Translate.vc / español → turco / Aguas
Aguas traducir turco
3,737 traducción paralela
Se sabe que el principal asesor de Woodrow Wilson... Edward House, adrede envió un buque de pasajeros... [EL RMS LUSITANA]... a las aguas del control alemán con la intención de ser hundido por un U-Boat alemán,... y así fue,
Woodrow Wilson'un kıdemli danışmanı Edward House'un bir deniz altı tarafından vurulması amacıyla yolcu gemisi RMS Lusitania'yı kasten Alman kontrolündeki sulara gönderdiği bilinen bir şey.
Los objetos que son atrapados por el giro, normalmente permanecen en el giro, condenados a viajar por la misma ruta, dando vueltas para siempre por las mismas aguas.
Girdaba yakalanan nesneler çoğunlukla girdabın içinde kalır aynı yolu izlerler sürekli aynı sularda dolaşıp dururlar.
Incluso después de años de dar vueltas por las mismas aguas, es posible encontrar el camino a la costa.
Yıllar boyu aynı sularda geziyor olsanız bile elbet bir gün sahile ulaşmanın yolunu bulursunuz.
Los objetos que son atrapados en el giro normalmente permanecen en el giro, condenados a viajar por la misma ruta, dando vueltas para siempre por las mismas aguas.
Girdaba yakalanan nesneler, çoğunlukla girdabın içinde kalır aynı yolu izlerler, sürekli aynı sularda dolaşıp dururlar.
Incluso tras años dando vueltas por las mismas aguas, es posible encontrar un camino a la costa.
Yıllar boyu aynı sularda geziyor olsanız bile elbet bir gün sahile ulaşmanın yolunu bulursunuz.
Hiccup, realmente odio ser la voz de la fatalidad, pero acabamos de entrar en aguas de Outcast.
Ah, Hiccup felaket tellalı olmaktan nefret ediyorum fakat biz şu an serseriler sularını geçtik.
Nos encontramos aguas abajo.
- Irmağın aşağısında.
Estudiaba aguas subterráneas.
Yer altı suları alanında çalışmış. Hmm.
Muy bien, creo que quizás me he metido en aguas demasiado profundas.
Arı kovanına çomak soktum galiba.
Bueno, los del medio no son para aguas profundas ni tiene soportes de pesca, y Dobbs salió la semana pasada. Elimina los del medio.
Ortadaki açık deniz balıkçılığı için uygun değil ve Dobbs geçen hafta açıldı.
El ahogamiento de un ingeniero de aguas alemán no es una gran noticia.
Hollandalı bir su mühendisinin boğulması pek büyük bir haber sayılmaz.
¿ Aquí estamos muy lejos de las aguas internacionales?
Uluslararası sular buradan ne kadar uzaklıkta?
Deberíamos alcanzar aguas más calmas para la noche.
- Akşama Calmer sularına varmış oluruz.
Son muy populares por sus aguas termales y volcanes.
Kaplıcaları ve volkanlarıyla oldukça ünlü bir adadır.
Vamos a disfrutar de las aguas termales ¿ Qué te parece descansar antes de la batalla.?
Kaplıca bulmuşuz ne güzel, savaş öncesi iyice bir stres atalım.
disfrutando de las aguas termales.
Kaplıcaya geldim.
Son aguas inexploradas, amigo mío.
Bilinmeyen sulardayız, dostum.
Les conté sobre un bote de drogas bien artillado en sus aguas.
Onlara karasularında iyi silahlı bir uyuşturucu teknesi olduğunu söyledim.
Llega diciembre, las aguas se enturbian.
Aralık ayının gelmesiyle sular kızışıyor.
Si sois tan amables de hacerme un hueco, os explicaré por qué los cadáveres no se deterioran tan rápido en aguas frías.
Nazikçe bana yer açarsanız, size vücudun taze ve soğuk suda daha geç çürümeye başlamasını açıklayabilirim.
Desde ahí embarcaremos en un carguero que nos llevará a aguas internacionales.
Oradan da bir yük gemisi bizi uluslararası sulara götürecek.
Si yo fuera él, ataría al cuerpo algo pesado y lo hundiría bajo las aguas.
Ben onun yerinde olsaydım cesede ağır bir şey bağlayıp suya atardım.
Los malos fueron arrastrados por un río de aguas fecales.
Kötü adamlar arıtılmamış pissu akışında ta uzaklara gittiler.
¡ Aguas del cielo, bajen!
