You weren't traducir turco
22,062 traducción paralela
Yeah, you really weren't.
Evet, cidden değildiniz.
Getting? Are you saying we weren't good before?
Daha önce iyi olmadığımızı mı söylüyorsun?
I had to make sure you weren't followed.
Takip edilmediğinden emin olmam lazımdı.
Wow, you weren't kidding.
Vay canına, şaka yapmıyormuşsunuz.
You want to know why they weren't given back, hmm?
Niçin iade edilmediğini öğrenmek istiyorsunuz, değil mi?
This is not new for me, and you weren't new for him.
Bu benim için yeni bir şey değil. Ve sen de onun için ilk değilsin.
After that, you weren't my little brother anymore.
Ondan sonra artık küçük kardeşim değildin.
You weren't here.
Buraya hiç gelmedin.
- You weren't here.
- Buraya hiç gelmedin.
- You weren't here.
- Burada değildin.
You weren't the target.
- Gitmeliyim. - Hedef sen değildin.
- They weren't expecting you.
- Seni beklemiyorlardı.
I just wish you weren't still here.
Keşke burada olmasaydın.
I thought... you weren't supposed to have any contact with each other, that you just made an exception for Ben.
Birbirinizle irtibata geçmemeniz gerekse bile... -... Ben için buna göz yumduğunuzu düşünmüştüm.
Matthew said that you weren't allowed to see her.
Evet. Matthew kardeşini görmene izin vermediklerini söyledi.
But you weren't willing to work for it.
Ama sen başarmak istemedin.
You weren't leaving till the next day.
Sen ertesi gün gidecektin.
We wouldn't have blown the tire if you weren't driving like a maniac, topping 95 miles an hour.
Arabayı manyak gibi 150 ile sürmeseydin lastik patlamazdı.
I knew you weren't over me.
Beni unutamadığını biliyordum.
That doesn't mean you weren't a part of the heist.
Bu senin soygunun bir parçası olmadığını kanıtlamaz.
Well, then you weren't paying attention.
O zaman yeterince dikkat etmiyordun.
Weren't you the last person to talk to him?
Mitchell, onunla son konuşan kişi sen değil miydin?
They weren't kiddin'about sending you home immediately, huh?
Acilen eve dönmen konusunda şaka yapıyorlardı değil mi?
- Nope. You weren't leaving without me, were ya?
Hayır, bensiz gitmiyordun, değil mi?
Just like you weren't welcome - back in Purgatory, huh?
Senin Araf'da hoş karşılanmaman gibi mi?
I saw the little white coffin, but I knew that you weren't actually in there.
Küçük beyaz tabutu gördüm ve gerçekten içinde olmadığını biliyordum.
Until recently, you were the same way, weren't you?
Sen de önceden böyle davranmıyor muydun?
- Oh, yeah. You weren't here yesterday.
- Tabii, dün burada değildin.
You and I both know your family wouldn't be here if it weren't for you.
İkimiz de biliyoruz ki ailen senin yüzünden burada.
I thought you weren't representing me. We weren't.
- Beni temsil etmeyeceğinizi sanıyordum.
Oh, you weren't kidding.
- Şaka yapmıyormuşsun.
You weren't afraid, and not because you're a "minister" with faith, but because you are a mastermind with the knowledge that the gun was rigged to fire backwards.
Korkmuyordun. İnançlı bir vaiz olduğundan değil bütün her şeyi bilen beyin oldğundan o silahın geri patlayacağını biliyordun.
So we're all surrogates for people that weren't able to protect you two.
Yani biz sizi koruyamayan herkesin vekiliyiz.
You were in the tunnel, weren't you?
Tüneldeydin, öyle değil mi?
You see, when I first moved to White Pine Bay, there weren't a lot of traditional jobs, you know, but there was one main industry, marijuana.
Ben White Pine Bay'e ilk taşındığımda normal iş piyasası pek yoktu. Ama bir ana endüstri vardı : Esrar.
I mean, not that you weren't before.
Daha önce de öyle olmadığından değil.
You know... Maybe it's none of my business, but weren't you a little hard on Colt?
Biliyor musun... belki bu beni ilgilendirmez ama, Colt'a biraz fazla yüklenmedin mi?
You weren't one of those guys that had my poster above his bed, were you?
Sen şu posterimi yatağının üzerine asan tiplerden değilsin değil mi?
Y-you were at the wake, weren't you?
Siz cenazedeydiniz değil mi?
What, I, uh... I knew you weren't dead.
Ben, senin ölmediğini biliyordum.
Sadie, you said you weren't gonna ask about that anymore.
Sadie, bunu artık istemeyeceğini söylemiştin.
You never would have remembered about Oswald if it weren't for me, okay?
Ben olmasam Oswald'ı asla hatırlayamazdın, anlıyor musun?
Well, maybe if you weren't always testing me like I'm some kind of lab rat, we could work this out!
Üzerimde laboratuar faresi gibi deneyler yapmasaydın bu işi yürütebilirdik!
You weren't at the university library last night.
Dün gece üniversite kütüphanesinde değildin.
Is he the reason you weren't at the library?
Kütüphanede olmamanın sebebi o mu?
Yeah, uh, about that, you weren't imagining.
Evet, uh, o konu, tahmin bile edemezsin.
You weren't part of his plan.
Planının bir parçası değildin.
Sheldon, we've been together so long, it's hard to remember a time you weren't in my life.
Sheldon, uzun zamandır birlikteyiz. Hayatımda bulunmadığın bir zaman hatırlamıyorum gibi.
If those inmates weren't hardened criminals before, they will be once they see you in that.
Eğer o mahkumlar sert birer suçlu değillerse seni öyle görünce sertleşecekler.
You were the responding officer, weren't you?
Olay yerine intikal eden memur sendin, değil mi?
I kept asking only because you weren't answering properly.
- Evet.