You don't want to go in there traducir turco
84 traducción paralela
You don't want to go in there.
- Oraya gitmek istemezsin.
Hit me if you want to, but please don't go in there.
Tamam, Zelda, istiyorsan bana vur ama lütfen içeri girme.
You don't want to go in there right now.
Oraya hemen girmesen iyi olur.
That's the launching tube. You don't want to go in there.
Oraya gitmek istemezsin.
You don't want to go in there. It's dark and cold, and it's a...
Orası karanlık ve soğuk ve...
Are you sure you don't want me to go in there and just hang out?
Dinle, benim de içeri gelip takılmamı istemediğine emin misin?
- You don't want to go in there!
- Görmek istemezsin!
You don't want to go in there alone, not unless you really know the territory.
Oraya yalnız gitmek istemezsin, bölgeyi bilmiyorsan.
Wait, you don't want to go in there.
Bekle, oraya gitmeni istemiyorum.
- You don't want to go in there.
- Oraya gidemezsiniz efendim.
You don't want to go in there.
Berbat kokuyor.
For example, you go back to my earliest articles and you will find that I say that even to enter into the arena of debate on the question of whether the Nazis carried out such atrocities is already to lose one's humanity. So I don't even think you ought to discuss the issue, if you want my opinion. But if anybody wants to refute Faurisson, there's certainly no difficulty in doing so.
Sorumlu ve ilgili bir vatandaşın yapması gereken politik eylem gerçekten de doğrudan direniş, savaş suçlarına dahil olmamayı ve ABD'nin deniz aşırı saldırılarını reddetmeyi gerektirir.
I don't want you to go in there and then decide that you like it again.
Oraya gitmeni istemiyorum ya sonra... tekrar hoşuna gittiğine karar verirsen.
- You don't want to go in there.
- İçeriye girmemelisiniz.
You don't want to go in there.
Girmeseniz daha iyi.
You don't want to go in there.
Oraya girmek istemezsin.
You don't want to go in there!
Oraya girme sakın!
You don't want to go in there.
İçeri girmesen daha iyi olur.
- Don't go in there. She doesn't want to talk to you.
- İçeri girme, seninle konuşmak istemiyor.
I think it's in the bathroom but you don't want to go in there, it's scary!
- Sanırım banyoda. Ama oraya girmek istemezsin. Çok korkunç.
I don't want to go in there. You'll never see me again.
Ben oraya girmek istemiyorum, birakin gideyim beni bir daha hic gormezsiniz.
If there are things you don't want me to hear go talk about them in another room.
Duymamamı istediğiniz şeyler varsa gidip yan odada konuşun.
Well, of course she's going to go in there. Rory, honey, the only person I'm talking to, you don't have to go in there if you don't want to.
İçeriye girmek istemiyorsan girmek zorunda değilsin.
You don't want to go in there, sir.
Oraya girmek istemezsiniz, efendim.
You don't want to go in there.
Lawrence içeri girme, her şey çok- -
Also, you probably don't want to go in there right now'cuz my mom's cooking and that's something that nobody should witness.
Ve bence yapılacak en nazik şey de bu. Ayrıca, sen muhtemelen içeri girmek istemezsin, çünkü annem yemek yapıyor ve bu kimsenin tanık olmaması gereken birşey.
Also, you probably don't want to go in there right now'cuz my mom's cooking and that's something that nobody should witness.
Ayrıca, sen muhtemelen içeri girmek istemezsin, çünkü annem yemek yapıyor ve bu kimsenin tanık olmaması gereken birşey.
Ma'am, you don't want to go in there.
Bayan, oraya gitmek istemezsiniz.
Whoa, whoa, whoa. You don't want to go in there.
Oraya giremezsiniz.
You don't want to go in there.
İçeri girmek istemiyorsun, değil mi.
Chief, you don't want to go in there.
Şef, oraya girmek istemezsin.
Come on, you don't want to go in there.
Oraya girmek istemezsin.
You don't want to go in there now.
Oraya gitme.
I don't want to go back out there, so how about you and me, we're just gonna sit in here until you crap your pants again.
Oraya geri dönmek istemiyorum, bu yüzden neden sen bir daha altına edene kadar burada oturmuyoruz?
Nuh-uh, no no. You don't want... you don't want to go in there.
Hayır, hayır, hayır, Oraya girmesen iyi olur.
You don't have to go in there if you don't want to.
İstemiyorsanız oraya girmek zorunda değilsiniz.
You don't want to go in there.
Oraya gitmesen daha iyi olur.
I thought since you spend so much time in the city if there are some nights you don't want to go all the way back to Hoboken, you could stay in the guest room.
Düşündüm ki, şehirde bu kadar çok vakit geçirdiğin için ta Hoboken'a kadar gitmek istemediğin geceler olursa, misafir odasında kalabilirsin.
Besides, I don't, I don't want us both to go in there, you know... hand in hand, all lovey-dovey like the movies...
Bunun yaninda, ben birlikte gitmek istemedim. El ele, filmlerdeki sevgi pitirciklari gibi...
You probably don't want to go in there.
Muhtemelen içeriye girmek istemezsin.
I don't think you really want to go there in the first place.
Senin oraya gerçekten gitmek istediğini sanmıyorum.
I want you to go in there... and don't come out, no matter what.
Oraya gizlen ve asla oradan çıkma.
You don't want to go in there.
İçeri girmek istemezsin.
You don't want to go in there.
İçerinin hâlini görmek istemezsin.
Hey. We don't have to go in there, Tom, if you don't want to go.
Tom, eğer istemiyorsan gitmek zorunda değiliz.
You don't want to go in there. Trust me.
Girmesen iyi olur, inan.
You don't want to go in there.
İçeri girmek istemezsiniz.
At the car rental place? You don't want me to go in there with you?
Seni araba kiralama servisine bırakmam konusunda emin misin?
I don't want to go in there knowing you'll stick with me through surgery'cause that's what good guys do, but once I'm better, you'll be gone.
Bana ameliyat boyunca bağlı kalacağını bilerek ameliyata girmek istemiyorum. Çünkü iyi adamlar böyle yapar. İyileştiğim zaman çekip gideceksin.
I see that you're on your way into the bathroom, and you don't want to go in there right now.
Gördüğüm kadarıyla tuvalete gidiyorsun. Şu an oraya gitmesen iyi edersin.
I'd ever go for a vagina-flavoured cupcake, but when you're down there in the ladyness, you don't want that shit to taste like ice cream.
Ama öyle aşağı taraflara indiğin zaman... Bunun tadının dondurma gibi olmasını istemezsin.