English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / español → turco / Esperó

Esperó traducir turco

1,074 traducción paralela
La leyenda dice que se odiaban desde la infancia, cuando la Reina Negra se rehusó a soportar las maldades de su hermana... y maliciosamente en silencio... esperó el momento justo para tomarse revancha.
Hikayeye göre çocukluktan beri birbirlerinden nefret ederlermiş, Kara Kraliçe, kardeşinin şeytanca şakalarından ve kötülüklerinden bıktığı zaman intikamını almak için doğru anı bekledi.
Tal vez puedas explicarme por qué Simmons no esperó hasta el verano.
Bu saçmalığın neden sezon sonunu bekleyemediğini açıkla.
Fueron a un hotel, hicieron el amor, ella esperó a que se durmiera y le pegó un tiro en el corazón.
Bir otele gittiler. Seviştiler. Adam uyuyana kadar bekledi ve onu kalbinden vurdu.
La infantería abrió sus puertas en las trincheras línea del tren y esperó a los refuerzos.
Piyadeler demir yolu boyunca siper kazdılar ve takviye kuvvetlerini beklediler.
Los rusos cavaron trincheras y esperó.
Ruslar siper kazdılar ve beklemeye koyuldular.
Dijo que esperó cuando la máquina se demoró.
Makineler gecikirse beklerim demişti.
¿ Esperó a que el hombre lo llamara?
Böylece, adamdan haber almayı beklediniz, doğru mu?
Esperó a que Hanako volviera de una cita.
Hanako'nun bir randevusundan dönmesini bekledi.
Porque... realmente creo que nunca esperó algo así.
Çünkü onun gerçekten böyle bir şey beklediğini sanmıyordum.
- Cuatro y media. Esperó a que me fuera... para ir al ruedo. Creo que se enfrentó al toro a las cinco.
Ben epeyce bir yol katedinceye kadar beklemiş, arenaya çıkmış olmalı, boğayla tahminen saat 17 : 00'de karşılaşmış, belki de 17 : 30.
Esperó a que llegáramos al lugar.
Biz, buraya gelene kadar, bekledi.
Una vez más, esperó la tercera invitación.
Gene, üçüncü daveti bekledin.
Yo sólo estoy asombrada que esperó dos días antes de- - Hola?
Bunu söylemek için iki gün beklemene şaşırdım-
Esperó a que haga el examen para decirme que soy demasiado mayor.
Yaşımın uygun olmadığını söylemeden önce bütün testi bitirmemi bekledi.
Esperó semanas enteras sin preguntar por qué, probablemente temiendo la posible respuesta. Su dolor era tan grande que su esperanza se mantuvo más de lo que aconseja la razón.
Özlemi öyle büyüktü ki, umudu, mantığın müsaade edebileceğinden çok daha uzun süre devam etti.
¿ Por qué esperó tanto para oprimir el botón?
Basmak için neden bu kadar çok bekledin?
Apuesto que nunca esperó encontrarme aquí.
Bahse varım beni burda görmeyi ummuyordun.
El libro de la naturaleza esperó 1 500 años a que alguien lo leyera.
Doğa Kitabı, bir okur için 1500 yıl beklemişti.
Sus amigos crecieron, se desarrollaron y murieron. Su hermano menor lo esperó pacientemente todo este tiempo.
Arkadaşları yaşlandı ve öldüler... ve bu arada kardeşi tüm bu zamanı sabırla bekleyerek geçirdi.
Y porque la mujer esperó hasta ahora para reclamar?
Kadın neden bu kadar beklemiş haber vermek için?
Esperó con una paciencia extraordinaria.
Olağanüstü sabrıyla bekledi...
Se envolvió con la prudencia y esperó a que el ángel atacara.
Kendini erdemlilikle sarıp sarmaladı ve bir meleğin gelmesini bekledi.
Lysiane esperó el amor durante mucho tiempo.
Lysiane aşk için çok uzun zamandan beri bekledi.
Eso me recuerda al hombre que esperó tanto tiempo, que olvidó que esperaba.
Bana çok uzun bekleyen bir adamın ne için beklediğini unutmasını hatırlatıyor.
Él esperó menos de 3 años.
Üç yıl kadar bekledi.
Así que esperó a que el contenido del cubo... fuera depositado en el camión de la basura. Sí, señor.
Bu yüzden, çöp tenekesinin içindekilerin, çöp kamyonuna boşaltılmasını beklediniz.
Sí. ¿ Registró lo que contenía la pala... o esperó a que el contenido de la pala... fuera depositado adentro del camión?
