You have to go home traducir turco
559 traducción paralela
Cheetah, you have to go home.
Çita, eve dönmelisin.
Do you have to go home before our date?
Önce eve uğraman gerekmiyor mu?
- Don't you have to go home?
- Eve gitmen gerekmiyor mu?
Erik, do you have to go home now?
Erik, eve şimdi mi gitmen gerekiyor?
You have to go home.
Eve gitmelisin.
You have to do well so that you can continue to go home with that man.
Burada rahat durmalısın ki eve yakışıklı adamlarla gidebilesin.
You may go through life and never find anything so good and beautiful as this old home, and i'm not going to have it spoiled without a fight.
Hayatın boyunca bu eski ev kadar iyi ve güzel bir şey bulamayabilirsin. Bunu savaşmadan bırakmaya da hiç niyetim yok.
I want you all to go home now and have a very Merry Christmas.
Şimdi hepinizden evlerinize gitmenizi ve iyi bir Noel geçirmenizi istiyorum.
If you'll pardon me, ma'am I've watched you go in and out of town for years now and you've always had time to stop and have a word with me and I've always waited for you to come home and you remind me of the flower.
Özür dilerim sizi yıllardır şehre gidip gelirken görüyorum durup benimle konuşmaya hep zaman ayırdınız ben de hep sizin dönüşünüzü gözledim. Bana bu gülü anımsatıyorsunuz.
I have 18 rooms here, a bone-idle staff eating their heads off, and when you come home from South Africa, - you go straight to your club. - I know, it's awful.
Burada 18 oda var ve sen Güney Afrika'dan gelip doğruca kulübüne giderken, benim tembel elemanlarım birbirlerinin başının etini yiyorlar.
We'll go home and everything will be fine. All you have to do is just leave it to me.
Sen her şeyi bana bırak.
Must give you a warm feeling to have a home to go to.
Gidecek bir yuvanızın olması size sıcacık bir his tattırıyor olmalı.
Then you ought to go home, I have to finish that painting.
Sonra eve gidersin. Benim de resmimi bitirmem gerek.
If you'll have to go home, you won't be able to continue your studies.
Eve dönmek zorunda kalırsan, çalışmalarına devam edemezsin.
Do you really think youll have to go back home?
Gerçekten memlekete dönmek zorunda mısın?
I wish you didn't have to go home for dinner.
Umarım yemek için eve gitmemişsindir.
I want you two to go home and dig into your memories and into any records you may have and discover exactly where you were and what you were doing on these two key dates, the dates that the insurance company was held up.
Sizden ricam, eve gidin sigorta şirketinin soyulduğu iki günde neredeydiniz ne yapıyordunuz, anımsamaya ve her türlü kaydı bulmaya çalışın.
And if you don't tell her to go home with me, her mother, I'll have the law on you.
Eğer ona annesiyle beraber gelmesini söylemesseniz o zaman sizinle mahkemeye gitmemiz gerekecek.
Will you take me home now, Uncle Oliver, or do I have to go alone?
Beni evime bırakacak mısın Oliver Amca,... yoksa tek başıma mı gideyim?
Mr Lowery, if you don't mind, I'd like to go right on home after the bank. - l have a slight...
Bankadan sonra eve gitmek istiyorum, biraz...
Have you got no home to go to?
Senin gidecek evin yok mu?
I can't leave them behind even if I have to die You... Forget me, and go home
ama... unut beni, evine git
You won't have time to go home.
Eve uğramaya vaktinizi olmayacak.
– Now I won't have to go home. – You what?
- Artık eve gitmem gerekmeyecek.
I'm sorry dear, but I don't have time to go home with you.
Üzgünüm tatlım, ama seninle eve gidecek vaktim yok.
I'm paying you boys 15 cents an hour, after you've been in them mines all day so you'll have something to do besides go home and play with Mary Five Fingers.
Bütün gün madende çalışıyorsunuz, üstüne saatte 15 sent veriyorum... sırf eve gidip çavuşu tokatlamaktan başka yapacak işiniz olsun diye.
