Translate.vc / español → turco / Esperanza
Esperanza traducir turco
15,129 traducción paralela
La alegría, la esperanza.
Heyecan yüzündendir umarım.
Tenía la esperanza que Ben le dijera que si no se calmaba...
Sanırım ben ona, uslu durmaya başlamazsa...
Pero en la oscuridad, el hombre encontró esperanza :
Ama karanlığın içinde adam umudu buldu.
Es nuestra última esperanza.
- Tek umudumuz bu.
La Segunda Enmienda se firmó cuando el promedio de esperanza de vida era 38 y era común para los Padres Fundadores resolver sus diferencias al amanecer con armas de fuego.
İkinci ek madde, ortalama insan ömrünün 38 yıl olduğu ve ülkemizin kurucularının anlaşmazlıklarını genellikle gündoğumunda düello yaparak çözdükleri bir dönemde imzalandı.
Era la esperanza y la tomó en sus manos y la dejó libre.
Bu da umuttu. Sonra ellerini kaldırdı ve onu da serbest bıraktı.
La esperanza, es lo bueno que... puede hacer frente a las cosas malas.
Umut kötü şeylere karşı gelebilmenizi sağlayan tek şeydir.
Tenía la esperanza de que, estuviera ahí afuera. En alguna parte.
Dışarıda, orada bir yerlere olmasını umuyordum.
Tenemos pequeñas cacerolas la esperanza de que llueva, coger algo.
Yağmur yağar da bir şeyler yakalarız umuduyla dışarı küçük kaplar koyduk.
Como que tenía la esperanza de que fuera sólo eso, porque puedo con los gatos y los perros.
Öyle bir şey çıkmasını umuyordum. Çünkü kedi ve köpeklerle başa çıkabiliyorum.
Pero intentaremos seguir mientras haya esperanza de un cambio de rumbo.
Ama bir çare bulma umudu olduğu sürece yayına devam edeceğiz.
Es la única esperanza que nos queda.
Tek umudumuz bu.
Acabo de recibir un mensaje de un doctor diciendo que ahora hay una luz de esperanza.
Bir doktordan mesaj aldım. Şimdi bir umut ışığı doğmuş.
Necesitamos que funcionen otra vez si tenemos alguna esperanza de descubrir el siguiente movimiento de Non.
Non'ın sonraki girişimini öğrenmek istiyorsak onları tekrar çalıştırmalıyız.
Sólo me repito con la vaga esperanza de que algún día, alguien de hecho me oirá.
Ben sadece birisi, bir gün gerçekten beni duyar diye kendimi tekrar ediyorum.
Tengo muchísimo optimismo, esperanza por el futuro.
Bilirisiniz ben büyük bir iyimserim ve gelecek için umutluyum.
Esperanza.
Umut.
Mientras haya un destello de esperanza no me rendiré de ningún modo. Sea cual sea el resultado, estoy dispuesto a enfrentarlo contigo.
umut ışığı olduğu sürece, asla vazgeçmeyeceğim sonuç ne olursa olsun, bu seyahatte seninle olacağım
Tenía la esperanza de lo mismo, pero ahora me parece que no puede hacerlo.
Ben de öyle umuyordum ama artık olmayacağını anladım.
Tenía la esperanza de que pudieras venir a mi oficina, ¿ para qué pudiéramos revisar los detalles?
Ofisime gelmenizi bekliyordum, detayları konuşabilmemiz için.
Porque necesitaba esperanza para elevarme.
Çünkü içimi dolduracak Bir umut lazımdı
Pasión, dignidad, esperanza y dinero.
Tutku, itibar, umut ve para.
Es una lucha sin fin, sin ganadores ni esperanza.
Bu sadece sonu olmayan kazananı ve umudu olmayan bir savaş.
Al recuperarte, vuelve a tener esperanza y vuelve a quererte.
Seni ona geri getirmek ona umut ve sevgi vereceğim. Ve sana olan sevgisi, aslında hiç
Hay muchos jóvenes sin esperanza.
Hiç umudu olmayan bir sürü çocuk var.
Voten por la gran esperanza blanca
Beyaz umuda oy verelim
"Donde hay ruina, hay esperanza para un tesoro".
"Harabelerde hazine bulma ümidi vardır."
Hay una pequeña parte de mí que... Con la esperanza siempre secreta, que quizás esta vez ¿ Todo esto se vendría abajo ya?
Hep küçük bir parçam gizliden belki bu sefer -
¿ Hay esperanza de extraerle algo?
- Bundan gerçekten bir şeyler çıkarmak konusunda umut var mı?
Tú acabas de obtener uno sin esperanza.
Seninki ümitsiz vaka sadece.
- Una pequeña esperanza.
- Küçük bir umut ışığı.
Es un juego de esperanza.
Umut oyunudur. Hayâllerin oyunudur.
Y lo que no hace un peón es revelarle secretos a la reina del enemigo - con la esperanza de follársela.
Piyonların yapmaması gereken şey ise bir gün seninle yatar umuduyla düşman Vezir'e sırları anlatmasıdır.
Entonces ¿ Ellos continuarán disparando flechas a dónde sea con la esperanza de tener suerte?
Sadece her tarafa ok atışı yapıp bu konuda şanslı olmayı umuyorlar.
Tengo esperanza.
Umutluyum.
Esperanza, Sharon.
Umut, Sharon.
No pierdas la esperanza.
Umudunu yitirme.
Vamos a restaurar un poderoso, artefacto sobrenatural, y es nuestra única esperanza contra un enemigo que tiene el destino del mundo en sus manos.
Biz güçlü doğaüstü yapıyı düzeltmek için... Bu bizim tek umudumuz... Dünyanın kaderin ellerinde tutan bir düşmana karşı.
Dale tu fuerza. Dale tu esperanza.
Gücünü ona ver.
Crane... nunca pierdas la esperanza. Abbie...
Crane Asla umudunu kesme.
Ella es tu esperanza... tu todo.
O senin umudun... Senin her şeyin.
La Caja puedo haber tomado su esperanza.
Kutu onun umutlarını almış olabilir.
Tienen la esperanza de que el tiempo no va a mejorar para faltar a la escuela.
En büyük endişeleri yarın okula gitmek zorunda olmaları.
Ni empleos, ni dinero, m esperanza, ni metas.
İş yok, para yok, umut yok, gidecek yer yok.
Ojalá hubiéramos salvado a Max, pero si hemos podido darle a Shaw algo de esperanza,
Keşke Max'i kurtarabilseydik. Ama Shaw'a küçücük de olsa bir umut verdiysek?
Decidir dejar morir a mis amigos, dejar morir la esperanza, dejar que el mundo sea pisoteado por ti, todo porque seguí mis normas.
Arkadaşlarımın ölmesine, umudun ölmesine kurallarıma bağlı yaşadım diye dünyanın ayağınızın altında dümdüz olmasına müsaade edip etmeyeceğime karar vermem gerekiyor.
Porque en la vida no hay esperanza.
Çünkü hayatın kendisi umutsuz.
DONDE HAY RUINA HAY ESPERANZA PARA UN TESORO
HARABE OLAN YERDE, HAZİNE BULMA UMUDU VARDIR
TODOS SOMOS LIBRES Hemos encontrado un nuevo símbolo de esperanza.
Sanırım yeni umut sembolümüzü bulduk.
Siempre tengo la esperanza de que haya cambiado.
Değiştiğine dair umudumu koruyorum sadece.
Te mantienes en la esperanza.
Umudunu üstünde tut.