Kepçenin içindekileri incelediniz mi, yoksa, kepçedekiler kamyonun kasasına boşaltılana kadar beklediniz mi?
¿ Esperó a que le aplaudieran?
Alkışları bekledi mi sanıyorsunuz? Hayır.
Así que esperó... y esperó... y esperó otra vez.
Ve böylece kızcağız onu bekledi bekledi ve yine bekledi.
Esperó durante semanas para recibir una invitación a la fiesta de la princesa Novemali's.
Prenses Novemali'nin balosu için haftalarca davetiye bekledi.
Que el pobre Torrezno se ahorcó. No esperó que le llamara el Señor. iQué barbaridad!
Zavallı Torrezno kendini astı... — Tanrının onu çağırmasını bekleyemedi.
Así que la gente esperó su regreso, y esperó, y creció cansada de esperar.
Bu yüzden insanlar onun dönüşünü bekledi. Bekledi ve beklemekten yoruldu. Kuşu saldıklarını unuttular ;
¿ Por qué esperó aquí?
- Neden hala buralardasın?
¿ Y no lo esperó?
Ve seni beklemedi mi?
Esperó hasta momentos antes de morir para contarme la historia.
Ve bunları bana hayatım boyunca anlatmadı.
Hizo todo el trabajo y esperó, y luego...
Bütün işleri ve beklemeleri yaptı ama sonra...
- La declaro en rebeldía con el Tribunal. Esperó 17 años mientras hombres incapaces le sobrepasaban, 17 años viendo hombres insignificantes nombrados para cargos mayores.
17 yıl boyunca... sizden daha bilgisiz kişiler terfi ederken niye bir şey yapmadınız?
Esperó a que Elizabeth llegara, la golpeó la arrastró hasta el río y la degolló.
Elizabeth Quinn arabasına binerken onu dövüp... nehir kenarına sürükleyip, sonra da vahşice boğazını kesen siz misiniz?
Entonces se marchó pero no se fue a su casa no, doctor Sterndale fue a la vicaría y esperó allí durante un tiempo.
Sonra oradan ayrıldınız,... ama eve gitmediniz,... hayır, Doktor Sterndale, Papaz evine gittiniz ve bir süre orada beklediniz.
Durante años Brenda esperó.
Brenda yıllarca bekledi.
Pasó el día en una taberna, consumiendo gran cantidad de ginebra con su asesino, que lo siguió hasta este mismo lugar y lo esperó allí hasta que la víctima se durmió borracho.
Gününü bir tavernada, katiliyle birlikte... aşırı miktarda cin tüketerek geçirmiş. Katil onu buraya kadar takip etmiş, orada, kurbanı alkolden sızana kadar beklemiş,
Aprendí a trabajar más rápido con él. ¡ Mi hija no esperó... a Rodin para existir!
Benim kizim var olmak için Bay Rodin'le tanismayi beklememisti.
Dios me ha castigado. El vigilaba a escondidas mi botín y esperó a que amasara una fortuna.
Yaptığım berbat işleri seyretti ve ben bir servet yapana kadar bekledi!
Cuando me atrapó pretendió no reconocerme y esperó a que yo le hiciera la cama le pusiera una menta en la almohada y me fuera sin decir una palabra.
Sonra yakaladı beni... beni farketmemiş gibi davrandı... ve yatağı hazırlamam için... beni bekledi... yastığın kılıfını geçirip... ayrılmamı... tek kelime bile söylemeden.
- Por mi esperó amablemente.
- Ölüm nazikçe durdurdu beni.
Si realmente quería que fuera con Ud., ¿ por qué se esperó hasta estar en el auto, camino a la cena, para decirme?
Sizinle beraber gelmemi istiyorsanız neden arabaya binip yola çıkana kadar sormadınız?
Le dio una patada y la esperó dentro.
Tekmeleyip girmiş ve kadını yatak odasında beklemiş.
Me esperó una hora en el restaurante y luego se fue a la casa.
Restoranda bir saat beklemiş, eve dönmeden önce.
Volvió a su casa, le cocinó a su hermano una rica cena, y esperó a que terminara, y luego le cortó la garganta.
Eve gidip, erkek kardeşine çok güzel bir yemek hazırlayıp, kardeşinin yemeğini bitirmesini bekledi. Ve sonra da boğazını kesti.
Hay gente en diálisis que esperó años.
Diyalize bağlı bir çok insan yıllardır bekliyor.
Permítame preguntarle si me esperó mucho.
Size bir şey soracağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]