All you have to do is to get up now quietly go home to your family.
Yapmanız gereken tek şey, buradan çıkıp hemen sessizce ailenizin yanına gitmek.
- You don't have time to go home.
- Eve gidecek vaktin yok.
You don't have to go home, Bertha.
Eve dönmenize gerek yok, Bertha.
Either we go out together and have some fun... or you go back to your boring home, as usual, and I go back to mine.
Ya birlikte dışarı çıkıp biraz eğleniriz... ya da her zamanki gibi sen kendi sıkıcı evine gidersin, ben de kendiminkine.
- If you have to ask, go home :
- Eğer soru soracaksan, eve dön.
Look, why don't you have your bossman tap me, and then you can go on home to your wife and kids?
Bak, bu kaydetme işini neden patronuna yaptırmıyorsun, patronun yapsın, sen de çocuklarının ve karının yanına git.
You don't have to go home but you can't stay here.
You don't have togo home butyou can't stay here.
I'll lend it to you, but I have to go home for it.
O parayı vereceğim sana. Ama önce eve gitmem gerekiyor.
Now I don't have to do this anymore Tomorrow I'll bring you home and go to... find the treasure ; after that I'll come look for you
ama artık vazgeçtim... yarın seni evine bırakıp... hazineyi almaya gideceğim, sonra gene sana gelecem!
Now, maybe in order to do it, you have to go to the Sahara... and maybe you can do it at home.
Belki belli bir sırada yapılmalıdır, önce Sahra'ya gitmelisindir belki evde de yapabilirsin.
If Louise were to come here, she'd have to leave the United States illegally, then live in exile with you, and never go home again.
Louise seninle buraya gelseydi o da Amerika'dan yasadışı ayrılıp....... seninle sürgünde yaşayacak ve asla evine dönemeyecekti.
Pour him a few drinks and chat with him. You don't have to go home with him.
Onunla eve gitmen falan gerekmiyor.
"... the land, the cows, the horses and we'll go to Brazil "We'll set up home there, have kids there... "... because here those bastards will take everything off you "
Ve biz de Brezilya'ya taşınırız orada yeni bir yuva kurar, çocuk sahibi oluruz çünkü bu piç kuruları her şeyini elinden alacak. "
At least you have a home to go back to.
En azindan gidebilecegin bir evin var.
I think you oughta go home and take a rest because we're gonna have to watch him for two days under sedation.
Ama bence siz eve gidip dinlenmelisiniz çünkü ona sakinleştirici verip iki gün müşahede altında tutacağız.
I'd go with you, but I have to go home.
Sizinle gelmek isterdim, ama eve gitmek zorundayım.
Well, thank you but I have to go home early tonight.
Teşekkür ederim ama bu gece eve erken gitmek zorundayım.
You always have to go home, no matter what we do.
S * ktir!
We have to go by the office pick up your things, and take you home.
Ofise gidip eşyalarını alıp seni eve bırakmalıyım.
At least you don't have to go to the children's home this time.
En azından bu sefer çocuk yurduna gitmiyorsun.
You'll have to go home to deal with it.
Ülkenize dönüp tedavi olmalısınız.
You will go home and if you're husband is where you think he is I guarantee to have him back with you within two hours.
Siz eve gideceksiniz ve eğer kocanız düşündüğünüz yerde ise size onu 2 saat içinde getireceğimi garanti ediyorum.
You'll have to go home.
Artık evinize dönmelisiniz.
Oh, you know, Danny, I don't have to go back home.
Danny, eve dönmeme gerek olma - dığını biliyorsun.
Please, I'm sorry to disturb you but my bag has been stolen, I have nothing, and have to go to Versalles, I want to go home, and I don't need much, I need 6.70 francs.
Affedersiniz, rahatsız ediyorum. Çantamı çaldırdım evime, Versailles'a dönmem gerekiyor. Fazla değil, 6,70 frank verebilir misiniz?