You get what you pay for traducir turco
104 traducción paralela
- You get what you pay for.
- Ödediğinin karşılığını alırsın.
- Yeah? Well, you get what you pay for.
Ne kadar ekmek o kadar köfte.
- Well yeah, you get what you pay for.
- Ne verirsen onu alırsın.
You get what you pay for.
Sizin İçin, Bir Borç Olsun..
( businessman ) You get what you pay for.
Ödediğin paranın karşılığını alıyorsun.
- You get what you pay for.
- Parayı veren düdüğü çalar.
You get what you pay for.
Ödediğin kadarını alırsın ancak.
It is, yes. But you get what you pay for.
Evet, ödediğinizin karşılığını alırsınız.
Well, you get what you pay for.
Bazı fırça darbeleri düzgün olmamış. Ödediğiniz paranın karşılığı bu.
And if you don't like what you got, then you can send it back... or you get what you pay for, or just participating, just really making choices.
Aldığını beğenmezsen geri gönderebilirsin ya da ödediğini geri alırsın ya da sadece katılırsın seçim yapabilmek için.
Well, you know, you get what you pay for.
Bilirsin, ne ödersen onu alırsın.
Well, you get what you pay for.
Ödediğiniz paranın karşılığı bu.
Boy, you get what you pay for.
Vay be, paranın karşılığını almışlar.
You get what you pay for, Luthor.
Ne kadar ödersen o kadar hizmet alırsın Luthor.
You get what you pay for.
Paranın karşılığını aldın.
You get what you pay for. Bill.
Verdiğin paranın karşılığını alırsın.
You get what you pay for.
Paran kadarını alıyorsun.
You get what you pay for, OK?
Verdiğin kadarını alırsın.
You get what you pay for with me.
Yaptığınız ödemenin karşılığını alırsınız.
- You get what you pay for, right?
Sanırım bunun için ödüyor? - Sanırım.
You get what you pay for.
İstediğiniz şeyi alacaksınız.
You get what you pay for
Paranızın karşılığını alırsınız.
- But you get what you pay for, huh?
- Parayı veren düdüğü çalar.
I guess you get what you pay for.
Paranın karşılığı neyse onu alırsın.
You get what you pay for.
- Ödediğin kadarın karşılığını alırsın.
- Well, you get what you pay for.
İşte problemin.
You get what you pay for.
Ödediğin kadar alırsın.
- You get what you pay for.
- Ödediğinin karşılığını alıyorsun.
You get what you pay for.
Parasını ödediğini alırsın.
You get what you pay for.
Girip, paranın karşılığını al.
With interiors, you get what you pay for.
İç dekorasyona bakılırsa ödediğin paraya değer.
You get what you pay for, right?
Ödediğinizin karşılığını aldınız, değil mi?
Paid well for my services, and with me, you get what you pay for.
Hizmetlerimin karşılığını verdiğin sürece, bana ne için ödeme yaptıysan onu elde edersin.
You get what you pay for with a dog.
Bir köpek almaktan ne umarsın.
Yeah, apparently, Allison, you get what you pay for,
Evet, aynen öyle, Allison, ne kadar ödersen, o kadar alırsın,
You seem to get what you pay for.
Ne ödüyorsan bedelini alıyorsun.
You only pay here for what you get.
Almadığın bir şeye para ödeme.
I pay for it. - Take what you think is yours... and get out of my life!
- Senin olduğunu düşündüğün şeyleri al ve hayatımdan defol git!
Get what you pay for.
Ödediğinizin karşılığını almalısınız.
One for you to pee, get locked in the john, pay a kid $ 5 to get out, and then we'd have to stop for you to eat! Do you understand what I'm talking about?
Ne değimi anlıyor musun?
Only you don't always get what you pay for.
Yalızca herseferinde para ödemezsin.
So, finally, after all these years I get to pay you back for what you did to me.
En sonunda, bunca yıldan sonra, bana yaptığını, sana ödeteceğim.
Well, what would you pay if I could get it for you?
Ama tahmin edeceğiniz gibi, diş pek de ucuz bir şey değil.
You never get what you pay for.
Amacına asla ulaşamayacaksın.
You know what? We will pay for our own damn parking. If I don't get my badge in two seconds,
İki saniye içinde kimliğimi almazsam buradaki her denizcinin yüzünü kızartacak şekilde terbiyesizce bağırmaya başlayacağım.
You get a house with 200 sq. Meters for what you'd pay for 100.
200 metrekare eve 100 metrekareye ödediğinizin aynısını ödeyeceksiniz.
Oh, you know what pisses me off is he's gonna pay for this house, and then she's gonna get married and he gonna pay for that too.
Beni neyin kızdıracağını çok iyi biliyorsun. Bu evi de mi o ödeyecek hanım efendi evlendiği zaman o masrafları da babam öder.
You know what, if the nurses keep going on like this, I'm going to get them their raise, but I'm going to pay for it by firing 3 of them.
Eğer hemşireler böyle gitmeye devam ederlerse, onlara istedikleri zammı vereceğim ama parayı bulmak için üç tanesini kovacağım.
See, what happens in Vegas, you pay for when you get back home. That's what the thing is.
Vegas'ta olan şeylerin cezası eve dönünce ödeniyor.
I don't know what it's like with you people, but I don't take charities, I like to pay for what I get.
Sizin gibi insanlari bilmem ama ben sadaka almam. Bu yüzden aldigim seyin parasini ödemeliyim.
- I'm sure, you'll get what do you pay for.
Eminim ödediğin paraya değer.