English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Z ] / Zamani

Zamani traducir turco

446 traducción paralela
He generally picks the wrong time to talk and says the wrong things.
IKonusmak için yanlis zamani seçer ve yanlis seyler söyler.
I've got to find somebody, a victim when the time comes.
Zamani gelince kullanacak bir kurban bulmaliyim.
If we must spend another year on the quest well, sir, it will be an additional expenditure in time of only five and fifteen-seventeenths percent.
Eger bu yolda bir yiI daha harcarsak... bu ise harcadigimiz toplam zamani... sadece yüzde 5 oraninda fark ettirecek.
It's not the time for that schoolgirl act!
Bu masum numaralarinin hiç zamani degil!
Right now would be a good time for somebody to knock at that door.
Simdi birinin, kapiyi çalmasinin tam zamani.
But there's one thing she can't stand, and that's legal hocus-pocus!
Bir sey için ise kesinlikle zamani yoktur : Hukuksal hokkabazliklara!
only, I think it's time we understood each other a bit better.
Ama artik birbirimizi daha iyi anlamanin zamani geldi.
How's y'aII, sweet thing? I figured it was time we got acquainted.
Nasilsin tatlim Artik tanisma zamani geldigini düsündüm.
- This is no time for kid's games.
- ªimdi çocuk oyunlarinin zamani degil.
You know, Owen, with the Skull outfit hunting the hills... this would be a good time to go to Isham's ranch and take it apart.
Biliyor musun Owen. Skulllar tepelerde seni ararlarken... Isham'in çiftligine gidip etrafi tarumar etmenin tam zamani.
Squeezing that watch won't stop time.
Saati sikmak zamani durdurmaz.
I'd say now is a very good time.
Bence simdi tam zamani.
I think it's about time we all pack up and leave, Ike.
Bence bizim de gitmemizin zamani geldi lke.
It's about time they were sending us some new men.
Yeni adam göndermelerinin zamani gelmisti.
Breakfast time.
Kahvalti zamani.
The spectacular expropriators must be expropriated in their turn.
Gösteriyi kamusallastiranlarin zamani geldiginde kamusallastirilmasi gerekmektedir.
The same modernization that withdrew time from travel... withdrew from it as well the reality of space.
Seyahatle alakali zamani azaltmis olan modernlesme ayni zamanda kisinin içinde ve dogrultusunda seyahat edebilecegi gerçek alani azaltmistir.
The time of production, the commodity-time, is an infinite accumulation of equivalent intervals.
Üretim zamani, metalastirilmis zaman, birbirine denk zaman araliklarinin sonsuz yigilmasidir.
But the irreversible time of bourgeois economics... extirpates these survivals, throughout the entire world.
Fakat burjuva ekonomisinin geri çevrilebilir zamani, dünya genelinde bu izleri kökünden silip atar.
Thus the bourgeoisie has made known to and... imposed upon society, an irreversible historical time, but refuses to society its usage.
Burjuvazi bu nedenle geri çevrilemez tarihi zamani bilinir kilmis ve topluma kabul ettirmistir fakat toplumun onu kullanmasina engel olmustur.
In the demand to live the historical time that it makes, the proletariat finds, the simple unforgettable center of its revolutionary project ; and each of its attempts, smashed until now, to execute this project... marks a possible point of departure... for new historical life.
Proletarya, ürettigi tarihsel zamani yasamayi talep ederek devrim planinin basit, unutulmaz özünü kesfeder ve önceden bos çikan bu plani her uygulama çabasi yeni bir tarihsel yasam için olasi bir hareket noktasini temsil eder.
The time of economic production, cut into equal abstract fragments, appears across the entire planet as the same day.
Tüm dünyada ayni gün olarak görünen sey, yalnizca ekonomik üretim zamani, ve esit soyut bölümlere ayrilmis bir zamandir.
The irreversible time of production is first of all... the measure of commodities.
Geri çevrilemez üretim zamani öncelikle metalarin ölçüsüdür.
Thus, the time which is officially affirmed across... the entire expanse of the globe as the general time of society, signifying only the specialized interests which constitute it, is merely one particular time.
Dünya çapinda toplumun genel zamani olarak resmi anlamda kabul edilen zaman aslinda yalnizca onu olusturan özellesmis menfaatleri yansitir ve bu nedenle de yalnizca belirli bir zaman türüdür.
It measures not time, but enormous distances.
Zamani degil ama olaganüstü büyüklükteki uzakliklari ölçer.
Volume I dealt with the interval from the creation of the world to the Great Flood.
Birinci cilt Yaradilistan itibaren Büyük Tufan'a kadar olan zamani anlatir.
Precise timekeeping permitted great sailing ship voyages of exploration and discovery which bound up the Earth.
Zamani dogru olarak belirleyebilme olayi dünyanin her yerinde yayginlasan uzun deniz yolculuklarina ve kesiflere olanak sagladi.
Don't be lost when the time comes!
Zamani geldiginde kaybolma sakin!
All right, Bernardo, it's time to come home.
Pekala Bernardo, eve dönme zamani.
Then it's time they did!
Gösterilmesinin tam zamani!
Time to die.
ÖIme zamani.
- Time for your bath, darling- -
- Banyo zamani hayatim.
I want to take you to dinner. It's time we celebrated something.
Birseyleri kutlama zamani geldi.
I do feel it's time to set the record straight.
Bana öyle geliyor ki, birseyleri düzeltmenin zamani geldi.
Even television newscast bears witness to the fact that the magical function of the eye is at the center of all things. It's election time :
Televizyon haberleri bile gözün sihirli islevinin herseyin merkezinde olduguna tanik... simdi seçim zamani : kazanan adaylar - sans ruhu
- Partytime!
- Parti zamani!
Had the time of my life
"ŞİMDİ.." "HAYATIMIN ZAMANI"
Is it time for that big operation?
Büyük ameliyatin zamani geldi mi?
I think it's time we gave something back.
Bence bu konuda karsi adim atmanin tam zamani.
- It's sharp.
- Tam zamani.
It's a good way to keep time.
Zamani anlamak için iyi bir yöntem.
TIME OF THE GYPSIES
ÇİNGENELER ZAMANI
- Due when?
- Dogum zamani?
It's knock-knock time in Lubbock, and I'm back!
Lubbock da tak-tak zamani ve ben dondum!
A TIME FOR CONTEMPT
ZULUM ZAMANI
Time to ruin their social life.
Sosyal hayatlarini mahvetme zamani o zaman.
It's time to come down.
Inme zamanï.
You'll get it back. Don't worry, brother. That act is out of date.
Sorun degil, o gösterilerin zamanï geçti.
TIME TO LOVE
SEVMEK ZAMANI
There.
2 SAHNEYE ÇIKMA ZAMANI Orada.
9 : 00, time for dinner.
Saat dokuz. Yemek zamanï.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]