You didn't have to come traducir turco
462 traducción paralela
I couldn't see. I didn't have no call to come twixt you and him.
Sizinle onun konuşmanızın ortasına girdiğimden haberim yoktu.
So you see we have gone through quite something to get this far, Captain, and nobody is going to make us turn back now, if only for the little old man who didn't get to come with us.
Gördüğün gibi buraya kadar gelebilmek için çok badireler atlattık Yüzbaşı. Bizimle birlikte gelemeyen ihtiyar olmasaydı kimse bizi geri döndüremezdi.
You didn't have to come with me.
Benimle gelmek zorunda değildin.
It didn't make any difference about you guys but I have to come.
Sizin için fark etmez, ama ben gitmek zorundayım.
I didn't think you'd have the guts to come.
Gelecek kadar yürekli olmadığını sanıyordum.
You didn't have to come today.
Bugün gelmek zorunda değildin.
- You didn't have to come up.
- Gelmene gerek yoktu.
Nellie. You didn't have to come to work today.
Nellie bugün işe gelmene gerek yoktu.
You didn't have to come up, it's bad for you.
Çıkmanıza hiç gerek yoktu. Sağlığınız bozulacak.
If you Germans didn't devote yourself so exclusively to fighting, you could come as civilians and enjoy what we have to offer.
Siz Almanlar kendinizi savaşmaya bu kadar kaptırmasaydınız, buraya sivil olarak gelip sunduklarımızın tadını çıkarırdınız.
I didn't come here to fight with you. I have to get to Jerusalem.
Kitty buraya kavga etmek için gelmedim.
You didn't have to come to me.
Bana gelmene gerek yoktu.
- You didn't have to come.
- Gelmen gerekmiyordu.
You should have come on into the study. I didn't want to disturb you.
Rahatsız etmek istemedim Paul.
I thought if he didn't come back I'd have to talk to you.
Geri dönmeseydi seninle konuşmak zorunda kalacağımı düşündüm.
You didn't have to come way out here, Frank. We could have met later at the hotel.
- Sonra otelde buluşabilirdik.
Guys, you didn't have to come to see me off, but I'm very moved.
Beyler, beni uğurlamanıza gerek yoktu ama çok duygulandım.
- You didn't have to come in here. - What am I gonna do?
- Buraya gelmen gerekmezdi.
I didn't have to come here, you know, Mrs. Buttle.
Buraya gelmek zorunda değildim bildiğiniz gibi Bayan Buttle.
You didn't have to come over here and sit down.
Buraya gelip oturmak zorunda değildin.
You didn't have to come, Hawes.
Gelmek zorunda değildin, Hawes.
My two sons went to trade school - - one in restaurant management, the other is a custodial engineer at the IBM building, and they ain't bums, so how come? Maybe they didn't have a father as wonderful as you.
İki oğlum meslek okuluna gitti - - birisi restorant müdürü oldu, diğeri de IBM'de bekçi mühendis, ve onlar serseri değil, anladın mı?
You could have come to us on Christmas Day, and you didn't.
Noel günü bize gelebilirdin ama gelmedin.
Ma, you didn't have to come and get me. I could have rode the subway.
Metroyu kullanabilirdim.
YOU DIDN'T REALLY HAVE TO COME ALL THE WAY DOWN.
Buralara kadar gelmen gerekmezdi.
I told you Santa would come... and he didn't even have to come down the chimney.
Santa'nın geleceğini söylemiştim, Ve üstelik bacayı bile kullanmadı.
If you didn't want to come, you should have said.
Gelmek istemiyorsan söylemeliydin.
You didn't have to come here.
Bunun için, buraya gelmene gerek yoktu.
Well I was thinking, this being Saturday and all if you didn't have anything better to do... you could come down with me to the barrens.
Düşünüyordum da, bugün cumartesi yapacak başka bir işin yoksa benimle araziye gelebilirsin.
Captain, you didn't have to come all the way down here.
Kaptan, buraya gelmenize hiç gerek yoktu.
I realize you didn't have to come back for me.
Benim için geri dönmek zorunda olmadığını farkettim.
He says if you didn't have the calendar project proposed to you, you would have never come to Armenia.
eğer bu takvim projesi sana teklif edilmemiş olsaydı, ermenistan'a hiçbir zaman gelmeyeceğini söylüyor.
You didn't have to come.
Gelmene gerek yoktu.
Before the memories come flooding back to you... I should tell you we had a romance that didn't have a happy ending.
Anılarınız aklınıza gelmeden önce size sonu iyi bitmeyen bir aşk macerası yaşadığımızı söylemem gerek.
Lois, you didn't have to come in today.
Lois, bugün gelmek zorunda değildin.
- Superintendent Chalmers... you didn't have to come all the way down here.
- Müfettiş Chalmers bu kadar yolu gelmenize hiç gerek yoktu.
You didn't have to come.
Gelmen gerekmezdi.
You didn't have me come all this way to give me good news.
Bu kadar yolu iyi haberler vermek için getirtmedin herhalde.
Some may have come back to you but they didn't make sense.
Bazıları sana geri gelmiş olabilir, ama bir anlam ifade etmezler.
She didn't mean any of the things she said to you... and she wants you to come out and have dinner with her.
Söylediklerinin hiçbirinde ciddi değildi. Dışarı çıkıp bizimle yemek yemeni istiyor.
- You didn't have to come.
- Gelmek zorunda değildin.
You didn't have to come back either.
Sende gelmek zorunda değildin.
You didn't have to come
Gelmen gerekmezdi.
I didn't intend to come her and have this conversation... but I do know that you hate your older brother and he hates you...
Ama ağabeyinizden nefret ettiğinizi ve onun da sizden nefret ettiğini biliyorum. - Bundan size ne?
He'd say, "Jamling, my son, you didn't have to come such a long, hard way just to visit me."
"Jamling, oğlum bu kadar uzun, zorlu yolu beni ziyaret etmek için gelmek zorunda değildin." derdi.
Sorry, we didn't realize... I'm going to have to ask you to come with me.
Afedersiniz, fark edemedik... Benimle birlikte gelmenizi rica etmek zorundayım.
You didn't have to come all the way back up here just to apologise.
Bütün bu yolu özür dilemek için gelmek zorunda değildin.
Listen, man, you didn't have to come down here.
Buraya gelmene gerek yoktu.
You didn't have to come here.
Buraya gelmek zorunda değildin.
You didn't have to come out so quickly
Bu kadar çabuk çıkman gerekmezdi
You didn't have to come down here to tell me that, Ismael.
Bunu söylemek için buraya kadar Gelmek zorunda değildin, Ismael.