Translate.vc / español → turco / Bir
Bir traducir turco
4,614,198 traducción paralela
Hoy me largué de una audición.
Bugün bir seçmeyi yarım bırakıp çıktım.
El jugo de tomate con almejas número uno del país hoy en día.
Ülkenin bir numaralı istiridyeli domates suyu şirketi.
Hice una promesa, George.
Bir söz verdim George. Söz verdim.
Esnifar cocaína
Bir burunluk kokain
Más que seguro que es de Steely Dan.
Yüzde bir milyar eminim, Steely Dan.
Donald Fagen en los teclados se veía como si Ray Charles tocara el órgano en una sinagoga reformista.
Klavyedeki Donald Fagen bir reformist sinagogda org çalan Ray Charles'a benzer.
George, ¿ sabías que el nombre Steely Dan viene de un consolador de una novela de William Burroughs?
George, biliyor musun, Steely Dan ismi ilk kez bir William Burroughs romanında dildo adı olarak kullanılmıştı.
Es la historia de un viaje en tren a Long Island contada desde cien puntos de vista diferentes.
Long Island'da geçen bir tren yolculuğunun 100 farklı bakış açısıyla anlatılan hikâyesi.
Veamos esta. " Aviso a los inquilinos.
Şuna bir bakalım. " Kiracıların dikkatine.
Es nuestro derecho divino seguir pagando la misma renta sin importar el aumento del valor inmobiliario.
Bina değeri veya enflasyon ne olursa olsun aynı kirayı ödemek, bize Tanrı'nın bahşettiği bir hak.
Déjame ver eso.
Bir bakalım şuna.
¿ Dos mil quinientos dólares por apenas cinco habitaciones con despacho, moldura de cornisas y chimenea?
Beş yatak odası, salonu, kartonpiyeri ve şöminesi olan dandik bir daire için 2500 dolar mı?
Dime, Gil, ¿ hay otra...?
Söylesene Gil, orada üçüncü bir...
Dime, Gil, ¿ hay una carta...?
Söylesene Gil, şeyden üçüncü bir mektup var mı...
Dime, Gil, ¿ hay una carta de mi editor?
Gil, yayıncımdan üçüncü bir mektup var mı?
Si me enviaron un adelanto importante, no tendremos que preocuparnos por la renta nueva.
Eğer yeterince büyük bir avans gönderirlerse yeni kira miktarını dert etmemize gerek kalmaz.
Ronkonkoma, en un documento de cien páginas sin corregir.
Yazım hataları hiç düzeltilmemiş 1000 sayfalık bir belge.
Quizás debería pensar en una audiencia más joven ".
Belki siz de genç okurlara yönelik bir çalışma yapmalısınız. "
Y ya compré el perro para la foto del autor.
Arka kapaktaki yazar portresi için bir çoban köpeği bile aldım ben.
Dice que puedo tener un helado grande si dejo que me ponga el dedo en mi cola.
Parmağını kıçıma sokmasına izin verirsem büyük bir külah dondurma verecekmiş.
Tengo cinco años, y mi madre me cría como si fuera una niña.
Beş yaşındayım ve annem beni bir kız çocuğu gibi yetiştiriyor.
Mi padre bebe whisky en un cuarto oscuro y no se nos permite entrar ahí.
Babam kapkaranlık bir odada viski içiyor ve bizim oraya girmemiz yasak.
"Oye, George, ¿ quieres ver un cadáver?".
"George, bir ceset görmeye gitmek ister misin?"
Mi mejor amigo, Lamar, me reta a beber una botella entera de aceite de colza.
En yakın arkadaşım Lamar bir şişe dolusu kanola yağını içemeyeceğimi söylüyor.
Sólo estamos una monja, el joven Robert Durst y yo.
Okulda sadece ben, bir rahibe ve genç Robert Durst var.
Lo curioso es que Robert Durst y mi madre saltaron del mismo techo.
Komik bir ayrıntı. Robert Durst ve annem aynı çatıdan aşağı atlamışlar.
Por un lado, estaba triste porque mi madre se mató. Por el otro, estaba contento porque ese día era mi cumpleaños.
Bir taraftan, annem intihar ettiği için üzgündüm ama diğer taraftan, o gün doğum günüm olduğu için mutluydum.
Si vuelves a arruinar otro monólogo, te estrangularé, perro callejero.
Onun bir monoloğunu daha berbat edersen seni boğarım Hintli varoş zibidisi.
Qué caballeroso de tu parte.
Çok asilce bir tepki verdin.
Terminas uno de los paquetitos del envase y te dices : "Sólo queda uno más".
Bir paketi bitiriyorsun, "Bir paket daha kaldı." diyorsun.
Lo curioso es que soy el único al que echaron de un culto por estar demasiado implicado.
Komik bir ayrıntı. Kendini fazla kaptırdığı için bir tarikattan atılan tek insan benim.
Pero era un lindo grupo.
Ama muhteşem bir gruptuk.
Era un culto al ciclismo LSD, ahora se conoce como Soul Cycle.
LSD çakıp bisiklete binilen bir tarikattı, şimdi ismi Soul Cycle Kondisyon Bisikleti.
Era estudiante en Columbia, luego de que un psiquiatra del ejército me juzgara muy violento para ir a Vietnam.
Ordunun bir psikiyatrı beni Vietnam için fazla saldırgan buldu ve ben de Columbia'da öğrenciyim.
En un estudio de sonido en Queens ayudando a simular el alunizaje.
Queens'deki bir ses stüdyosunda o sözde ay yürüyüşü videosunu çekiyoruz.
Recuerdo que un día caminaba por el patio de la universidad de Columbia...
Hatırlıyorum, bir gün, Columbia'nın avlusunda yürüyorum.
Me enteré que hay un apartamento genial en la calle 73.
73. caddedeki çok güzel bir daireden bahsedildiğini duydum.
Pero te lo advierto, quizá me vuelva a mudar pronto, porque estoy comprometido con una chica que nunca cierra el pico.
Ama baştan söyleyeyim, yakında taşınmam gerekebilir, evlenmeden çenesi kapanmayacak bir kızla nişanlıyım.
Cuidado, los mapaches te robarán la comida, y, cuando te quieras dar cuenta, te robarán el corazón.
Dikkat et, rakunlar yiyeceklerini çalar ama bir bakmışsın, kalbini de çalmışlar.
¿ Ninguno de los dos? ".
Kedi mi, tilki mi, başka bir şey mi? "
- Eres un mapache.
- Sen bir rakunsun.
- Eres un mapache, exacto.
- Sen bir rakunsun, kesinlikle.
¿ Ya has oído a un mapache comiendo una uva?
Üzüm yiyen bir rakun duydun mu hiç?
Te diré más sobre los mapaches...
Rakunlar hakkında bir şey daha söyleyeyim...
Y luego, un cartero trajo una carta.
Sonra bir postacı bir mektup getirir.
Fue una línea de diálogo expandida.
Bir replik okumayı çok fazla abarttın.
No vuelvas a hacerlo.
Bir daha yapma bunu.
Déjame preguntarte algo.
Sana bir soru sorayım.
Pero tenemos una linda audiencia, así que alégrate, Gil.
Ama burada çok iyi bir seyirci var, şimdi lütfen neşelen Gil.
- Quisiera caminar en la luna un día.
- Bir gün ayda yürümek istiyorum.
Lo recuerdo.
Hatırlıyorum, bir gün, Columbia'nın avlusunda yürüyorum.