You got to see this traducir turco
439 traducción paralela
You got to see this.
Bunu mutlaka görmelisin.
Sarah, you got to see this.
Sarah, bunu görmelisin.
You got to see this.
Peg, bunu görmelisin.
You got to see this show.
Bu gösteriyi izlemelisiniz.
Dad! You got to see this!
Bunu görmelisiniz!
You got to see this.
Gel buraya Bunu görmelisin.
And don't make up your mind about this dress... because I've got another one in there I want you to see.
- Tek isteğim ışıkları kapatmak. Bence bu iş hiç de sana göre değil.
You see, I believe in the Bible, and I'm a-believing that this here life we're living is something the Lord done give us. And we got to be a-living it the best we can.
Yani, ben incile inanıyorum ve tanrının bize vermiş olduğu yaşama da inanıyorum ve onu en iyi şekilde yaşamak mecburiyetindeyiz.
See, Ricci... to do this job, you've got to be very intelligent.
Bak, Ricci bu işi yapmak için, çok zeki olman gerekir.
You see, we're used to men getting shot... and the boys just haven't stopped to remember... that this is your grandfather and the only one you've got.
Biliyorsun biz ateşi kesmek istiyoruz... ve çocuklar unutmaması lazım ki... Büyükbabanın sahip olduğu tek şey sensin.
I need to see an X-ray to be sure, but you've got a hole this size.
Emin olmak için röntgenlerini görmeliyim ama şu büyüklükte yaran var.
We've had differences, and I've always tried to see your point of view... but this time you've got me stumped.
Farklı düşüncelerimiz var ve her zaman seninkini anlamaya çalıştım... ama bu kez beni afallattın.
Doc, General. You've got to see this.
Doktor, General, bunu görmelisiniz.
You mean you got me up this morning just to see this?
Sabah sabah beni bunun için mi kaldırdın?
- This you got to see.
- Bunu görmelisin
I'm glad to see you got this company.
Bu birlikte olmandan memnunum.
But now, this sheriff of yours now, of course, I don't wanna say nothing agin him but if you got any mutts around you wanna get rid of just take them over to his place to see if he can handle the job.
Ama şimdi, şu Şerifinize dönersek ki elbette onun aleyhine bir şey söylemek istemem ama çevrenizde kurtulmak istediğiniz itler varsa niçin onun evine götürüp, bununla baş edebiliyor mu diye bakmıyorsunuz.
Well, you see, I got this here off-white block piece of cement... I'm trying to match up with a blonde.
Bir yığın çimento parçası var elimde bir sarışınla Bağdaştırmaya çalışıyorum.
People'll take it wrong that I leave this to you, but I got Papa's business to see to.
Bunu sana bırakmam yanlış anlaşılacak. Ama babamın işini halletmeliyim.
For the love of heaven, you've got to see this.
Tanrı aşkına, bunu görmelisin.
You see, the left watch, which is my uncle's, runs correctly, and the one which is my watch, this one on the right here... uh, I've got to explain this to you... happens to be about five minutes off,
Biri amcamın saati doğru çalışmıyor. Sağımdaki de benim saatim.
Uh, ma'am, you see, this time, I've got something to tell you.
Ah, madam, görüyorsunuz, bu kez, size benim söylemem gereken bir şey var.
Don't you see, this is something You've got to come to terms with.
Bu, kabullenmeniz gereken bir durum.
You said you couldn't talk and this morning, as soon as our Mitchell story hits the stands you call me and say you've got to see me right away.
Konuşamayacağını söyledin. Ve bu sabah bizim Mitchell hikayesi ortaya çıkar çıkmaz beni arıyorsun ve benimle hemen görüşmek istediğini söylüyorsun.
The truth is this guy over here comes to me and he says, he thought that I was that little girl, the other one got lost, and he says, he has got to bring me to England to see you.
Gerçek şu ki, bu beyefendi bana geldi ve küçükken kaybolduğumu düşündüğünü söyledi, ve beni sizi görmeğe İngiltere'ye götüreceğini söyledi.
You see, I got this real shot at playing the Martian in Sinbad Goes To Mars.
Bak, gerçekten Sinbad Mars'a Gidiyor'da Martian rolünü oynamam söz konusu.
