You've got to see this traducir turco
161 traducción paralela
And don't make up your mind about this dress... because I've got another one in there I want you to see.
- Tek isteğim ışıkları kapatmak. Bence bu iş hiç de sana göre değil.
You see, I believe in the Bible, and I'm a-believing that this here life we're living is something the Lord done give us. And we got to be a-living it the best we can.
Yani, ben incile inanıyorum ve tanrının bize vermiş olduğu yaşama da inanıyorum ve onu en iyi şekilde yaşamak mecburiyetindeyiz.
See, Ricci... to do this job, you've got to be very intelligent.
Bak, Ricci bu işi yapmak için, çok zeki olman gerekir.
You see, we're used to men getting shot... and the boys just haven't stopped to remember... that this is your grandfather and the only one you've got.
Biliyorsun biz ateşi kesmek istiyoruz... ve çocuklar unutmaması lazım ki... Büyükbabanın sahip olduğu tek şey sensin.
I need to see an X-ray to be sure, but you've got a hole this size.
Emin olmak için röntgenlerini görmeliyim ama şu büyüklükte yaran var.
We've had differences, and I've always tried to see your point of view... but this time you've got me stumped.
Farklı düşüncelerimiz var ve her zaman seninkini anlamaya çalıştım... ama bu kez beni afallattın.
Doc, General. You've got to see this.
Doktor, General, bunu görmelisiniz.
For the love of heaven, you've got to see this.
Tanrı aşkına, bunu görmelisin.
You see, the left watch, which is my uncle's, runs correctly, and the one which is my watch, this one on the right here... uh, I've got to explain this to you... happens to be about five minutes off,
Biri amcamın saati doğru çalışmıyor. Sağımdaki de benim saatim.
Uh, ma'am, you see, this time, I've got something to tell you.
Ah, madam, görüyorsunuz, bu kez, size benim söylemem gereken bir şey var.
Don't you see, this is something You've got to come to terms with.
Bu, kabullenmeniz gereken bir durum.
You said you couldn't talk and this morning, as soon as our Mitchell story hits the stands you call me and say you've got to see me right away.
Konuşamayacağını söyledin. Ve bu sabah bizim Mitchell hikayesi ortaya çıkar çıkmaz beni arıyorsun ve benimle hemen görüşmek istediğini söylüyorsun.
The truth is this guy over here comes to me and he says, he thought that I was that little girl, the other one got lost, and he says, he has got to bring me to England to see you.
Gerçek şu ki, bu beyefendi bana geldi ve küçükken kaybolduğumu düşündüğünü söyledi, ve beni sizi görmeğe İngiltere'ye götüreceğini söyledi.
You see, it's just that I've got to do this benefit show up north...
Kuzeyde bir gösteriye çıkmam gerekiyor.
Mr. valentine, you've got to see this my way.
Bay Valentine, bu işe bir de benim açımdan bakmalısınız.
I've no special purpose to bring her along today I just want to see if you've got planned for this
Kızımı yanımda getirmemin amacı, bu konuda bir planınız var mı öğrenmek istediğim içindir.
- You've got to see this.
- Bunu görmelisin.
You've got to see this.
Bunu görsen iyi olur.
Yeah. You got a long time to live, and you don't want this thing dragging you backwards, see?
Bak, önünde uzun bir ömür var ve bu kötü olayı unutman gerek.
What you've got to do is screw your face up like this, you see, and then you can clamp it between your top lip and your nose.
Senin yapman gereken şey... yüzünü böyle yamultup, görüyor musun, sonra da, üst dudağın ile burnun arasında sıkıştırmak.
Michelle, Barbara, you've got to see this.
Michelle, Barbara, bunu görmelisiniz.
I'd like to break the news to her about Adam, and, you see, she's got this heart condition.
Adam konusundaki haberi ona ben aktarmak isterim, ve, görüyorsunuz, onun kalp rahatsızlığı var.
