You won't believe traducir turco
1,627 traducción paralela
I love acting in the streets so much... you won't believe this... but sometimes I get a hard on.
Sokaklarda oynamaya aşığım. İnanmayacaksın ama bazen şeyim kalkıyor.
You won't want to believe me, but you have to, or you will die in less than 60 seconds.
Bana inanmak istemeyeceksiniz ama mecbursunuz yoksa 60 saniye sonra öleceksiniz.
You won't believe this.
Buna inanmayacaksın, Jerry.
You won't believe your eyes
Gözlerine inanamayacaksın.
Oh, believe me, if you take off your top, people won't be looking at your face.
İnanın bana, üstünüzü çıkarırsanız kimse yüzünüze bakmayacaktır. Haydi.
Either she won't believe you or she'll panic and make it worse.
Ya sana inanmaz ya da paniğe kapılıp işi daha da zora sokar.
You won't believe it but we just drove by your house in Cleaves Mills yesterday hoping to catch a glimpse of you.
İnanmayacaksın, daha dün Cleaves Mills'teki evinin... yanından geçtik. Seni görürüz diye düşünmüştük.
Pat, you won't believe the filth he's got down there.
Pat, aşağıdaki pisliğe inanmayacaksın.
You won't believe it.
Buna inanmayacaksın.
You won't believe who moved back to town.
Şehre kimin döndüğüne inanamayacaksın.
You are welcome to look under any of the furniture because, believe me, you won't find any porn or cigarettes under there.
İstediğiniz mobilyanın altına bakabilirsiniz çünkü inanın bana, orada ne porno ne de sigara bulacaksınız.
You guys won't believe what I have to do for work today.
Bugün iş için ne yapmam gerektiğine inanmayacaksınız.
Amy, you won't believe what happened.
Amy. Neler olduğuna inanmayacaksın.
- I can't believe you won't defend me. - I'm not gonna lie for you.
Öz kızımın beni savunmaya gelmediğine inanamıyorum.
So stay tuned. You won't believe your eyes.
İzlemeye devam edin, gözlerinize inanamayacaksınız.
He won't believe you have the authority to move him.
Yetkin olduğuna inanmaz.
YOU WON'T BELIEVE THE DELIGHTS I PLAN TO WHIP UP.
Önüne çıkarmayı planladığım nefis şeylere inanamayacaksın.
BRIAN, YOU WON'T BELIEVE...
Brian, buna inana... - Arayan var mı?
You may not believe me, I'm sure you won't but I've always tried to be a good father to you, son.
Bana inanmayabilirsin, ki inanmazsın ama her zaman sana iyi bir baba olmaya çalıştım oğlum.
( Danny )'Tom, Zoe, you won't believe this.
Tom, Zoe, buna inanamayacaksınız.
You won't believe what I got in the kitchen. - What?
- Mutfakta ne aldığıma inanamazsın.
"But, you know, people won't believe that, and they'll panic."
Bilirsin, insanlar buna inanmayacak ve panikleyecek.
You won't believe what he can do.
Neler yapabildiğine inanamazsın.
Until you call me Ángel, I won't believe you're taking me seriously.
Bana Ángel demediğin sürece beni ciddiye aldığına inanmayacağım.
You won't believe how fast they grow.
Ne kadar hızlı büyüdüklerine inanamazsın.
You won't believe it : in her appartment.
Buna inanmayacaksınız, ama onun evinde.
You won't believe what happened.
Ne olduğuna inanamazsın.
You won't believe it.
Buna inanamayacaksın.
You won't believe this. It just came over the wires.
Son dakika haberine inanmayacaksın.
Why won't you ever believe me?
Neden bana hiç inanmıyorsun?
Why won't you ever believe me?
Niçin bana inanmıyorsun?
- You won't believe this... but I know this man.
- Buna inanamayacaksın ama bu adamı tanıyorum.
I know it's our anniversary. You won't believe what I experienced.
Yıldönümümüz olduğunu biliyorum. [br] Başıma gelenlere inanmayacaksın.
I won't believe you.
Sana inanmayacağım.
Mama, you won't believe what has happened.
Anne, neler olduğuna inanmayacaksın.
You won't believe this.
Buna inanmayacaksınız.
You won't believe what just happened.
Ne olduğuna inanamayacaksınız.
I'm sorry, but I won't believe you until that ship is gone.
Üzgünüm, gemi gitmeden inanmayacağım.
You won't believe it.
İnanmayacaksınız.
So they sent bats, uniforms, those dumb-Iooking balls, and you won't believe this...
Sopa, forma.. ve dandik toplarını yollamışlar, ve buna inanmayacaksınız...
You won't believe what I just saw.
Gördüğüme inanmayacaksın.
You won't believe it, the whole country is raving about Hum-Tum
İnanamayacaksın ama, bütün Hindistan bu diziye hayran.
You won't believe what I....
Ne bulduğuma inanamaya...
You see, God won't be in your corner unless you believe you're gonna win.
Kazanacağına inanmadığın sürece, tanrı senin tarafında olmayacak.
I've got something new... that you won't believe.
Gözlerine inanamayacaksın.
I know you won't believe me, but I'm going to marry you.
Bana inanmayacaksın, ama seninle evleneceğim.
You won't believe it.
İnanamayacaksın.
Come, you won't believe it.
Gel. Gözlerine inanamayacaksın.
YOU WON'T believe it BUT I REALLY WANTED TO COME with YOU.
SEN BUNA İNANAMAYACAKSIN FAKAT BEN GERÇEKTEN, SENİNLE GELMEK İSTEDİM.
you won't believe a stone as an evil power?
Taşın gücünün olduğuna inanmıyorsun, değil mi?
What's this creep's name? You won't believe this : "Courtois".
İnanmayacaksın ama adı Gerard Courtois.
you won't believe it 101
you won't believe me 44
you won't believe this 88
you won't be alone 42
you won't get away with it 31
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20
you won't believe me 44
you won't believe this 88
you won't be alone 42
you won't get away with it 31
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't understand 27
you won't be disappointed 56
you won't see me again 20