You see, it's just that I've got to do this benefit show up north...
Kuzeyde bir gösteriye çıkmam gerekiyor.
Mr. valentine, you've got to see this my way.
Bay Valentine, bu işe bir de benim açımdan bakmalısınız.
I've no special purpose to bring her along today I just want to see if you've got planned for this
Kızımı yanımda getirmemin amacı, bu konuda bir planınız var mı öğrenmek istediğim içindir.
Hey, i want you to see this new cassette i got.
Hey, bu yeni kasedimi görmek istiyorum.
You people got all this room back there- - so many that you don't even have to see each other if you don't want to- - but you're always fighting over one little place in the back.
Şu arka tarafta bir sürü boş yer var... o kadar çok ki istemezseniz birbirinizi hiç görmezsiniz... ama siz şu arkadaki küçücük yer için kavga ediyorsunuz.
- You've got to see this.
- Bunu görmelisin.
You've got to see this.
Bunu görsen iyi olur.
That's all you got to say to this guy that just drove... 800 miles out of his way to see you?
Seni görmek için yolunu 800 mil değiştiren birine... tüm söyleyeceğin bu mu?
Yeah. You got a long time to live, and you don't want this thing dragging you backwards, see?
Bak, önünde uzun bir ömür var ve bu kötü olayı unutman gerek.
What you've got to do is screw your face up like this, you see, and then you can clamp it between your top lip and your nose.
Senin yapman gereken şey... yüzünü böyle yamultup, görüyor musun, sonra da, üst dudağın ile burnun arasında sıkıştırmak.
Michelle, Barbara, you've got to see this.
Michelle, Barbara, bunu görmelisiniz.
I'd like to break the news to her about Adam, and, you see, she's got this heart condition.
Adam konusundaki haberi ona ben aktarmak isterim, ve, görüyorsunuz, onun kalp rahatsızlığı var.
See the idea was that no matter how bad things got, no matter what they did to you no matter what you still have this last chance.
Bunu neden yaptığımı anlıyor musun acaba? Sana ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar kötü olursa olsun..... hiç farketmez. Hala son bir şansın vardır.
" You've got to see this,
Ve dedim ki : "bunu görmen lazım."
You've got ten seconds to come out with your hands up, Ramsey... before you see the inside of this beautiful child's head.
Ellerin yukarda çıkmak için 10 saniyen var, Ramsey... bu güzel çocuğun kafasının içindekileri görmeden önce.
You see, that although we've got one big peak there, there are various other peaks on the way. And since the rule in evolution is just to keep going uphill, when the ancestors of Nautilus came up the track here, up the path here and got to this point, that way uphill looked just as inviting, so to speak, evolutionarily, as that way. There are quite a lot of them.
Gördüğünüz gibi en tepede büyük bir zirve olmasına rağmen, yol üstünde birçok başka küçük zirve de var.
You won't believe this... but I've got to see that chap again.
İnanmayacaksın ama o adamı yine görmem lazım. - Pas.
You've got to see this guy.
Bu adamı görmelisin.
Look, it's been really nice, I'm glad I got a chance to meet you... but, see, I have this basketball game to get to, so -
Nereye istersen. Tamam harika.
You just have to do it, obviously. You've got to see this through. "
"Ne pahasına olursa olsun bunu bitirmen gerek."
And so I called her to see what was going on and I accidentally got her boyfriend, who is this you know....
Ve ben de neler olduğunu anlamak için Noreen'i aradım ve yanlışlıkla erkek arkadaşına yakaladım bilirsiniz....
Come on, you got to come up and see this!
Haydi ama gelip bunu görmelisiniz!
I came by to see if you could use some help on this case and you've got a picture of my daddy.
Buraya yardım ister misin demeye gelmiştim ama babamın fotoğrafını bulmuşsun.
I don't know how the hell we got on this subject, but you should see yourself when you talk to me about this.
Buraya nasıl geldik bilmiyorum, ama keşke benimle bunu konuşurken kendini bir görsen. Coşuyorsun.
You see, I got this award through hard graft, so there's nobody to thank except myself.
Bu ödülü kendi emeğimle kazandım o yüzden kendimden başka teşekkür edebileceğim biri yok.