Translate.vc / español → turco / Amac
Amac traducir turco
21,955 traducción paralela
No es bueno si tienes ambiciones políticas.
Eğer politik bir amacın varsa iyi bir şey değil.
Ya serviste tu propósito.
Amacına hizmet ettin. Şimdi de azat edildin.
Ese es... ese es el punto.
Benim amacım... Bu. Silahın amacı bu.
Alguien obviamente usado uno de los Guses de una manera que era fuera de especificaciones.
Belli ki birisi Guslardan birini amacının dışında kullanmış.
¿ Quiere decirme algo?
Bir amacınız mı var?
Y Suecia es un bloque de hielo.
Bu amacına ulaşmak için ne gerekiyorsa onu yapmalısın.
Temo que un matrimonio de alianza con un gobernante protestante no servirá para tus propósitos.
Protestan bir hükümdarla ittifak evlilik planınızın artık amacına hizmet etmeyeceğini bildiriyorum maalesef.
Eso es lo que la reunión de hoy fue discutir.
Bugün katıldığım toplantının amacı bunu tartışmaktı.
Ahora creo que ambos asesinatos fueron obra del mismo asesino, que pretende reducir su tamaño.
Artık her iki cinayetin de aynı katilin işi olduğuna inanıyorum. Amacı onu küçülmekti.
Es que ese trabajo me inspire y entonces crear otra cosa que tenga su propia vida y propósito e integridad y razón de ser.
Benim o işten etkilenmem ve kendi hayatı ve amacı olan bir bütün, bir benliği olan bir şey yaratmam doğru olur.
"siempre cumpliendo".
Amacınıza odaklanın.
El tema es que si veo a Oswald dispararle a Walker...
Amacımız şu, Oswald'ı Walker'a ateş ederken görürsem
Porque las personas querrán saber que defiendo algo.
İnsanlar bir amacımın olduğunu bilmek isteyeceklerdir.
Un hombre que ha perdido su propósito es un hombre que tiene miedo a la muerte.
Amacını kaybetmiş bir adam, ölümüne korkan bir adamdır.
¿ Ese tiene que ser el punto de todo?
Her şeyin amacı bu mu olmalı?
- ¿ Qué pretendes conseguir?
- Tam olarak amacın ne?
Oh, ¿ estás intentando pelear conmigo?
Amacın kavga çıkarmak mı?
- No es por venganza. - ¿ Entonces por qué, Emma?
- Amacım intikam almak değil.
Estamos actualmente acercándonos al refugio pirata de Shanzhai, donde tenemos la intención de encontrar a un contrabandista que se llama Wu Ming.
Şu an Shanzhai'deki korsan sığınağına Wu Ming adındaki bir kaçakçıyı bulma amacıyla gidiyoruz.
Y aquí llevamos un mes con esta amenaza y apenas empezábamos a descubrir lo que llamamos "carga explosiva" o su propósito.
ve sadece amacını yeni anlamaya başlamıştık.
En otras palabras, habríamos sido muchos en un gobierno pensando que el propósito del asalto no era destruir el sistema nuclear iraní sino ponernos en guerra con Irán.
Diğer bir deyişle, devlet içindeki bir çoğumuz, bu saldırının amacının İran'ın nükleer sistemini parçalamak olmadığını fakat amacının bizi İran'la savaşa sokmak olduğunu düşünüyorduk.
El propósito de las estaciones de observación que ves frente a ti es agregar los datos que están llegando de diferentes fuentes de lo que podrían ser amenazas cibernéticas, y si las vemos podemos proporcionar recomendaciones en tiempo real para compañías privadas y agencias Federales.
Paul McGurk : İzleme istasyonunun amacı önünüzde gördüğünüz birçok yayından gelen siber tehditlerin ne olabileceği verilerini bir araya getirmektir. Eğer hem özel sektör hem de federal teşkilatlar için tehditler görürsek anlık tavsiyelerde bulunabiliriz.
