Translate.vc / español → turco / Bas
Bas traducir turco
218,051 traducción paralela
Pensamos que los beneficios los superan.
Yararı hepsinden ağır basıyor.
Sí, bueno, Jo diría que es bastante buena en lo de cuidar de sí misma.
Jo başının çaresine bakabileceğini söyleyecektir.
Hubo conferencias de prensa.
Basın konferansı yapıldı.
¡ Estás cabreando a la dirección!
Yönetim kurulunun damarına basıyorsun.
Estamos en vísperas de una negociación de convenio y estás cabreando a la dirección.
Sözleşme yenilemenin eşiğindeyiz ve... -... yönetim kurulunun damarına basıyorsun.
Fluctuaciones de la presión del agua con una variación de menos del cinco por ciento.
Su basıncı dalgalanması yüzde beşten daha az değişim gösteriyor.
Me da un techo sobre la cabeza y fines de semana libres para jugar al golf, comida en la mesa.
Başımın üstünde bir çatı var ve hafta sonları golf oynayabiliyorum. Yemek içmekten bahsetmişken bekle beni. Her zaman yemeğim hazır oluyor.
¿ Está mareado?
Başınız mı dönüyor?
Toma esto estamos por nuestra cuenta.
İşte, bunu al. Burada bir başımızayız.
Estoy en el sótano, está sola, sin Sarah.
Bodrumdayım. O bir başına. Sarah yok.
El otro día, Gemma me estaba volviendo loca así que le grité y le dije "Si no limpias tu habitación voy a colgarte de los pulgares y te meteré tus medias en la boca".
Geçen gün bilirsiniz Gemma beni delirtiyordu. Ona çığlık attım, dedim ki, "Eğer odanı temizlemezsen seni ayak baş parmaklarından asar... Ve senin o lanet olası kirli çorap toplarını ağzına tıkarım."
Estoy mareada.
Başım dönüyor.
Porque te conozco mejor que nadie y sé exactamente por lo que estás pasando ahora mismo y es el infierno.
Çünkü seni herkesten daha iyi tanıyorum, ve şuan başından geçenleri tamamen anlayabiliyorum. Berbat bir şey.
Es porque querías llegar a Scott, ¿ no es así, Jarod?
Bu başından beri Scott'ı arzuladığında dolayı, değil mi Jarod?
Creo que estoy sentándome en su cabeza.
Başının üzerinde oturuyorum sanırım.
Es más la cabeza que otra cosa.
Sadece başım kötü durumda.
¿ Eso es la cabeza femoral dentro de la pelvis?
Pelvisin içindeki uyluk kemiğinin başı mı?
La pelvis está rota, atrapando la cabeza del bebé.
Pelvis kırılmış ve bebeğin başı içinde sıkışmış.
No. Pero todavía me duele la cabeza.
Hayır ama başım hala acıyor.
Sí, vamos a echarle un vistazo a eso también.
Az sonra başınıza da bakacağız.
Yo tengo series con espadas, dragones y decapitaciones.
Kılıçlı, ejderhalı ve baş kesmeli bir dizi izliyordum.
Un residente es el cirujano principal de su propio caso.
Asistanlar ameliyatlara baş cerrah olarak girecekler.
Me gustaría que el Dr. Warren fuese el cirujano principal.
Dr. Warren'ı ameliyatta baş cerrah olarak görmek isterim.
Dr. Warren, ¿ sabías que mi primera operación en solitario fue también con el Dr. Webber?
Dr. Warren, benim de yalnız başıma ilk ameliyatımı Dr. Webber'la yaptığımı biliyor muydun?
Sí, pero ¿ por qué hay una residente como cirujana principal en una colecistectomía en un caso de pediatría?
Evet ama neden bir asistan pediatrik laparoskopik kolesistektomi ameliyatında baş cerrah olarak görünüyor?
Eres la cirujana principal, lo que significa que yo preparo a tu paciente.
Sen baş cerrahsın. Hastayı ben hazırlayacağım.
No, sí que lo creo. Solo que... Esta ha sido mi primera operación como cirujano principal.
Düşünüyorum ama bu benim baş cerrah olarak katıldığım ilk ameliyattı.
Ha estado sangrando todo el tiempo.
Başından beri kanıyordu.
Le dices : "Cuando me pasó esto a mí...".
Kendi başına geldiğinde ne yaptığını- -
Nunca me ha pasado.
Benim başıma hiç gelmedi.
El residente es el cirujano principal en su propio caso... desde el principio hasta el final.
Asistanlar ameliyatlara baş cerrah olarak girecekler. Hastanın bakımı baştan sona onların olacak.
Es Karev. ¿ Estás bien?
Başımızda Karev olacak. İyi misin?
Diles que necesitamos colocar a Chris - al principio de la lista.
Chris'i listenin başına çıkarmaları gerektiğini söyle.
Final de la adolescencia, principio de los 20 es cuando comienza a manifestarse.
Ergenliğin sonunda, 20'li yaşların başında ortaya çıkar.
Estaría bien.
Başımın çaresine bakarım.
- No llevaba casco.
- Başında kask yokmuş.
Aunque intente borrarlo, los metadatos nos dicen que hay un minuto y 20 segundos perdidos
Silmeye çalışmış olsan da üzerindeki veriler videonun başından tam bir dakika yirmi saniye kesinti olduğunu söylüyor.
El condado de Cook va a dejar de tener un arma apuntándole a la cabeza - con estas demandas.
Cook County böyle davalarla başına silah dayatılmasına müsaade etmeyecek.
- ¿ En serio, arma a la cabeza?
Ciddi misin sen, başına silah dayatmak mı dedin?
Qué bonito poder hablar con metáforas cuando personas como nuestro cliente tiene literalmente un arma en la cabeza.
Müvekkilimin başına dayatılmış gerçek bir silah varken metaforla konuşmak da iyiymiş.
Papá necesita tu ayuda.
Babanın başı belada.
Estoy en bancarrota y sin trabajo, pero, mira, a la gente buena le pasan cosas malas.
Beş parasız kaldım ve işsizim ama kötü şeyler iyi insanların başına gelir.
Pasa de lo que diga la gente. Agacha la cabeza y sigue trabajando.
Başını öne eğ ve işine odaklan.
Detenemos a la Srta. Quinn como testigo material.
Bayan Quinn'i baş tanık olduğu için göz altına alıyoruz.
Me golpeé la cabeza.
Başıma darbe aldım.
Nada me gustaría más que ayudarte, después de todo lo que hemos pasado, pero ya tengo mis propios problemas legales.
Sana yardım etmekten daha çok isteyeceğim hiçbir şey yok. Birlikte atlattığımız onca şeyden sonra. Ama başımda epey hukuki sorunum var zaten.
¿ Cómo va la sequía?
- Kıtlıkla baş edebiliyor musunuz?
¿ Por ello, aunque Frank supuestamente robó 70.000 dólares, se le siguió permitiendo trabajar solo y sin supervisión en el almacén?
Frank güya 70 bin çalmış olmasına rağmen tek başına çalışmasına izin verildi yani? - Arka tarafta ve denetimsiz şekilde? - İtiraz ediyorum.
Me siento mareado.
Başım dönüyor.
Cabe, no puedes dejarme sola con estos tíos, ¿ vale?
- Cabe beni bunlarla yalnız başıma bırakamazsın tamam mı?
Latirá por sí mismo, y estará bien.
Kendi başına atacak... -... ve hiçbir derdi kalmayacak.