Translate.vc / español → turco / Básket
Básket traducir turco
1,141 traducción paralela
Dawson, eso es tan obvio.Eso es el por qué tiraste una bola de básket a mi nariz y es por eso que has actuado como un puerco..
Bu cok acık Topu burnuma fırlatmanında nedeni buydu Ve son zamanlarda bu sekilde davranmanın nedenide bu.
¿ A comer básketball?
Basket topu yemeyemi?
Juego al baloncesto con él.
Evet, birlikte basket oynuyoruz.
En el juego de baloncesto en el "Garden", Knicks contra Celtics.
Garden'da basket maçına gitmiştim. Knicks - Celtics maçıydı.
Padre, a las 8 : 25 P.M la hora a la que dice la policía que Sean Nokes fue asesinado ¿ estaba Ud. todavía con el Sr. Reilly y el Sr. Marcano?
Peder Carillo, polis kayıtlarına göre akşam saat 8.25'te... kurban Sean Nokes öldürüldü. O sırada siz Bay Reilly ve Bay Marcano'yla basket maçında mıydınız?
Eres muy viejo para los Yanquis y muy joven para jugar al golf.
Basket oynamak için fazla yaşlı... golfe başlamak için fazla gençsin.
Gracias por autografiarle esa pelota a mi hijo.
Oğluma o basket topunu imzaladığın için teşekkürler.
Los retamos a un juego de baloncesto.
Size bir basket maçı teklif ediyoruz.
Bueno, ¿ cuál de ustedes ha jugado baloncesto en su vida?
Pekala, aranızda daha önce basket oynamış olan var mı?
Son pequeños. Así que los retamos a un juego de básquetbol.
Ufak tefek oldukları için onlara basket maçı teklif ettik.
Y buena estirada a la canasta.
Basket için de bayağı uzanmak gerekti.
Será repartido en el campo deportivo en 5 minutos.
Beş dakika sonra basket sahasında dağıtılacak.
Sigo jugando al póquer los martes, al baloncesto los sábados.
Hala salıları poker oynuyorum, cumartesileri basket.
Si fuese de baloncesto...
Basket topu olsa...
Jeez, quizas solo deberia firmar una pelota de basket.
Oh, belkide bir basketbol topu imzalamalıyım.
Cual es tu jugador de basket favorito de todos los tiempos?
Tüm zamanlarda en beğendiğin basketbolcusu kim?
Jugador de basket retirado.
Basketbolu bırakanlardan...
No, no es para un doble. Ellos lo estan preparando para un triple.
Hayır, üç sayılık basket atmaya çalışacaklar.
Es la final de basket.
Basketbol play-off'ları var.
Bueno, por ejemplo... fue Leonardo da Vinci un gran jugador de Basket?
Bir örnek verirsek... Leonardo da Vinci Amerikalı bir basketbol oyuncusu muydu?
Dos puntos.
İki sayılık basket.
¡ ¡ Lo atraviesa!
Deliksiz basket!
Una hora después estaba en el restaurante Beef Basket.
Buluşacağımız lokantaya gittim.
Ésos han oído que ha disparado a Kenny un tipo que apostaba por el partido.
Kenny'yi, basket maçına bahis koyan birinin vurduğunu duymuş onlar.
- ¿ Por un partido de baloncesto?
- Basket maçı yüzünden mi vurulmuş?
Tengo entendido que el paciente es muy buen jugador de baloncesto.
Duydum ki hastamız çok iyi bir basket oyuncusuymuş.
- No volverá a jugar al baloncesto.
- Asla basket oynayamayacak.
Es mejor con un escalpelo que con el tiro.
Neşteri, basket topundan daha iyi kullanıyor.
- Anota.
- Basket.
Me he torcido el tobillo jugando al baloncesto.
- Basket oynarken bileğim burkuldu.
Ninguno... al menos que se tome en cuenta que el contacto es un caso perdido.
Sorunsuz... Tabi eğer bağlantının bir basket sepeti olduğunu saymazsan.
Desapareció hace tres días de un juego de baloncesto.
Üç gün önce, evinden basket maçına giderken kayboldu.
Arif, Arif, ¿ quieres ver fútbol, hombre?
Arif, basket oynamak ister misin?
Billar, hombre. ¿ Qué?
Basket adamım.
Ralph, ésa es una pelota de básquetbol.
Ralph, o bir basket topuydu.
Oye Victor, quién tú piensas que es el mejor jugador de basket que hay?
Hey Victor, gelmiş geçmiş en büyük basketbolcu kimdir?
A veces, es un buen día para jugar a basket..
Bazı günlerse, basketbol oynamak için güzel.
yo y mi chico Victor... estábamos jugando un dos a dos de basket contra aquellos jesuitas.
benle oğlum Victor... İki rahibe karşı basketbol oynuyorduk.
No vas a tirar.
Bir halt edemezsin. Basket yok sana!
¡ No aprendiste tu lección jugando baloncesto!
Yapma! Basket sahasinda haddinizi bildirmistik!
¿ Estás aquí lanzando, pero no fallas ni un tiro nunca?
Çıkıp basket atıyor olabilirsin ama hiç basket kaçırdığın olmuyor mu?
Puede defender, correr, finiquitar.
Savunma yapabiliyor, koşabiliyor, basket atabiliyor, kalabalık içinde oynamayı seviyor.
Es lo que usamos por años, el dribleo, los pases, los tiros.
Biz koçların yıllardır söylediği bir şey bu. Üç alanda da tehdit oluşturmak ve basket atmak.
Siempre podremos comprar otro balón.
Yeni bir basket topu alabilirsin.
Como salía y eso...
Bilirsin işte nasıldır, kopup da gelirsin ve basket.
Te juego unos tiros. $ 50 el tiro.
Haydi, elli dolara basket atalım.
Da un paso y tira.
Sadece basket oynamaya çalış.
¿ Con la pelota de baloncesto?
basket topuyla evlenmek.
Pero algo sé. Davey, eres demasiado bajo para jugar baloncesto.
Davey, basket oynamak için çok kısasın.
Entra! !
Basket!
Jordan en suspension, lanza y anota! !
Jordan zıplıyor, atıyor, basket!