¿ Cuál?
Ne amacı?
- La universidad es para eso.
Üniversitenin amacı o değil miydi?
Si la idea es refrescarse en el agua...
Bu aktivitenin amacı suda serinlemekse...
¿ Qué fin tiene?
Amacı neydi bunun?
- ¿ Cuál es el motivo de todo esto?
- Tüm bunların amacı ne?
Pero esta cartelera soportó Pretende maliciosamente dañar el negocio de mi cliente.
Ama bu tabelayı, müvekkilimin işlerini baltalamak amacıyla astırmış.
- Sólo para cumplir con mi propósito legítimo.
Sadece hak ettiğim amacını yerine getirmek için.
Así se habla, maldición.
Oyunun asıl amacı da bu, dostum.
No pretendo hacerlo y tú lo sabes.
Amacım o değil, sen de biliyorsun.
Y quiero que hagas algo por mí con el único propósito de proporcionarme placer.
Tek amacı bana zevk vermek olan bir şeyi benim için yapmanı istiyorum.
Estoy completamente preparado para ser tu buena causa.
Senin değerli amacın için tam anlamıyla hazırım.
Quiero que hagas algo por mí con el único propósito de proporcionarme placer.
Tek amacı bana zevk vermek olan bir şeyi benim için yapmanı istiyorum.
Este caso se basa en cargos infundados orquestados contra mi marido por una acusación ambiciosa con el objetivo de acabar con años de trabajo científico.
Bu dava, kocamın yıllardır çalıştığı bilimsel araştırmayı yerle bir etmek amacıyla uydurulmuş bir dava.
Nada.
Amacım yok.
Y tú tenías razón.
Amacımı kabullenmeliyim.
Diría usted que su mal uso podría llevar a alguien a aparecer confusa, desorientado, olvidadizo?
Onun amaç dışında kullanmak, birisinin kafasının karışmasına yolunu kaybetmesine ve kayıtsızlığa sebep olabilir mi?
Hagámoslo con un propósito.
Bırak bunu bir amaç uğruna yapalım.
¿ Si la intención era matarla, por qué dispararla en un lugar donde podrían salvarle la vida?
Amaç onu öldürmekse niye kurtarılacağı bir yerde vurdu ki?
Quizá su intención no era matarla.
Belki de amaç öldürmek değildi.
Por ejemplo, al principio, sobre cambiar el pasado, el poder de transformación.
Örneğin en başta amaç geçmişi değiştirmekti, dönüşümün gücünü kullanmaktı.
Entonces, si el objetivo es seguir vivos, entonces ¿ por qué atraer a la Cazadora a nuestro lugar de reunión?
Bu yüzden, amaç hayatta kalmak için ise, O zaman neden bizim buluşma yerine huntress çizmek?
Sacrificio, el bien mayor... toda esa mierda.
Kendini feda etmek, daha büyük bir amaç için, tüm o zırvalıklar.
Que pretendas que intentas salvar a Sam por el bien mayor, cuando ambos sabemos que lo haces por ti.
Sam'i daha iyi bir amaç için kurtarıyor gibi yapıyorsun ama ikimiz de bunu kendin için yaptığını biliyoruz.
Colleen, cuando tenía tu edad, Pensé que el tener un hijo me haría una adulta, Que me iba a dar algún tipo de propósito,
Colleen, senin yaşındayken bir çocuğumun olması beni yetişken yapacağını bana bir amaç vereceğini yönümü bulacağımı sanıyordum.
Es por una buena causa. ¡ Treinta!
İyi bir amaç uğruna. 30!
Está a plazo fijo y solo se puede usar con un fin.
Para bir emanet hesabında ve tek bir amaç için kullanılabilir.
¿ Cuál es el motivo?
Amaç ne?
El Darkspore es un arma con un propósito.
Darkspore tek bir amaç bir silahtır.
- Cumpliste tu propósito, viejo amigo.
Eğer amaç, eski dost görev yaptı.