You didn't tell me that traducir turco
1,516 traducción paralela
Why didn't you tell me that Elder's parents worked for the family?
Elder'ın ailesinin senin ailen için çalıştığını neden bana söylemedin?
Well, if we were working together why didn't you tell me that you had a man on the inside?
Peki madem beraber çalışıyorduk neden içeride bir adamın olduğunu söylemedin bize?
Hey, wait a minute, didn't you tell me that jane had an affair?
Bekle biraz, bana Jane'nin bir ilişkisi olduğunu söylememiş miydin?
Is that why you didn't tell me?
Bu yüzden mi bana söylemedin?
You didn't tell me anything about that.
Babaannesinin kalacak yeri var.
Why didn't you tell me that Go Eun Chan is a woman?
Neden bana Go Eun Chan'ın kız olduğunu söylemedin?
- And didn't you tell me for that?
- Evet. Bunu bana anlatmadın neden?
Tracy Turnblad, are you tryin'to tell me... that-that Penny didn't get permission... from her mother to be here?
Tracy Turnblad, sen bana Penny'nin buraya gelmek için annesinden izin almadığını mı söylemeye çalışıyorsun?
Why didn't you tell me that you had to pee?
Neden işemen gerektiğini söylemedin ki?
Let me tell you, they didn't have the drugs back then that they do now.
Sana söylememe izin ver, Şimdi bunu yapmadan önceki vakit ellerinde ilaçlar yoktu.
You didn't tell me that.
- Bana söylememiştin.
- You didn't tell me that.
- Bunu söylemedin.
I can't believe you didn't tell me that.
Bunu bana söylemediğine inanamıyorum.
Why didn't you tell me that before?
Bunu bana daha önce neden söylemedin?
You didn't tell me that this guy's partner was black.
Bana bu adamın ortağının siyah olduğunu söylemedin.
You had me going to the dictionary way too much. So you didn't-you didn't tell me that Brian was coming back to town.
Brian'ın yeniden şehre geldiğini bana söylememiştin.
Why in the hell didn't you ever tell me that?
Bunu bana daha önce neden anlatmadın?
Tell me, why didn't you write so that I could arrange a proper time for you?
Söyleyin bana Neden geleceğinizi haber vermediniz? Size zaman ayarlardım.
You tell me the word that you didn't understand and I'll try and couch it in simpler terms.
Anlamadığınız kelimeyi söyleyin basitçe izah edeyim.
You didn't tell me that.
Bana bunu söylememiştin.
Didn't you tell me that yοu were an amateur potter, that you liked to make bowls and νases?
Vazo, kâse gibi şeyler yapan amatör bir çömlekçi olduğunuzu mu söylemiştiniz? Hayır!
He didn't tell me that you were doing it.
- Senin de katıldığını söylemedi.
Why did you just tell me you didn't say that when you just admitted you did?
Neden bana yaptığın halde yapmadığın söylüyorsun?
Listen, Dani, your dad, he's not drinking, and he didn't tell me that you should study accountancy.
Dinle, Dani, baban, o içmiyor ve bana muhasebe okuman gerektiğini de söylemedi.
Vince, how come you didn't tell me that Sloan lived in Italy?
Vince, Sloan'ın İtalya'da yaşamış olduğunu bana nasıl söylemezsin?
Just tell me, dad, that you didn't try to have us killed.
Sadece söyle, baba, bizi öldürmeye çalışmadığını söyle.
Whoa, you definitely didn't tell me that.
Bunu sana kim söledi.
What you didn't tell me is that every one of them is a relative.
Hepsinin akraban olduğunu söylemedin ama.
Why didn't you tell me that's what the money was for?
Parayı bunun için istediğini bana neden söylemedin?
In fact, she doesn't know anything, except what you tell her. You told her that you were never gonna give me that space, didn't you?
Aslında, ona söylediklerinden başka bir şey bilmiyordu ve ona park yerini bana asla vermeyeceğini söyledin, değil mi?
- Is that why you didn't tell me, because you were fucking her?
Ne? Bana anlatmamanın nedeni bu değil miydi? Onu beceriyor olman mıydı?
Tell me you didn't risk blowing my cover for that.
Bunun için mi beni riske attınız?
What I'm saying here is that you didn't exactly tell me everything.
Söylemeye çalıştığım bana her şeyi anlatmıyorsun.
That you didn't trust me enough to tell me the truth.
Gerçeği söyleyecek kadar bana güvenmiyorsun.
Well, why didn't you tell me that when we were- -
Peki, neden bana bunu daha önce...
Why didn't you tell me that you're not a virgin?
Kız olmadığını niye söylemedin bana?
You didn't think he was going to tell me that a bushy-brow, Latino girl with braces came and asked questions about us?
Kalın kaşlı, diş telleri olan Güney Amerikalı bir kızın gelip hakkımızda sorular sorduğunu bana söylemeyeceğini mi sandın?
Why didn't you tell me that before I drank it?
Neden bana içmeden önce söylemedin?
You didn't think of maybe tell me this morning? That you were planning to step down, Instead of sending me on this wild goose chase?
Bu sabah beni bu işin peşine göndermek yerine... işi bırakmayı düşündüğünü... söylemeyi düşünmedin mi?
Tell me you didn't get this boy that camera.
Bu oğlana fotoğraf makinesi aldım deme.
You told me that he had a heart attack, you didn't tell me that you went to the hospital.
Kalp krizi geçirdiğini söyledin. Hastaneye gittiğini söylemedin.
You didn't tell me that you're married
Evli olduğunu bana söylememiştin.
You mean to tell me that didn't raise a red flag?
- Bunun sizde herhangi bir şüphe uyandırmadığını mı söylüyorsunuz?
If you tell me it didn't, then I've got an unexplained leak... that by now could've worked its way all the way to North Korea.
Eğer öyle olmadığını söylüyorsan, o zaman içimizde bir bilgi sızması var... ki bu da bütün Kuzey Kore kıyılarına kadar operasyonu etkiler.
Well, senator, You better tell me right now that you didn't order it,
Basında yer alır.
Didn't you tell me once that ghosts hate morgues?
Umarım onu eve ben gelirken getirmemişimdir Bir keresinde bana hayaletlerin morglardan nefret ettiğini söylemiştin
You didn't tell me that Bengt's a psychologist.
Bengt'in psikolog olduğunu söylememiştin.
Tell me that you didn't kill that kid.
O çocuğu öldürmediğini söyle!
That doesn't explain why you didn't tell me.
- Bu söylememeni açıklamaz.
Yeah, that's a trip, huh? Why didn't you tell me?
- Evet, ne sürpriz, ha?
Mercedes, you didn't tell me that you were taking her in the lake.
Mercedes, göle gireceğini bana söylemedin.