Cennetin suları, buraya gelin!
He pasado toda mi vida en Berk... escalé sus montañas, exploré sus bosques, nadé en sus aguas.
Tüm hayatımı Berk'te geçirdim tepelerine tırmandım, ormanlarını keşfettim, sularında yüzdüm.
¿ De verdad son aguas termales?
Bu gerçekren sıcak su kaynağı mı?
La chica de las aguas termales, "un-duck"
Kaplıcadaki kız, Blendax hani.
Somos como esas extrañas ranas de seis patas que se encuentran en aguas contaminadas.
Biz, şu kirli sularda buldukları... altı bacaklı kurbağalar gibiyiz.
¿ Has oído sobre esa rana con seis patas que a veces encuentran en aguas contaminadas?
Altı bacaklı kurbağaları hiç duymuş muydun? Bazen kirli sularda buluyorlar.
Recuerdo cuando Pawnee tuvo ese desborde masivo de aguas residuales, - en Circle Park. ¿ Qué pasó con eso?
Hatırladığım kadarıyla Pawnee'nin Circle Park'da kanalizasyon taşması ile ilgili büyük sorunu vardı ; ne oldu ona?
¡ He roto aguas!
Suyum geldi!
De acuerdo, supongamos que hacemos las pruebas de carbón en aguas residuales.
Öncelikle sudaki çökeltide yaptığımız karbon testini gösteririz.
Los restos pueden acabar en la acometida de la planta de aguas residuales.
Deniz atıkları kanalizasyona gidebiliyor.
Aguas residuales.
Ew, kanalizasyon.
Si rompo aguas, ¡ será responsabilidad tuya!
Eğer suyum gelirse sorumlusu sen olacaksın!
He roto aguas.
Suyum geldi. - Zamanım kalmadı.
Arrebatada al colosal calamar de las aguas del norte.
Kuzey sularının büyük mürekkep balıklarından toplandı.
Pensé que dijiste que estas hermosas y plateadas aguas eran una cornucopia rebosante de vida acuática.
Size bu muhteşem, gümüş sularda sudaki yaşamın patlama bereketinin olduğunu söylemiştim.
Entrando a aguas profundas, señor.
Derin sulara giriyoruz efendim.
La leyenda dice que sus aguas tienen el poder de restaurar lo que alguna vez se perdió.
Efsaneye göre gölün suları, bir zamanlar yitik olanı geri getirebiliyormuş.
Pero estas aguas tienen propiedades regenerativas.
Fakat bu suların iyileştirici özellikleri var.
Bueno, incluso sin el vertido de basura, las aguas costeras pueden tener más de 240.000 partes por millón de coliformes fecales.
Saçılmış çöpler dışında, kıyı suları milyonda 240.000 civarında dışkı bakterisine sahip olabilir.
¿ Para qué agitar las aguas cuando el tiburón está enfermo?
Köpek balığı hasta olduğunda neden suya yem atarlar?
Para evitar la extradición a Francia fue llevado a aguas internacionales.
Fransa'ya suçlu iadesinden kaçıyor uluslararası sulara açılmış.
Pero una vez tras otra, eran barridas por las aguas.
Ancak zamanla tekrar sel sularıyla parçalandı.
Tras la ejecución de Gun, el líder del clan ordenó a Yu que ideara algo nuevo para controlar las aguas, y Yu dedicó su vida a esta tarea.
Gun'ın idamından sonra... klan lideri Yu'yu seli nasıl kontrol edebileceğine dair yeni... bir fikir bulmakla görevlendirmiş. Ve Yu hayatını işine adamış.
En lugar de intentar luchar contra las furiosas aguas, como su padre, él las dividiría.
Babası gibi azgın sularla boğuşmak yerine, nehri bölmek.
Según mis cálculos ¿ en la planta de aguas residuales?
Hesaplamalarıma göre... -... kanalizasyon tesisi? - Wow.
No, Coop. Acabo de romper aguas.
Hayır Coop, suyum geldi.
- Acabo de romper aguas.
- Suyum geldi galiba.
Briggs era uno de los mas grandes traficantes de heroína al este de Providence, lo que es mas que todo aguas abiertas pero igual, había estado encubierto, rastreando su operación por seis meses y finalmente me había ganado su confianza.
Briggs, Doğu Providence'daki en büyük eroin satıcılarındandı. Genelde açık denizdir ama yine de... Altı ay boyunca gizli görevde operasyonunu takip ettim ve sonunda güvenini kazandım.