, you'd be in a tent in the pacific with 4,000 lives at your command.
Eğer burada olmasaydın, Pasifik'te bir çadırda... -... 4000 komado ile birlikte kalırdın.
You know, Duran here, he always wanted to be Secret Service. Isn't that right, Duran?
Duran de hep Gizli Servis'te çalışmak istemiştir, değil mi Duran?
Do either of you look at your phone? Rachel is stuck in L.A., okay?
Rachel Los Angeles'te sıkışmış.
In Sweden we just do that if we really want to know the answer, you know?
İsveç'te gerçekten cevabını merak ediyorsan böyle sorular sorarsın. - Ama merak ediyorum zaten.
What about the time I got you that spa weekend in Palm Springs?
Sana Palm Springs'te kaplıca tatili hediye etmiştim.
Have you ruled him out?
Beth, sabah saat 4'te.
I'm so happy you saw our ad on Craigslist.
Reklamımızı Craigslist'te görmenize çok sevindik.
Well, at a rehab in Long Beach, and I didn't tell you about it, and I should have, and I am sorry, but, Sharon...
Yani Long Beach'te, bir rehabilitasyon merkezinde. Sana söylemedim. Söylemem gerekirdi, özür dilerim ama Sharon- -
There's a certain... awareness of you at MI6.
MI6'te seni iyi tanıyorlar.
It's in the PDF, you'll see.
Pdf'te yazıyor, görürsün.
In Queens by the racetrack. So you left your purse at the cemetery?
Queens'te yarış pistinin yanına çantanı mezarlıkta bıraktın yani?
How long are you planning to stay in Sweden?
İsveç'te ne zamana kadar kalmayı düşünüyorsun?
I think you're allergic to the ve-he-mi-te.
Galiba avustralya çikolatasına alerjin var.
See you at 4 : 00.
- Saat 4'te görüşürüz.
and you're still in your 5 : 45 tuxedo.
Ve 17.45'te giymeniz gereken smokin ceketinizi hâlâ giymemişsiniz.
You met in St Petersburg? We did.
- St. Petersburg'te mi tanıştınız?
Then you took me to a sunken naval ship because apparently, in Sweden, you guys celebrate the worst naval disaster in history.
Galiba İsveç'te gelmiş geçmiş en kötü gemi kazasını kutluyorsunuz. Ne güzel! - Güzel bir gemiydi.
I thought you were serious there for a second.
- İsveç'te bir laf vardır...
- Yeah. No, I think that's too much. You know, in Sweden we have something called lagom.
İsveç'te "lagom" diye bir kelimemiz var, ne az ne çok anlamında.
You said her parents salary combined couldn't pay for it but... even with the lowest salary recorded in 2014 hourly pay is $ 2.50 eight hours a day 209 hours a month.
Annenin babanın maaşlarını toplasan bundan bir tane alamazsın demiştin, fakat 2014'te kaydedilen en düşük maaş bile saatte 2.5 dolar, günde sekiz saatten hesaplasan ayda 209 saat.
So, you know. And Chris?
- Chris'te de...