Translate.vc / español → turco / Debil
Debil traducir turco
9,893 traducción paralela
Imagina mi sorpresa al averiguar que, de todos los aquelarres que sobrevivieron, son las brujas de Essex, de sangre débil, quienes han hecho lo imposible... Completar nuestro Gran Rito.
Sağ kalan bütün o kovanların arasından zayıf Essex cadılarının, yapılamazı Yüce Ayinimizi tamamladığını öğrenince şaşırdığımı tahmin edebilirsin.
Eres débil.
Sönüksün.
Mi monografía supera todo lo que pudiese concebir tu débil cerebro, Brodfard.
Benim makalem zayıf aklının üretebileceği her şeyden daha iyidir Brodfard!
Se aprovecho de mi cuando era débil.
Zayıf anımda benden faydalandı.
¡ No fuiste demasiado débil para llevarme al dormitorio! ¡ Tucker!
Beni yatak odasına taşırken hiç de zayıf değildin!
El Asambleísta tiene buen corazón pero debido a su débil carácter no puede dormir por las noches debido al accidente, temiendo que el incidente esté conectado con él.
Milletvekili iyi bir insan ama bu olayı ona bağlayacaklar diye korkudan gözüne uyku girmiyor.
¿ Es porque ella es la débil, tímida, - y tu eres el hombre fuerte y grande? - Exacto.
O zayıf ve cesaretsiz bir kız sen iri ve güçlü adam olduğun için mi?
Hazle saber que siempre estás ahí y que no puede tocarte. Tarde o temprano, te va a mostrar su punto débil y, cuando lo haga, vas a coger esa espada tuya y se la vas a clavar hasta la empuñadura.
Er ya da geç, bir görüşme isteyecek ve istediğindeyse kılıcını kabzasına kadar saplarsın.
Dios, acudo a ti en soledad... débil, angustiada, y con una terrible mancha.
Lordum, Seninle yalnız konuşmak istiyorum. Bu kirli korkunç... zayıf... kalbimden rahatsızım,
Suenas demasiado débil.
Sesin çok uysal çıkıyor.
Un chico malo que usualmente engaña a otros para que piensen que es bueno. Pero cuando un chico bueno trata de ser un imbécil... es algo débil.
Kötü erkekler iyi oldukları düşüncesiyle başkalarını kandırırlar ama iyi bir erkek pislik olmaya kalktığında, eline yüzüne bulaştırır.
Fue estúpido y débil.
Aptal ve zayıftım.
Débil.
Güçsüz.
Porque el disco óptico es demasiado débil para hacer lo que sea.
Çünkü sabit disk bilgisayarı çalıştırmak için aşırı yetersiz.
Eres débil.
Zayıfsın. Zayıfsın.
Eres débil, al igual que todos los demás aspirantes allí afuera, jugando a encontrar un conejo al igual que mi padre y mi hermano.
Gelip burada tavşan kovalamaca oynayanlar gibi. Babamla kardeşim gibi.
"Es tan débil". No parece tener nada de especial.
Ona baktığında "ne kadar da zayıf biri" diye düşünürsün hiç de öyle biri değil.
Y, francamente, es débil, y por debajo de quién eres.
Ve, açıkçası, bu bir zayıflık ve seni olduğundan daha düşük gösteriyor.
Mira, eres un verdadero coñazo con esto, Walt, pero no puedo dejarte molestar a un ciudadano basado en esta débil prueba, particularmente ya que lo has hecho tan rápido y te has saltado el protocolo.
Bak, belli ki bu konuda ciddi şekilde titizleniyorsun, Walt, ama böyle bir delile dayanarak bir vatandaşı rahatsız etmene izin vermemem. özellike de kuralları acele ve gevşek işlettiğin için.
Tu cuerpo está muy débil.
Vücudun çok zayıf.
Será un juego excelente, como robarle el pan al pequeño chico débil.
Mükemmel bir oyun olacak, küçük bir çocuktan ekmeği çalar gibi.
Si no haces nada, te verás débil.
