Zoe traducir turco
5,281 traducción paralela
Zoe, you gave him the practice.
- Zoe, muayenehaneyi ona sen verdin.
Zoe!
Zoe.
Zoe's poor deceased father left her that practice.
Zoe'nin merhum babası ona bu muayenehaneyi bıraktı.
Just like throwing Zoe's party did.
Zoe'nin partisini düzenlediğim gibi.
How Krakauer accomplishes his objective is not your concern, Zoe.
Krakauer'ın görevini nasıl yerine getirdiği senin meselen değil, Zoe.
Just a yes or no, Zoe.
Sadece evet veya hayır de, Zoe.
I was there when it was developed, Zoe, remember?
Makine geliştirilirken bende oradaydım, Zoe, unuttun mu?
Yes or no, Zoe?
Evet veya hayır de, Zoe?
Think twice before you do that, Zoe.
Bunu yapmadan önce bir kez daha düşün, Zoe.
Hey, Zoe, great news, I hope.
Selam Zoe, iyi haberlerim var.
Zoe, Lemon, I believe you two know each other.
Zoe, Lemon, birbirinizi tanıyorsunuz.
Hi, Vince.
Ben Zoe.
It's Zoe. The woman that you hit with the bicycle.
Bisikletle çarptığın kadın.
Zoe : Brick, I need you in here asap!
- Brick, çok acele buraya gelmelisin.
Zoe : I should have known from the bike shirt that he would be annoying, but I told myself to get through it, right?
Bisiklet kıyafetinden sinir bozucu olacağını anlamalıydım.
I knew... ♪ Um, Zoe, Lemon and I have plans, but maybe I could fill you in later?
Zoe, Lemon'la bir şeyler yapacaktık.
Zoe, please, you've got to tell me.
- Zoe, lütfen, söylemelisin.
Zoe told you.
- Zoe söylemiş.
Zoe Hart! All right!
İşte bu Zoe Hart.
Zoe, I-I put you in a terrible position.
Zoe, seni çok kötü bir duruma soktum.
Oh, no, no. Zoe, you don't understand.
Hayır Zoe, anlamıyorsun.
You know, uh, on second thought, Zoe, I... I don't think I need your help anymore.
- Vay canına tekrar düşündüm de Zoe, artık senin yardımını istemiyorum.
One favor, Zoe.
Bir iyilik Zoe.
I really have to check on Zoe.
Zoe'ya bakmam gerekiyor.
I mean, I'll tell you right now,'cause Mal is not coming, and I mean, she just doesn't care about your thing, she doesn't care about me, she doesn't care about you,
Profesyonel Zoe. Bunu sana şimdi söyleyeceğim, Mal gelmiyor, ve bu şey umurunda değil, ben umurunda değilim, sen umurunda değilsin, o gelmeyecek, gelmeyeceğini bildiğim için ben de iyiyim.
- Zoe's just a mess.
- Zoe çok kötü durumda.
Which is actually really good, because Zoe came in late and she's still in the makeup chair.
Sadece biraz geç kalacak, ki aslında bu iyi bir şey, çünkü Zoe de geç geldi - ve hala makyaj masasında.
We gotta get Zoe out of makeup.
Anne. Zoe'yi makyajdan çıkarmamız gerekiyor.
Hey, you're new. I'm Zoe.
Merhaba, sen yenisin, ben Zoe.
I can't believe I didn't say that before.
Bunu daha önce söylemediğime inanmıyorum. Ben Zoe.
- Hey Zoe!
- Tamam.
How's it going?
- Merhaba Zoe. - Nasıl gidiyor?
Nice to meet you, I'm Zoe.
Tanıştığıma memnun oldum, ben Zoe.
- So Zoe's already on set.
- Tamam. Zoe sete geldi bile.
Zoe, to your mark on the bed, please?
Zoe, yataktaki yerine geçer misin lütfen?
- That's interesting.
- Bu çok ilginç. - Zoe?
Zoe, will you please give me your hand?
Zoe, bana elini verir misin lütfen?
Zoe, will you tell Mal one thing that you admire about her?
Zoe, Mal'e onun takdir ettiğin bir özelliğini söyler misin?
Mal, will you tell Zoe something?
Mal, sen de Zoe'ye söyler misin?
Zoe, you are... the funniest person, ever.
Zoe sen hayatımda gördüğüm en komik insansın.
I'm sorry, Zoe.
Üzgünüm Zoe.
Yes. So are Zoe and Mal in good positions now?
Tamam şimdi Zoe ve Mal doğru yerdeler mi?
Yeah, I'd like to see a little bit more of Zoe's arm, though,'cause we don't... it looks like it's kind of stumping'off there
Evet, ama Zoe'nin kolunu biraz daha görmek istiyorum, çünkü bizim... Orada biraz eğreti duruyor.
- Hey, Zoe.
- Merhaba Zoe.
- Hey Zoe.
- Merhaba Zoe.
Dr. Zoe Hart.
Dr. Zoe Hart.
Zoe Hart.
- Zoe Hart.
- Zoe.
- Zoe.
Zoe, that's not!
- Zoe sorun bu... - Tamam.
Zoe?
Zoe?
Zoe.
Zoe.