English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Y ] / Your choice

Your choice traducir turco

3,985 traducción paralela
Plenty of water in Omaha, Mr. Hersch, if that be your choice.
- Eğer ayrılmak isterseniz Omaha'da su bol, Bay Hersch.
Your choice, little witch.
Senin kararın ufak cadı.
You've made your choice.
Kararını verdin demek.
Your choice.
Seçim senin.
The sad thing is, it's your choice.
Asıl üzücü olansa, bunun senin seçimin olması.
There's a shroud around the future because your choice isn't yet made.
Gelecekte bir örtü var çünkü henüz seçimin yapılmamış.
You can have it with the sauce of your choice.
İstediğiniz sosu seçebilirsiniz.
- That's your choice?
- Bu senin seçimin mi?
That's not your choice.
Bu karar sana ait değil.
And your choice of pronoun, illuminating.
Ve zamir seçimin. Aydınlatıcı.
That's gonna be your choice.
Burada seçim senin.
I Iove your choice in ladies.
Zevklerini beğendim.
It's your choice whether you listen to me or not, but there will be an incident at 11 : 00 this morning at the decatur industrial park.
Beni dinleyip dinlememek sizin kararınız ama bu sabah 11 : 00'de Decatur Sanayi Parkı'nda bir olay meydana gelecek.
Your choice.
Sana kalmış.
- It's your choice.
Sizin seçiminiz.
Your choice.
Bu sizin seçiminiz.
You never understood, it was your choice to give up Mom's big house, your good job.
Asla anlamadın. Hep senin seçimindi. Annemin büyük evini, işini feda etmek...
This is your choice.
Seçim senin.
Running was your choice, Anton.
Kaçmak senin seçimindi, Anton.
That's your choice and his.
Bu sizin ve onun seçimi.
Your choice to be a man has nothing to do with your blood. It has everything to do with how you choose to live.
Seni insan yapan şey içinde dolaşan kan değil iyi bir yaşam sürme arzun ve verdiğin kararlardır.
Before you make your choice.
Seçimini yapmadan önce.
It's your choice.
Tamamen sana bağlı.
The final seconds can be unbearable or peaceful, your choice.
Son anların katlanılamaz da olabilir huzur dolu da olabilir, seçim senin.
I mean, it's-it's your choice.
Tabi sana kalmış ama...
Then you have made your choice.
Seçimini yaptın demek.
That's your choice, but I've named my price.
Bu senin seçimin. Ama ben bedelimi söyledim.
It's your choice.
Seçim sizin.
Starting right now, you have a choice between the brother who takes away your happiness whenever he feels like it and the man who wants to give you everything you ever wanted.
Şu andan itibaren istediği zaman mutluluğuu senden alan ağabeyin ile sana istediğin her şeyi veren adam arasında bir seçim yapmanı istiyorum.
I bet you're regretting your career choice about now?
Eminim şu an kariyer seçimine pişman olmuşsundur.
That the best choice requires the least amount of effort on your part.
En az çaba sarfettiren şey en iyi seçimdir.
Well, when you told me you cut off your own cast, you didn't leave me much choice.
Aslına bakarsan, bana kendi alçını kendin kestiğini söylediğinde bana pek fazla seçme şansı bırakmadın.
If you make the same choice I did, then what you're looking at is your own future.
Eğer benim verdiğim kararı verirsen, o zaman şuanda baktığın senin kendi geleceğin olur.
Help your sister come to terms with my choice, because it's made.
Seçimimi kabullenmesi için kardeşine yardım et çünkü kararımı verdim.
It was hers, and I didn't want to go behind your back just like you didn't want to go behind Darby's, but I did because in the end, I knew I didn't have a choice.
- Onundu. Senin Darby'nin arkasından iş çevirmediğin gibi ben de senin arkandan iş çevirmedim. Ama en nihayetinde bir seçeneğim olmadığını bildiğimden bunu yaptım.
And, uh, Parkman was your first choice as coach?
Parkman'da hocalar arasındaki ilk tercihiniz mi oldu?
You make choice after choice and suddenly, you reach this strange dead end where you're working actively against your own interests.
Seçim üstüne seçim yaparsın ve sonra ansızın kendi çıkarlarına karşı çalıştığın çıkmaz bir sokağa gelmişsin.
Your signature will help put me on the ballot, make sure we have a real choice at the voting booth.
Sizin imzanız oylama listesine girmeme yardımcı olacak. Ve gerçek bir oylama olmasını sağlayacak.
Note that you were exercising choice, and restate your support for access to contraception.
Bunun bir seçim egzersizi olduğunu unutma ve doğum kontrolü için desteğini belirt.
Just make your choice.
- Seçimini yap.
That's your choice.
Seçimini böyle yaptın.
If you weren't even sure it was your first choice, then why didn't you just tell me that...
Madem ilk tercihin olduğuna emin değildin niye bana bunu söylemedin?
second, i'm arresting your son, which, as i say it aloud, seems like an unwise choice, but it's the one i'm making.
İkinci olarak, oğlunuzu tutukluyorum. Gerçi, şimdi yüksek sesle söyleyince akılsız bir karar gibi geldi. Ama yine de kararım bu.
We understand we aren't your first choice.
Bizim tercih ettiğin ilk takım olmadığımızı anlayabiliyoruz.
And if your lawyer's right, you don't have a choice.
Eğer avukatın haklıysa da başka seçeneğin yok.
I guess you made your choice.
Zannedersem sen seçimini yaptın.
You have the same choice now you've had all your life.
Yine hayatınız boyunca verdiğiniz kararı seçtiniz.
Make the choice and the offering, any human offering, and your debt is paid.
Seçimini yap ve teklifini sun insan teklifini sun ve borcun ödenmiş olsun.
Was I offered a choice? I wanted to ask you a few questions about your relationship with Daniel Santos.
Daniel Santos'la olan ilişkiniz hakkında bir iki soru sormak istiyorum.
You've made your own choice.
Sen zaten seçimini yapmışsın.
Um, Your Honor, if that is your ruling, we have no choice but to acquiesce. What?
Ne?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]