Zone traducir turco
7,592 traducción paralela
Next thing I know, I look up, and I'm standing in the end zone.
Sonra bir baktım sayı çizgisinde dikiliyorum.
I don't really date much since I can't reach the end zone, so why bother taking the snap?
Sayı çizgisine ulaşamadığımdan beri pek fazla randevuya çıkmıyorum o yüzden neden terslenip canımı sıkayım ki?
She's in a zone.
Şu an başka bir boyutta.
So this is the end of the blind zone.
Eh burası kör noktanın sonu oluyor.
Nathan James, Saberhawk One leaving the landing zone.
Nathan James, Şahin-1 iniş bölgesinden ayrılıyor.
Some kind of safe zone, captain.
Bir çeşit güvenli bölge.
It's not just a safe zone.
Burası sadece bir güvenli bölge değil.
At the safe zone in the mall, I found 320 immune to my disease.
Alışveriş merkezindeki güvenli bölgede tam 320 bağışık buldum.
I was alone and in the zone, and no one could touch us.
Yalnızdım ve moda girmiştim, kimse bize dokunamazdı.
See, this is where I struggle in that gray zone with getting close to someone, knowing or not knowing when it's appropriate or not appropriate as the case may...
İşte benim sorunum da yakınlaştığım kişiyle arada kalmakla ilgili. Birisiyle ne zaman yakınlaşıp ne zaman uzak kalacağını bunun uygun olup olmadığını bilmek, çünkü olaylar...
It's close to a heavily-populated zone.
Yoğun nüfuslu bir yere yakın.
Archer comes in to save her, And boosh! K-k-k-kill zone!
Archer onu kurtarmaya gelecek ve...
They just want a war zone of their own?
Kendilerine bir savaş alanı arıyorlarsa bunu bulacaklar.
It's my comfort zone, hmm?
Tam benim mekanım.
Demilitarized zone. Vichy. Undercover.
Silahsızlandırılmış bölge.
That was before these guys started taking over our city and turning it into a war zone.
O, bu herifler şehri ele geçirip savaş alanına çevirmeden önceydi. Bir krizle karşı karşıyayız.
There's a three block dead zone near a hazardous waste reclamation plant.
Tehlikeli atık geri dönüşüm santralinin yakınlarında 3 blokluk ölü bölge var.
We've cleared the estimated kill zone, evacuated surrounding areas.
Tahmini tahrip bölgesini temizledik ve çevresindeki alanları tahliye ettik.
Oh, no, he's out of his comfort zone.
Hayır, rahatın kaçtı.
I'll be over there in the poop-free zone, doing my thing.
Sen kaka maskesini tak ben kakasız bölgede kendi işimi yapacağım.
Now, Boris Johnson, who is a mayor, has decided he wants to make London an ultra-low emission zone.
Boris Johnson, belediye başkanı, Londra'yı ultra düşük emilim ( CO2 ) bölgesi yapmaya karar verdi.
Garcia, how many men in the hunting zone had a child in 2000?
Garcia, av bölgesindeki kaç kişi 2000'de çocuk sahibi olmuş?
And he lives right in the middle of the hot zone.
Ve sıcak bölgenin tam göbeğinde yaşıyor.
Rendezvous at Drop Zone Yankee.
Yankee atlama bölgesine gelin.
Get ready to join me in the huff zone.
Sinir bölgesinde bana katılmaya hazır olun.
Olivia Pope had top-level security clearance, which gave her access to highly classified information, much of it red zone, some of it highly dangerous, information that, in the wrong hands, would be catastrophic to our nation's security and international relationships.
Olivia Pope'un bazıları son derece tehlikeli olan birçok gizli belgeye erişim izni vardı. Bu bilgilerin yanlış ellere geçmesi ulusal güvenliğimiz ve uluslararası ilişkilerimiz için felaket olabilir.
Guess I must have been in a dead zone or something.
Çekmeyen bir yere falan girmişimdir herhalde.
Check recurring abuse cases within the comfort zone.
Konfor alanında tekrarlanan vakalara bak.
I saw my son coming out and it was a fucking war zone.
Oğlumun doğumunu izledim ve lanet bir savaş alanıydı.
Tell General Gaines to be prepared in the event that Mexicans venture into the neutral zone.
Genel Gaines söyle hazırlanacak Meksikalılar nötr bölgeye girişim olması halinde.
Sir, they're camped out by the border, but I'm not aware of any Mexicans active in the neutral zone.
Ama herhangi Meksikalılar farkında değilim Efendim, onlar, sınırın tarafından kamp nötr bölgede aktif.
Same state, same time zone.
Aynı eyalette, aynı zaman diliminde.
We're in the concussive blast zone.
Sarsıcı hava patlamasının etki alanındayız.
Joe hired me to bring in big money players, protect the wealth, and capitalize on the success of men in a world that, with all due respect, Mr. Anderson, you don't know anything about with the exception of when you watch the Red Zone Channel on your very big fuckin'flat screen.
Joe, beni büyük ve zengin sporcularla iş bağlamam paralarını korumam ve affınıza sığınarak söylüyorum ki dev ekranınızı açıp Red Zone izlemeniz dışında hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir dünyadaki adamların başarılarını kendi menfaatimize çevirmemiz için işe aldı.
Gallo, I know today was rough and we went at it, but you got the ball into the end zone. I won't forget what you did.
Gallo, biliyorum zor bir gündü ve ortalığın anasını ağlattık ama topu sayı çizgisine taşımayı başardın.
Both sides are set to start pulling back heavy weapons on Tuesday to create a buffer zone of up to 140 kilometers.
İki taraf da 140 kilometrelik bir tampon bölge oluşturmak için ağır silahlarını salı gününe kadar geri çekmeye hazırlanıyor.
Well, unfortunately, the café is in a dead zone.
Kafe maalesef ölü bölge tabir ettiğimiz bir yerde.
"To protect an informant in an active operational zone"?
"Aktif görev bölgesinde olan bir muhbiri korumak için?"
There are more desperate women crammed in here than the splash zone at a Kenny Chesney concert.
Burada, Kenny Chesney konserindeki sıçrama bölgesinden daha sıkışık bir grup çaresiz kadın var.
We got some intel on a safe zone not far from here.
Yakınlarda bir güvenli bölge olduğu bilgisine ulaştık.
Our house has to be a Halloween-free zone.
Evimiz cadılar bayramından arınmış olmalı.
Okay, isn't this a timeout zone for the freak show?
Tamam, ucube gösterisine burada ara verin bari.
They waited for the precise moment when only the FBI agents were in the blast zone.
Patlama bölgesinde sadece FBI ajanlarının kalmasını beklediler.
- But they accumulate in the transit zone. We do not know what to do.
Onları göndereceğimiz bir yer olmadan devam etmenin bir anlamı olmaz.
Better that than New York being turned into a war zone.
New York'un savaş alanına dönmesinden iyidir.
I was in the creative zone the first time.
İlk kez yaratıcı yönümü göstermiştim.
Right in the strike zone, baby.
Tam isabet, bebeğim.
This is Sarah Jacobs in Zone 1.
Ben Bölge 1'den Sarah Jacobs.
We found the server hub in Zone 1.
Sunucu merkezi Bölüm 1'deymiş bulduk.
Get to Zone 5, evacuate the hostages, then Zone 4, et cetera, et cetera.
Bölüm 5'e gider rehineleri kurtarırız, sonra Bölüm 4'e, vesaire, vesaire.
She's the only scientist in Zone 1.
Bölüm 1'deki tek bilim insanı o.