Translate.vc / español → turco / Envía
Envía traducir turco
5,922 traducción paralela
Es un juego freemium que me envía notificaciones para jugar.
Bana sürekli bildirimler gönderen kısmi ücretli uygulama.
Todo el que lo usa envía datos biométricos y psicoanalíticos a los servidores de Piron.
Halo'yu takan herkes Piron sunucularına biyometrik ve psikanalitik veri yolluyor.
Envía la energía explosiva en una dirección.
Patlayıcının enerjisini tek yere yönlendirir.
¿ Alguien te envía una alerta cuando llegan las tortas?
Taze pasta gelince biri sana alarm falan mı yolladı yoksa?
Está bien, envía a los universitarios.
Tamam, genç takımımızı içeri gönder.
Jin, envía a todos la foto y número de placa de la camioneta comprada.
Jin, satın alınmış minibüslerin plakalarını ve şahısların fotoğraflarını gönder.
Desgraciadamente, la hija de Victoria no se nos pudo unir hoy, pero envía estas palabras.
Ne yazık ki Victoria'nın kızı Emmy bugün bizimle olamadı. ... ama şu sözcükleri gönderdi.
Se envía desde el M.E. local tan pronto como puse un Nivel 3 en el sistema.
Sisteme bir Tier 3 koyar koymaz en kısa zamanda yerel adli tabibe yollar.
Eso envía el mensaje de que nadie está a salvo.
Bu kimsenin güvende olmadığı mesajını verir.
Envía lejos a esta bruja
Günahkarlığı hepimizi lanetlemeden ;
A menudo envía Sung-hoon a hacer sus recados.
Sung Hoon'u ayak işlerini yapmaya gönderirdi hep.
Envía un mensaje al alcalde Bludworth.
Belediye başkanı Bludworth'a mesaj çekin.
Le envía sus disculpas.
Selam söyledi.
Se envía directamente a evidencias para el juicio.
Dosdoğru Kanıt ve Yargı'ya gönderilir.
Durante los últimos diez años, él ha estado en el exilio en Suiza hasta que Alemania le envía a casa en un tren junto con más de 10 millones para financiar su revolución.
Almanya onu, yanında devrim için kullanacağı 10 milyon dolar ile birlikte bir trene bindirip evine göndermeden önceki 10 yıl boyunca İsviçre'de sürgündeydi.
La baliza envía una señal marcando un punto temporal...
Kritik bağlantı noktası değişikliklerinde zamanda belirli bir noktaya sinyal yolluyor.
Vale, así que Bagosa envía a Stegner aquí para hacer un trabajo, con sus herramientas.
Tamam, Bagosa, tam donanımlı Stegner'i işi halletmesi için gönderir.
El hombre que mi padre normalmente envía... para estas situaciones no estaba disponible... así que enviado a Simón desde México.
Babamın böyle şeyler için genellikle gönderdiği adam uygun değil o yüzden Meksika'dan Simon'u gönderdi.
Envía toda la información a la baticomputadora.
Yayını Yarasa bilgisayara yönlendir.
¿ Qué pasa si en su lugar me envía... para darte la extremaunción?
Ya bunun yerine beni senin cenazen için gönderdiyse?
Quien no parece tener tiempo para mí, así que te envía a ti.
Onun da anlaşılan beni görmeye zamanı yok ki.. .. seni gönderiyor.
¿ Pero qué tipo de persona deja que tu hijo y su hermano pasen una década de luto, mientras ella envía postales a su ex novio demente?
Ancak ne tür insan, çılgın eski sevgilisine kartpostallar atarken kardeşinin ve oğlunun yıllar boyu yas tutmasına izin verir ki?
- Es más que usted me envía al infierno.
- Bana daha çok cehenneme gönderiyormuşsunuz gibi geldi.
¡ Envía los coches al hotel!
Otele arabaları gönder!
