Translate.vc / español → turco / Dealer
Dealer traducir turco
136 traducción paralela
Chuck Heaton de Cleverlan Plain Dealer.
... Cleveland Plain Dealer'dan Chuck Heaton...
Ex actriz, dealer y adicta a las drogas, la típica drogadicta irrecuperable.
Eski oyuncular, ama çoğu uyuşturucu satıcısı ve bağımlı.
- Un gran dealer, serás.
- Satıcı olan iri bir adam, belki.
¡ Este es tu fin, jodido dealer de mierda!
Çürümüş hayatının sonu geldi, şerefsiz uyuşturucu tüccarı!
Esta noche fue un verdadero desastre un junkie mato a su dealer con una escopeta.
Bu geceki gerçekten berbat bir olay. Bağımlının biri, bağlantısının kafasını pompalıyla uçurmuş.
¿ Matar a un dealer que vende a los chicos?
Ne? Yalnızca kendi de alabilmek için satan bir satıcıyı öldürmek mi?
El es un gran dealer.
Uyuşturucu satıcısı aynı zamanda.
Bien Sr King, el dealer, vas a tener muchos clientes verdaderamente enojados.
Şimdi, uyuşturucu tüccarı Bay King, çok yakında bir kaç kızgın müşterin olacak.
Pruebe con el dealer de la mesa tres, Ortega siempre ganaba en grande.
Üçüncü masadaki dağıtıcıyı dene. Ortega orada oynayıp çok para kazandı.
Sería cómico que su salvación viniera del dealer de la mesa tres.
Onu kurtarmanın üçüncü masadaki bir piramit dağıtıcısına dayanması komik.
Qué cómico. Para un dealer de pirámide que debe seguir las cartas en la mesa, tienes increíblemente mala memoria.
Oh bu komik, masadaki bütün kartların izini tutan bir piramit dağıtıcısı için çok zayıf bir hafızan var.
Chuck Heaton de Cleverlan Plain Dealer... y Ray Barone de New York News Desk. Y el ganador es.
Bunu tam olarak hatırlamıyorum, ama özür dilemen çok tatlı.
Algún dealer de mierda lo mató.
Adi bir satıcı onu vurdu.
She always on the phone to her motherfuckin'dealer She rock the ghetto style, she always wear Fila
Her zaman telefondadır anasını siktimin tüccarıyla ghetto tarzı rock yapar, hep ince tel giyer
Usted es su dealer
Onun torbacısısın.
dado que cuando se arresta a un dealer lo encontramos, al día siguiente, en el mismo sitio. Estoy seguro que no sirve de nada.
Maalesef hayır.
No puedo explicarle. Es Agnès y sus cuentos de droga. Su dealer me chantajea, ¿ sabe?
Açıklayamıyorum ama Agnès'in torbacısı bana şantaj yapmaya kalkıştı.
Usted es su dealer.
Onun torbacısısın.
El mejor dealer..
En iyi satıcı..
Puedes ser un dealer profesional.
Kariyer sahibi bir uyuşturucu satıcısı olabilirsiniz.
Luego te conviertes en dealer.
En sonunda da satıcı olursunuz.
En tiempos dificiles el dealer se desvanece.
Zor durumlarda satıcılar gözden kaybolur.
Cuando te vuelves adicto, estas en las manos de el dealer.
Bağımlı olduğunuzda, satıcıların elindesiniz demektir.
Detras de todo dealer hay un gran jefe.
Her satıcının arkasında büyük bir tüccar bulunur.
Vamos con el pinche dealer.
Şimdi lanet satıcıya gidelim.
El "Cleveland Plain Dealer" lo llamó ( NdT : revista literaria )
Cleveland açık eleştiricileri ona
El dealer tiene zapatos.
Benim ayakkabım var. Teşekkürler. Sayı 9.
Tu dealer también me lo había dicho.
Satıcın da böyle söylemişti.
- Adicto, dealer.
- Bağımlı, satıcı.
Él era "dealer" de Dove y Fawn.
Dawn ve Fawn'ın satıcısıydı.
Me dieron la pista de que el dealer que estabamos buscando estaba por cerrar un negocio con un comprador de afuera
O gece ne olduğunu bana anlatmanı. Mahkeme tutanağını oku. Kendi tarzımda duymam lazım.
Bueno, un dealer al que le andaba detrás, llamado Boris Kujo.
Olanları aynı senin tarif ettiğin şekilde gördüm. Tek sorun şu, sadece senin bakış açından gördüm.
- Yo era su dealer en los 70s.
- Ben 70'lerde onların satıcısıydım.
Nanc', eres una dealer de hierba.
Nancy, sen satıcısın.
No, estoy en la casa de mi dealer ahora- -
Hayır şu anda satıcımın evindeyim.
Probablemente otro dealer.
Muhtemelen başka bir satıcıyı.
El dueño del avión dice que fue evacuado a las 12 : 30 pero el registro del avión dice que fue evacuado a las 11 : 15... y ese debió ser el Vuelo 93.
"The Plain Dealer" gazetesi, uçağın saat 12 : 30'da boşaltıldığını bildirdi. Ama buna karşılık, "Akron Beacon" gazetesi, 93 sefer sayılı uçak olması kuvvetle muhtemel olan bir uçağın, saat 11 : 15'te boşaltıldığını bildirir.
¿ Tu macho? ¿ Tu dealer?
Pezevenkin mi?
Johnny iba a testificar en contra de este dealer.
Johnny Bronx'lu uyuşturucu satıcısı aleyhinde tanıklık edecekti.
Había un tipo con traje, un dealer, y un poli encubierto.
Takım elbiseli bir adam, bir uyuşturucu satıcısı ve bir de gizli polis vardı.
El dealer le disparó al policía.
Uyuşturucu satıcısı polisi vurdu.
Viste al dealer disparar al policía.
Uyuşturucu satıcısının polisi vurduğunu gördün.
Y luego el de traje y el dealer se escaparon corriendo, entraron a un buick azul, y se fueron.
Ve sonra takım elbiseli adam ve uyuşturucu satıcısı kaçtılar, mavi bir Buick'e bindiler ve gittiler.
- Ése era el dealer de Darrell.
Darrell'ın uyuşturucu satıcısıydı...
¿ El dealer?
Kötü uyuşturucu satıcısı adamı mı?
La madre, Joanne Wentzel era la dealer de Sharlee, ¿ bien? Tenía contratada a la hija de Heather...
Annesi, Joanne Wentzel, Sharlee'ye ilaç temin ediyormuş.
Estoy buscando dealer nuevo, te estoy trayendo un negocio.
Evet, satıcılarımı değiştiriyorum, dostum. Seninle iş yapmak istiyorum.
Oye, ¿ recuerdas a ese dealer que usamos una vez el que hizo un hoyo en la pared por ese caso de asesinato?
Eskiden bir cinayet davasında kullandığımız bir satıcı vardı, hatırlıyor musun?
- ¿ Cuántas?
[Dealer] Kaç tane?
Veamos al dealer de la mesa tres de la Estrella Naciente.
- Şimdi ne yapıyoruz?
Tuve la misma visión con Thaddeus, con el dealer que su padre perseguía...
O gece oradaydın.