Your ticket traducir turco
1,402 traducción paralela
Youareseeing it for free. I paid for your ticket.
Biletinin parasını ben ödedim.
I'll just cancel your ticket.
Senin biletini iptal ederim.
- Your ticket, please. - l have to go in.
- Biletiniz lütfen. - Girmem gerek.
Here's your ticket.
İşte biletin.
Stick to your ticket, that's very important.
Biletine sahip ol Harry. Bu çok önemli.
"Madam, here's your ticket."
Bayan, biletiniz burada.
Show me your ticket.
Bana biletini göster.
Given that you're on the precipice of clarity with your ticket stub how's life so far without her?
Elinde tımarhane biletinle aydınlanmanın eşiğindesin diyelim peki şu ana dek, onsuz hayat nasıl gidiyor?
I don't have your ticket.
Biletin bende değil.
- lt's your ticket, right?
- O senin biletin, değil mi?
Give me the ticket back, I won't say anything- - l don't have your ticket.
Bana bileti geri ver, hiçbir şey söylemeyeceğim- - Biletin bende değil.
I'll be right back with your ticket.
Cezanızı getiriyorum.
I have your ticket right out on the...
Biletin de...
Get your ticket book.
Ceza makbuzunu çıkar.
- Ma'am, I'm gonna need to see your ticket.
- Bayan, biletinizi görmek zorundayım.
I can be a bitch about your ticket.
Ben senin kuponundan yakınabilirim.
I didn't say I didn't care about your ticket, man.
Ben kuponunla ilgilenmediğimi söylemedim, dostum.
I'll be right there with your ticket, man.
Ben kuponunla orada olacağım, adamım.
That book minus the chip on your shoulder is your ticket back.
Kitap eksi omuzundaki iz, senin dönüş biletin olacaktır.
* Here's your ticket, pack your bags *
İşte biletin, bavullarını hazırla
Of course, I don't trust you with the train fare, so if you just look up Ollie tell him that I will reimburse him if he buys your ticket.
Elbette, gideceğine inanmıyorum, bu yüzden Ollie'yi ararsan ona senin için bilet alırsa parasını ödeyeceğimi söyle.
Sooner or later, somebody comes along... and they got your ticket.
Er geç biri gelir ve biletini keser.
She went to Africa, with your ticket. She left me.
Beni terk etti!
Tyrone became your ticket out.
Tyrone bir kurtuluştu.
- Here's your ticket.
İşte biletin.
Check your ticket stubs.
Bilet numaralarınıza bakın.
Let me see your ticket.
Belgelerine bakayım.
I put the bus ticket and some money in your purse.
Çantana otobüs bileti ve biraz para koydum.
Let's just say it wasn't your first ticket.
Aldığın ilk ceza değildi diyelim.
If you give Mel your opera ticket, then you won't have to be alone.
Eğer biletini Mel'e verirsen, o zaman yalnız kalmak zorunda kalmazsın.
Nafeesa was your husband's ticket home.
Kocanız Nefise sayesinde eve dönecekti.
- Your wife's getting a ticket.
- Eşinize ceza yazıyorum.
That's your meal ticket.
Ekmek paran bu senin.
This could be your Dolly's ticket out of the death house. So!
Bu, karının ölüm evinden çıkışı olabilir.
You got two broke legs, cracked ribs... then you pay your twenty bucks... just to let her punch your lift ticket all over again.
İki kırık bacağınız, çatlak kaburganız olur sadece tekrardan asansör biletinizi zımbalaması için yirmi dolar ödersiniz.
.. This is your Air Ticket to Mumbai
.. Bu sizin Mumbai'ye gidiş biletiniz
I suppose your plane ticket is crap!
Uçak biletleriniz yandı sanırım.
Is that a plane ticket in your coat, or what?
Paltondaki bir uçak bileti mi, değil mi?
So Mr. Schulz, here's your release allowance of 800 marks, a train ticket to Berlin, and your release certificate.
800 Alman Markı tutarındaki çıkarılma bedeliniz, sayın isterseniz. Berlin'e bir tren bileti ve serbest bırakıldığınıza dair evraklarınız.
When you park your car in a garage you get a ticket with legal language and disclaimers.
Arabanızı bir otoparka bıraktığınızda bir sürü hukuki şey yazan bir bilet alıyorsunuz.
This is your bus ticket, sir.
Bu otobüs biletiniz, efendim.
Here's your bus ticket.
Bu otobüs biletin.
Roz, you are getting your Springsteen ticket. Lana, if there is anyone with whom your son could expect to have a wholesome, innocent and chaste date, it is Roz Doyle.
Lana, eğer bu işlerin içinde masum ve dürüst biri varsa o da Roz Doyle'dur.
Maybe there's some deal with the airline and that's why the ticket's one-way... or maybe they haven't worked out the plans with your cousins yet... or there's a weather consideration or a holiday you don't know about...
Belki havayollarında bir sorun çıktığı için, sadece gidiş bileti almışlardır. Belki kuzenlerinle henüz bir plan yapmamışlardır. Ya da hava şartlarını ve tatilleri düşünüyorlardır.
But you nail this story, you can write your own ticket.
Kaybolacağınız yer orası.
You'd never pay for a ticket the rest of your life.
Hayat boyu bilet parası vermezsin.
It's Pauline. I put your fucking lottery ticket in your fucking fanny pack.
Biletini arıyorsan... onu ceketinin cebine koymuştum.
Your wife has my ticket, and she's in Africa.
Biletim karında, karın Afrika'da.
We're here to find your wife and my ticket. You got that?
Biletimi alan karını arıyoruz!
Gimme the ticket, or I off your pal's wife.
Sorunum sensin. Bileti bana vermezsen, arkadaşının karısını öldürürüm.
Stop wasting your time and buy a lottery ticket
Zamanını boşa harcamayı bırak da bir piyango bileti al.
ticket 122
tickets 252
tickets please 18
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
your own 34
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
tickets 252
tickets please 18
your phone 169
your honor 7894
your hat 64
your own 34
your full name 16
your teacher 17
your best friend 68
your ex 322
your tea 43
your mum 57
your name 485
your sister 409
your majesty 3240
your mother 885
your mom 327
your old man 28
your dad 423
your tea 43
your mum 57
your name 485
your sister 409
your majesty 3240
your mother 885
your mom 327
your old man 28
your dad 423
your point being 45
your mother is dead 28
your highness 1544
your mind 60
your brother 593
your heart 112
your face 246
your call 269
your father called 16
your friend 527
your mother is dead 28
your highness 1544
your mind 60
your brother 593
your heart 112
your face 246
your call 269
your father called 16
your friend 527