You don't have to worry traducir turco
2,305 traducción paralela
Mr. Leung, you don't have to worry.
Bay Leung, endişelenmenize gerek yok.
Uncle, you don't have to worry.
Amca, endişelenmenize gerek yok.
You don't have to worry.
Endişelenmen gereken bir şey yok.
I'll take full responsibility, so you don't have to worry.
Bütün sorumluluğu alacağım, merak etme.
They're still kids, you don't have to worry about them.
Onlar hâlâ çocuk. Buna hiç gerek yok.
You don't have to worry about that.
Bu konuda endişelenmeye gerek yok.
You don't have to worry anymore.
Artık merak etmenize gerek yok.
You don't have to worry about stuff like that.
Mi Ho, böyle anlamsız şeyler için endişelenmene gerek yok.
It can be paid back soon, so you don't have to worry.
Kısa zamanda geri ödeyecektir, endişe etmene gerek yok.
You don't have to worry.
O zamana kadar bitiririz. Endişelenme.
You don't have to worry none, honey. We ain't gonna shoot ya. That would be way too boring.
Korkma canım.. canın yanmayacak
You'll be dead, so you don't have to worry about it.
Sen ölmüş olacaksın, o yüzden dert etmene gerek.
- You don't have anything to worry about.
- Endişelenmene gerek yok.
Look... I told you that you don't have anything to worry about.
Bak, sana endişelenecek hiçbir şey yok demiştim.
Anna, you don't have to worry, okay?
Anna, endişelenme, tamam mı?
You don't ever have to worry about anything again.
Bundan sonra hiçbir şey için endişe etmene gerek yok anlıyor musun?
Really, you don't have to worry.
Gercekten, endiselenmene gerek yok.
You don't have to worry.
Endise etmene gerek yok.
No, no, you don't have to worry about that.
Hayır, senin bunu düşünmene gerek yok.
And you don't have to worry about the language,'cause most people speak English.
Dil sorununu da kafana takmana gerek yok çoğu kişi İngilizce biliyor.
Well, you don't have to worry about stuff like that anymore, OK?
Peki, artık bu tarz şeyler için endişe etmene gerek yok, oldu mu?
But see, if you're insured, you don't have to worry about these things.
Ama dediğim gibi eğer sigortan varsa böyle şeyler için endişelenmene gerek kalmaz.
You don't have to worry about being convincing till the next election.
Bir dahaki seçimlere kadar ikna edici olmaya çalışmana gerek yok.
Don't worry, you have us to protect you.
Endişelenmeyin, sizi koruyacağız.
The fact is, when you sit in your room playing guitar, you don't have to worry about being successful.
Gerçek şu ki odanızda oturup gitar çaldığınız zaman, başarıIı olma konusunda endişelenmek zorunda değilsiniz.
You do realize that where you're going you don't have to worry about your hearing, right?
Nereye gideceğinin farkındamısın? işitmen için endişelenmek zorunda değilsin, değil mi?
Oh, I don't think it's my hands you have to worry about.
Endişelenmen gerekenin benim ellerim olduğunu sanmıyorum.
Don't worry, you'll never have to fight.
Korkma, asla döğüşmek zorunda kalmayacaksın.
You don't have to worry about me.
Benim hakkımda endişelenmene gerek yok.
You don't have to worry about it.
- Dert değil. Takma kafana.
You don't have to worry.
Endişe etmek zorunda değilsin.
And it's a masquerade, so you don't even have to worry about their faces.
Ve maskeli.. yüzleri düşünmene gerek bile yok
You will find a work of art so valuable you don't have to worry about anything.
Bu kadar değerli bir sanat eseri için hiç endişelenmenize gerek yok.
You don't have to worry.
Merak etme.
Uh, you know, I don't think you have to worry about that too much.
Bunun için endişe etmene gerek yok bence.
You don't have to worry about Valentine's anymore.
Artık sevgililer gününü derdetmene gerek yok.
Only this way, you don't have to worry about splitting your assets.
Ama şimdi, malları bölüşme konusunu dert etmeniz gerekmiyor.
And that's why you don't have to worry about me hanging around with Conrad anymore.
Bu yüzden Conrad'la takılmam konusunda artık endişelenmene gerek yok.
You don't have to worry about this.
Bu konu hakkında endişe etmene lüzûm yok.
You don't have to worry.
Endişelenmene gerek yok.
Well, I don't think you have to worry about Penny telling my sister that.
Bence Penny'nin ablama böyle bir şey söyleyeceğinden endişelenme.
Whatever this is doing for you, Mr. Gold, whatever guilt this is satisfying, you don't have to worry.
Bunu niçin yapıyorsanız, Bay Gold hangi suçluluk duygusunu tatmin ediyorsanız endişelenmenize gerek yok, ben iyiyim.
Paula is my client now, and I don't wanna have to worry about you sticking your nose in a case that you think you can handle better than me. - I don't think...
Dünyadaki en iyi avukat olabilirm, ama, bu beni nasıl gördüklerini değiştirmeyecek.
And you don't have to worry about the noise either.
Gürültüyü de kafanıza takmayın.
And now you don't have to worry about people blackmailing you with photos in your locker, right?
Artık dolabına şantaj mektubu ve fotoğraf bırakan insanlar için endişelenmene gerek yok değil mi?
At least you don't have to worry about sun damage, and we don't have to spend the month of August with Eleanor and Cyrus on that cruise like they suggested.
En azından güneşin zararlarını dert etmek zorunda değilsin ve ağustos ayını Eleanor ve Cyrus'un teklif ettiği o tekne gezisinde harcamak zorunda kalmayacağız.
Don't worry. They'll grow to full size, but it takes a few hours, so you're going to have to do the baby leg thing for a little while.
Normal boylarına gelecekler, ama bu birkaç saat alacak o yüzden bir süre bebek bacaklarıyla idare edeceksin.
Now that you've spent all your bar mitzvah money trying to get her, you don't have to worry about your mom stealing it out of your account anymore.
Bütün bar mitzvah paranı onu elde etmeye harcadığından artık annenin senden para çalmasından endişe etmene gerek yok.
The point being, you don't have to worry about being normal or... or real or whatever this is tonight.
Demek istediğim normal ya da gerçek olmak, ya da bu gece her neyse onu olmak konusunda endişelenmemelisin.
Don't think you have to worry about that.
Sanırım böyle şeyleri düşünmene gerek yok.
You don't have to worry about choking because
Boğazında kalmasından falan da korkma.