" You've got to see this,
Ve dedim ki : "bunu görmen lazım."
You've got ten seconds to come out with your hands up, Ramsey... before you see the inside of this beautiful child's head.
Ellerin yukarda çıkmak için 10 saniyen var, Ramsey... bu güzel çocuğun kafasının içindekileri görmeden önce.
You see, that although we've got one big peak there, there are various other peaks on the way. And since the rule in evolution is just to keep going uphill, when the ancestors of Nautilus came up the track here, up the path here and got to this point, that way uphill looked just as inviting, so to speak, evolutionarily, as that way. There are quite a lot of them.
Gördüğünüz gibi en tepede büyük bir zirve olmasına rağmen, yol üstünde birçok başka küçük zirve de var.
You won't believe this... but I've got to see that chap again.
İnanmayacaksın ama o adamı yine görmem lazım. - Pas.
You've got to see this guy.
Bu adamı görmelisin.
You just have to do it, obviously. You've got to see this through. "
"Ne pahasına olursa olsun bunu bitirmen gerek."
And so I called her to see what was going on and I accidentally got her boyfriend, who is this you know....
Ve ben de neler olduğunu anlamak için Noreen'i aradım ve yanlışlıkla erkek arkadaşına yakaladım bilirsiniz....
I came by to see if you could use some help on this case and you've got a picture of my daddy.
Buraya yardım ister misin demeye gelmiştim ama babamın fotoğrafını bulmuşsun.
Come here, you've got to see this.
Buraya gel, bunu görmek isteyeceksin.
You've got to see this!
Bunu görmelisiniz!
Debra, you've got to see this.
Debra, bunu görmen lazım.
Lloyd, you've got to see this.
Lloyd, bunu görmen gerek.
Dickhead! You've got to see this.
Görmen gereken bir şey var.
You've got to see this.
Bunu görmeniz gerekiyor.
You see, I got this summons... lnside, up the stairs, and to the left.
Bakın, davet edildim. İçeri gir, merdivenlerden yukarı ve sola.
Hey, Em, you've got to see this girl in action...
Hey, Em, bu kızı bir de yatakta görmelisin...
And The Lizard is so full of motherfucking fonderence for you that he got on this plane just to come see you.
Ve Kertenkele senin için özlem dolu ve o yüzden bu uçağa bindi ve geliyor, sırf seni görmek için.
You know, we need to screen what we've got... invite some regular people, just some random off-the-street types and see what real people think of this.
Biliyor musun, elimizdeki kısımları... sıradan insanlara göstermeliyiz, sadece sokaktaki rastgele insanlara ve gerçek insanlar bunun hakkında ne düşünüyorlar görmeliyiz.
You'll see one day. She's got this amazing capacity to catch you up in whatever mood she's in.
O kızda çözemediğim bir farklılık var ve her geçen gün daha çok bağlanıyorum.
Come, you've got to see this.
Gelsenize, bunu görmeniz lazım.
Ms. Bracknell, you've got to see this.
Bayan Bracknell, bunu görmelisiniz.
You've got to see this.
Bunu görmelisiniz.
You've got to see this.
Bunu görmeniz lazım.
It really got to me because every day I'd have to look at you, and see you with all of this stuff.
Bana dokundu, çünkü her gün sana bakmak ve tüm bu şeyleri görmek zorundaydım.
You've got to see this.
Bunu görmelisin.
I'll see you around. Listen, I've got to talk to this guy.
Dinle, bu adamla konuşmam gerekiyor.
I've got to this moment when people are saying, or at least you can see it in their eyes, "Surely it's time to move on, just a little bit? " Surely it's getting less? "
Unutacaksın. "dediklerinde ya da bunu gözlerinde gördüğümde," Öyle yapıyorum zaten acım azalıyor " diyorum.
You've got to see this, Gibbs.
Bunu görmelisin Gibbs.
Seriously, you've got to see this.
Cidden bunu görmelisin.