Eğer hiçbir şey yapmazsan zayıf görüneceksin.
Bien, basado en el ángulo del árbol y la distribución del peso, estimado por el punto de equilibrio del baricentro, la resistencia relativamente débil del Río Sheoak, que realmente no es más que una mala hierba...
Pekâlâ, ağacın açısı ve ağırlık dağılımından yola çıkıp ağırlık merkezi denge noktasına göre bir tahmin yürütsek tabii Nehir Meşesi'nin göreceli olarak zayıf gerilme direncini de hesaba katarsak ki bu güç bir otunkinden çok da fazla değil...
Me dejó maldito para deambular a través de los siglos solo y débil.
O yüzyıllar boyunca beni yalnız ve zayıf dolaştırarak lanetledi.
Poniéndolos en un círculo, creé un campo magnético en el punto más débil de la barrera dimensional.
Bunları daire şeklinde yerleştirince boyutsal bariyerin en zayıf noktasında manyetik bir alan yarattım.
No soy tan débil.
O kadar zayıf değilim.
Sé que tú piensas que soy viejo y flojo, de brazo débil y mente endeble.
Yaşlı, dayanıksız, kolları güçsüz ve aklı zayıf olduğumu düşündüğünüzü biliyorum.
¿ Crees que no advertiría tu débil magia?
Zayıf büyülerini hissetmez miyim sanıyorsun?
Eres débil, Leo.
Zayıfsın, Leo.
Me siento débil.
Zayıf hissediyorum.
Él se ve tan débil.
Çok güçsüz görünüyor.
¿ Cuándo te hiciste tan débil?
Ne zaman bu kadar zayıf oldun?
¿ Débil?
- Zayıf mı?
Débil. Temerosa.
- Zayıf ve korkak.
Él es débil pero es despierto.
Halsiz ama kendinde.
Ella no sabe que tú, como tu madre, eres débil y asustadizo y condenado a no cumplir función más útil que la silla de un caballo.
Lâkin bilmiyor ki sen de annen gibi zayıf, ürkek ve bir çamaşır askısı kadar bile işe yaramayacak biçimde kaderine terk edilmişsin.
No, es demasiado débil.
Hayır.
Dicen que la parrilla fue hecha de un meteoro... que quemó la barba de mi tatara abuelito, exponiendo su débil barbilla a todo el municipio.
Kovan'ın bir meteor olduğunu söylüyorlar büyük büyük dedemin sakalını yakmış zayıf çenesini tüm kasabanın görmesini sağlamış.
Era débil.
- Zayıflık gösterdim.
Y ahora sales con una débil excusa para librarte de un potencialmente placentero compromiso social.
Ve şimdi potansiyel eğlenceli sosyal randevudan kaçmak için saçma bir bahane ileri sürüyorsun.
Yo pelearé por usted, el débil, porque los pitbulls y los que llevan las de perder se mantienen unidos.
Bu adam sizin için savaşacak çünkü Pitbull ve ezilenler birbirlerine destek olurlar.
¿ Comía? ¿ Se sentía débil?
Uyuyabiliyor muydu?
Ha estado tan débil últimamente.
Son zamanlarda çok hassas.
- ¿ Sí? - débil y cansado.
-... solgun ve yorgunsun.
Está demasiado débil.
Çok zayıf. Bu onu öldürür.
¡ Quedarás como un débil cornudo!
Sende boynuzlanmış koca olarak kalırsın!
El país, está demasiado débil.
Ülke, çok zayıf.
Me despertó el ruido ensordecedor de las olas rompiendo contra el barco, cegada por el débil resplandor de la aurora boreal.
Gemiye vuran dalgaların kulakları sağır eden gürültüsüyle uyandım. Kuzey ışıkları gözlerimi kör edercesine parlaktı.
Yo era demasiado débil para los rusos.
Ruslar beni aciz biri olarak gördüler.
Débil mentalmente.
O da hastaydı.
Su pulso es rápido, débil.
- Nabzı çok hızlı atıyor.