You don't know what it's like traducir turco
740 traducción paralela
You don't know what it's like to be deserted by someone you love.
Sevdiğin biri tarafından terk edilmenin nasıl bir duygu olduğunu bilemezsin.
You don't know what it's like sitting there helpless while your best friend just gets sicker and sicker.
En iyi arkadaşın günden güne erirken hiçbir şey yapamamak nasıldır bilemezsiniz.
You don't know what it's like to be in love, to be married, to raise a son with...
Birini sevmek nasıl bir şey bilmiyorsun. Evli olmak. Aşık olduğun kadınla bir çocuk yetiştirmek.
You don't know what it's like to lose your name.
Adını kaybetmenin nasıl olduğunu bilemezsiniz.
Don't you know what it means for people like us to be in trouble?
Bizim gibi insanların sıkıntıya düşmesinin ne demek olduğunu bilmiyor musun?
You don't know what it's like to be jealous, you little fool.
Kıskançlığın ne demek olduğunu bilmiyorsun sen.
I don't know what idea you got in your head -... but if it's what I think it is, I don't like it.
Ve hayatımızı berbat etmeye son vermesini.
You know, Mac, sometimes I feel like I don't know what it's all about anymore.
Biliyor musun Mac, bazen tüm bunların ne anlama geldiğini bile bilmiyorum.
Being alone in this big house night after night, you don't know what it's like.
Bu koca evde geceler boyu bir başına olmak nasıldır bilmiyorsun.
You don't know what it's like being a mother, lda.
Anne olmak nasıldır bilmiyorsun Ida.
You don't know what it's like to go blind.
Kör olacağını bilmek ne demek bilmiyorsun.
I don't know what it is, but every time I meet you... - it's like I was seeing a friend.
Bilmiyorum neden ama seninle her karşılaştığımızda sanki bir arkadaşı görmüş gibi oluyorum.
But you don't know what it's like to have a thing like this hanging over you.
Ama tepende böyle bir tehdit varken yaşamak nasıl bilemezsin.
You don't know what it's like up there. It's a different world.
Yukarıda nasıl ayrı bir dünya olduğunu sen bilmiyorsun.
You don't know what it's like to stand on that stage all alone.
O sahnede tek başına olmanın nasıl olduğunu bilmiyorsun.
You don't know what it's like to watch somebody you love just crumble away bit by bit and day by day in front of your eyes.
Sevdiğin birinin gözlerinin önünde azar azar, günden güne... yok olup gittiğini görmek... nasıl bir şey bilemezsin.
Little girl, you don't know what it's like to have a mother in Heaven.
Küçük kız. Cennette bir annen olmasının nasıl birşey olduğunu bilmiyorsun.
You don't know what it's like to be alone, do you?
Yalnız olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun değil mi?
You don't know what it's like to be the kid brother.
Küçük kardeş olmanın nasıl olduğunu bilemezsin.
You don't know what it's like to have to suck up to people you can't stand, just because they have money.
Sırf paraları var diye... yüzünü görmeye katlanamadığın insanlara yaltaklanmak nasıldır bilemezsin.
You don't know what it's like never having any clothes.
Giyecek elbisenin olmaması... ne demektir bilemezsin.
You don't know what it's like to be in my place.
Yerimde olmak nasıl bir şeydir bilemezsin.
You don't know what it's like to live one way all your life... confident that you're right... and then suddenly find out that you're all wrong.
Hayatın boyunca haklı olduğundan şüphe etmeden... bildiğin yolda yürürken, birden her şeyi... yanlış yaptığını anlamanın ne demek olduğunu bilemezsin.
You don't know what it's like to be on TV.
TV'de görünmenin nasıl bir şey olduğunu bilmezsin.
You don't know what it's like, next to you in that elevator.
Her gün asansörde yanında durmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
Karen, you don't know what it's like in Palestine.
Karen, Filistin'in nasıl olduğunu bilmiyorsun.
YOU DON'T KNOW WHAT IT'S LIKE TO LOVE SOMEBODY
Bak...
You don't know what it's like, being unable to touch anything.
Hiçbir şeye dokunamamak nasıl bir şeydir, bilemezsiniz.
You don't know what it's like when hate is everywhere.
Her yer nefretle doluyken neye benzer bilmezsin.
You don't know what it's like to love a man.
Bir erkeğe aşık olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsunuz.
You don't know what it's like in combat.
Çatışmaların nasıl olduğunu bilmezsin.
You don't fly, so you don't know what it's like up there.
Uçmuyorsun, o yüzden de yukarının neye benzediğini bilmiyorsun.
You don't know what it's like out here, one woman for every 20, 30 men, and she ain't likely to be much for looks or temper.
Orayı bilemezsin, 20, 30 erkeğe bir kadın düşer ve kadın da pek kişilik meraklısı değildir.
I would like you to meet some very nice people, people who don't know what it's like not to be able to see.
Seni bazı iyi insanlarla tanıştırmak istiyorum ki görmemenin nasıl bir şey olduğunu bilmeyen insanlar.
You don't know what it's like.
Nasıl olduğunu bilemezsiniz.
You don't know what it's like.
Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun.
Oh, my God, Howard, you don't know what it can be like.
Biliyorum. Anlamıyorsun Bu kızla aynısını yaşıyorum.
You don't know what it's like, Cassie.
Nasıl olduğunu bilmiyorsun, Cassie.
- You are busy? Why are you so busy you don't want to know what it's like to be black?
Bilmediğiniz bir şey için niye meşgulsünüz Amerika'da siyah olmak ne demek bilmek ister misiniz?
You don't know what it's like out there.
Buranın ne halde olduğunu bilemezsiniz.
You don't know what it's like in there. I have to.
Nasıl bir yer olduğunu bilemezsin.
You haven't seen the ghost, you don't know what it's like!
Sen hayaleti hiç görmedin, nasıl birşey olduğunu bilmiyorsun.
- You don't know what it's like.
- Nasıl olduğunu bilmiyorsun.
You just don't know what it's like.
Bunun neye benzediğini bilemezsin.
I don't know exactly what's going on here, but it looks like you booted a grounder, right?
Burada ne olduğunu anlamış değilim. Ama bana öyle geliyor ki ıska yapıp oyun dışı kaldın.
You don't know what it's like being here without you.
Burada, sensiz kalmanın ne demek olduğunu bilemezsin.
I mean, Mr. Muntz, maybe you don't know what it's like to lose a loved one.
Sevdiğiniz birini kaybetmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyor olabilirsiniz.
You cops don't know what it's like 20 years in an 3x5 cell!
Polisler nasıl olduğunu bilmezler. 2 metreye 2 metrelik bir hücrede, 20 yıl.
- You don't know what it's like.
- Nasıl bir duygudur, bilmezsin.
You don't know what it's like.
Orada olmak nasıl siz bilmiyorsunuz.
You don't know what it's like being his slave. He's everywhere.
Onun kölesi olmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun.