Translate.vc / español → turco / Basil
Basil traducir turco
628 traducción paralela
- Basil, trae las sorpresas.
Kraker alın, lütfen!
Ayuda a Basil Rathbone y déjame solo.
Basil Rathbone'la çalış. Beni rahat bırak.
Entre los amigos de Lord Henry se encontraba el pintor Basil Hallward, quien mantenía en secreto el tema de su último cuadro, y Lord Henry, que se sentía intrigado, decidió descubrir qué estaba ocultando su amigo.
Lord Henry'nina rkadaşlarından birisi de ressam Basil Hallward idi. Son resmi hakkında oldukça az şey söylüyordu, ve Lord Henry, bir esrar seziyordu. Arkadaşının ne saklamak istediğini keşfetmek konusunda oldukça kararlıydı.
No te hagas ilusiones, Basil.
Saçmalıyorsun.
Siempre te ha apasionado la virtud, Basil. ¿ Por qué te alegras de no parecerte a él?
Neden memnunsun ve ondan hoşlanmıyorsun?
Ese es un tipo de mariposa muy común, Basil.
Bu çok bayağıydı. Kelebek, Basil!
Tienes que dejarme estas piezas, Basil. Quiero aprenderlas.
Bu parçaları bana ödünç vermelisin.
¿ No te importa, Basil? Siempre me has dicho que te gusta que tus modelos puedan hablar con alguien.
Basil, modellerinin birileriyle konuşmasını sevdiğini söylemiştin.
Será tan adorable como lo era tu hermana, Basil.
Tıpkı kızkardeşin gibi olacak, Basil.
Debo darte la enhorabuena, Basil.
Seni tebrik etmeliyim, Basil.
No creo que te gustara mucho esa solución, Basil.
Bu tablona uğursuzluk getirecek Basil.
Pero no estoy de acuerdo con Basil.
Bunlar doğru, ama Basil'e katılmıyorum.
La invitaría a mi casa a ver el retrato de Basil.
Onu Basil'in tablosunu görmek üzere evime davet edeceğim.
Señorita Vane, ¿ le ha invitado alguna vez Sir Tristan, como usted le llama, a ver el maravilloso retrato que Basil Hallward le pintó?
Bayan Vane, Sir Tristan - sizin bu şekilde hitap ettiğiniz - hiç Basil Hallward tarafından yapılan portresini gösterdi mi?
Miró el retrato que Basil Hallward le había pintado.
Basil Hallward'un yaptığı portreye ilişti gözü.
¿ Y si Basil Hallward le visitaba y pedía ver el retrato?
Basil tablosunu görmek istediğinde ne yapacaktı?
Hola, Basil.
Merhaba Basil.
¿ Qué quieres que lea, Basil?
Ne okumamı istersin Basil?
Gracias, Basil.
Olanlara rağmen.
- No puedo explicártelo, y no me preguntes, pero si intentas mirarlo, Basil, te doy mi palabra de que no volveré a hablarte.
Bir açıklama yapmayacağım, ama o tabloya bakmaya çalışırsan, Seninle bir daha asla konuşmayacağım.
La sobrina de Basil Hallward, Gladys, que le había amado desde que era niña.
O da Basil Hallward'un yeğeni Gladys idi. Dorian'ı çocukluğundan beri seviyordu.
Una extraña e inexplicable sensación de miedo se apoderó de él al cruzarse con Basil Hallward y evitó hacer ningún signo de reconocimiento.
Basil Hallward'u görünce hiç beklemediği bir korku hissetmeye başladı Ve Basil'i görmezden geldi Dorian!
- Das miedo, Basil. Todo esto es por ti.
Senin iyiliğini için konuşuyorum.
No es porque sepa nada sobre mi vida, Basil, sino porque yo conozco todo sobre la suya.
Hayatımı bildiğinden değil, ben onunkini bildiğimden.
Ven arriba, Basil.
Yukarı gel Basil.
Basil aún podía reconocer su pintura de Dorian.
Basil Dorian'ın portresini tanımayı başarmıştı.
Pero algún día, Basil podría contárselo.
Basil bu sırrı ona açıklayabilirdi.
De repente sintió un incontrolable odio hacia Basil, junto con la sensación de miedo por lo que le había revelado y lo que podría hacer.
Bir anda kontrol edilemez bir şekilde Basil'e karşı nefret hissetmeye başladı. Basil'in sahip olduğu sır ve onu kullanma ihtimali Dorian'a dehşet vermeye başladı.
Basil se había ido a las once, y nadie le había visto entrar de nuevo.
Basil evi saat 11'de terk etmişti. Ve kimse onu görmemişti. Hizmetkarlarının çoğu Selby'de idi.
Basil iba a irse a París en el tren de medianoche.
Paris'e gidecekti.
Durante meses, la misteriosa desaparición de Basil Hallward fue la comidilla de Londres.
Basil Hallward'un esrarengiz şekilde kaybolması aylarca Londra'nın en çok merak edilen konusu oldu.
EI hombre del abrigo gris que se subió en Victoria Station era sin duda Basil Hallward.
Victoria istasyonundaki gri paltolu adam kesinlikle
Os prometo que Scotland Yard no se olvidará de Basil Hallward.
Scotland Yard, Basil Hallward'u unutmayacak.
Se habla de la desaparición de Basil.
Basil'in kaybolması hakkında konuşuyorlardı.
¿ Qué crees que le ha pasado a Basil?
Sence Basil'e ne oldu?
Lo mejor que hizo Basil jamás fue aquel maravilloso retrato de ti.
Ama Basil'in yaptığı en iyi iş senin portrendi.
El cuchillo con el que había matado a Basil Hallward mataría a su retrato y le liberaría del malvado encantamiento del pasado.
Basil Hallward'u öldüren bıçak portreyi de öldürmeliydi. Ve Dorian'ı geçmişin korkunç cazibesinden kurtarmalıydı.
Me imagino que les gustará saber que Diana y Basil tuvieron un final feliz.
Diana ve Basil'in hikayesinin mutlu sonla bittiğini duymak sanırım sizi rahatlatacaktır.
Al dar el toque de queda... Basil Underwood debía morir ".
Karartma çanı çalarken,... Basil Underwood ölmeli. "
En realidad, me llamo Basil.
Aslında, ismim Basil.
Es tu mejor obra, Basil.
Birisinin bu portredeki kadar yakışıklı olmasına inanamıyorum. Bu senin en iyi işin, Basil.
¿ Quién está tocando tu piano, Basil?
Piyanoyu kim çalıyor Basil?
Mi visita no ha sido en vano, Basil.
Ziyaretim boşa gitmedi.
Gracias, Basil.
Teşekkürler Basil.
No te preocupes, Basil.
Meraklanma, Basil.
Adiós, Basil.
Hoşçakal Dorian.
- Sólo será media hora.
Sadece yarım saat sürer. İyi görünmüyor Basil.
- Ya es tarde, Basil.
Çok geç Basil.
Basil estaba muerto.
Basil ölmüştü.
París.
Basil geceyarısı treniyle
Y Basil...
ve Basil...