Anthony, envía tres exploradores para explorar la zona a un perímetro de cinco millas en todas las direcciones, pero este.
Anthony, alanı keşfetmesi için üç ekip gönder. Doğu haricinde beş millik alana yayılsınlar.
¿ Quién te envía?
Seni kim gönderdi?
Envía una llamada.
Hatta sinyal gönderin.
Si el duque de Guisa envía sus fuerzas contra nosotros...
Eğer Guise Dük'ü askerlerini karşımıza dikerse...
Entonces envía a por una.
O zaman bir tane yolla.
Envía a tus jinetes tras los suyos.
Arkalarından atlılarını yolla.
Envía la vaca a que le hagan la autopsia.
- İneği otopsiye gönderin
La Biblioteca envía las invitaciones.
Kütüphane davetiyeleri gönderir.
Cuando el Bibliotecario muere,... La Biblioteca no sólo envía una carta.
Bir Kütüphaneci öldüğünde Kütüphane sadece bir mektup yollamaz,
Envía centenares,... centenares para los reemplazos capacitados en el mundo entero.
Yüzlerce yollar Tüm Dünyada yerine geçebilecek yüzlerce kişiye yollar.
Él es nuestro hombre en Korea. El lava nuestro dinero y lo envía a nuestras cuentas en las Islas Caimán.
John Lee Kore ayağımız.
Envía tu tráfico.
Durumunuzu yollayin.
¿ Qué clase de padre envía a su hija a ponerse en peligro de ese modo, Alan?
Ne çeşit bir baba, kızını böyle tehlikeli bir durumun içine sokar, Alan?
- a la que envía los cheques?
- öğrenebilme şansımız var mı?
Guarda reposo por la gota... Envía disculpas y a mí en su lugar.
Gutu ayağını etkiledi, üzüntülerini iletti ve kendisi yerine beni gönderdi.
Él esperaba un resultado positivo y le envía un regalo como recompensa por esta tarea y por la siguiente.
Olumlu bir sonuç bekliyordu ve ödül olarak şimdiki ve sonraki görev için bir hediye gönderdi.
Mi padre fue nombrado caballero por el rey Jorge... y aun así Frank envía a esa niñita holandesa al Emplazamiento X.
Babası şövalye olan benim, yine de Frank Site X'e küçük Hollandalı kızı gönderdi.
Quiero que expliquéis al mundo cómo el gobierno americano glorifica sus propios crímenes, y envía a personas como tú ahí fuera para cometer actos de terrorismo patrocinados por el estado.
Dünyaya Amerikan hükümetinin kendi suçlarını nasıl güzel gösterdiğini ve sizin gibi insanları buraya devlet eliyle yapılmış terörü desteklemek için gönderdiğini anlatmanızı istiyorum.
Uno le envía poemas.
Bir tanesi şiirler yazıyor.
Él no se que texto, envía un poco de ayuda.
Eğer mesajı almazsa yardım gönderiyor.
Y si no le dejas follarse a tu mujer, él te envía a un puto lugar llamado Des Moines, ¿ eh?
Karını sikmesine izin vermezsen seni Des Moines gibi sikik bir yere yollar.
- Envía a Drew.
- Drew'u yolla.
Cuando te dé el nombre, dile : "Papá te envía su amor"
Sana bu ismi söylediginde sende "Baban sevgilerini yolladi" diyeceksin.
Papá envía su amor. Lo extraño.
Baban sevgilerini yolladi.
- Envía esto.
- Şunu yollasana.
- ¿ Y si un asteroide impacta en el planeta Tierra y nos envía a pegarnos una leche contra el Sol? Viviendo en el país del "y si" enloquecerás como el pájaro-loco.
"Ya, eğer" lerle yaşamak insanı delirtir.
Y luego Emily envía un mensaje desde el coche diciendo que Jason tiene una coartada para lo que ocurrió en Nueva York y Rosewood.
Yavaşla.