Translate.vc / español → turco / Estâ
Estâ traducir turco
243 traducción paralela
Mary, el pan no estâ fresco.
Mary, ekmek bayatlamış.
- No estâ aquí. ¡ Largo!
- Burada değil. Defolun!
Estâ borracho.
Sarhoş.
Su corazón se estâ muriendo.
Kalbi kan ağlıyor.
Estâ en el lugar equivocado, jovencito.
Yanlış bir yere geldin, genç adam.
- Estâ bien, corazón.
- Buraya kadar, koçum.
¿ Estâ resentido con alguien?
Kin beslediğiniz birisi var mı?
Estâ en mi habitación. Al otro lado de la iglesia.
Kilisenin diğer tarafındaki odamda.
- Estâ cerrada, te Io digo.
- Kilitli diyorum.
Estâ más caliente.
Artıyor.
Estâ en hielo y el doctor quiere derretirlo y examinar el cuerpo.
Ona şöyle söyle ; Ceset buzun içinde, Doktor Carrington muayene için buzdan çıkarmak istiyor.
¿ Estâ nervioso?
Sinirli mi?
No estâ muerto.
O ölmemiş.
- Estâ cerrado.
- Kapı kilitli.
- Estâ cerrada.
- Kapı kilitli efendim.
- No estâ dentro.
- Belli ki içeride değil.
La llave no estâ.
Anahtar gitmiş.
Estâ bloqueado. Si sale cavarâ entre barriles de petróleo y nieve.
Arka kapıyı kilitledik eğer dışarı çıkmışsa bir kaç varil benzin ve tonlarca kar kazmalı.
- ¿ Estâ latiendo, doctor?
- Bu titreşim nedir doktor?
No estâ pensando qué ocurre en el vivero.
Serada olanları düşünmüyorsunuz.
Pat, recuerda esto : Estâ cansado.
Pat, sana bir şeyi hatırlatmak isterim?
No duerme desde que hallaron esa cosa y no estâ lúcido.
Bu şeyi bulduğunuzdan bu yana uyumadı. Artık doğru düşünemiyor.
La criatura se estâ multiplicando.
Seradaki bu yaratık belli ki kendini çoğaltabiliyor.
- Estâ allí.
- Geldi Kaptan.
- Estâ bien, creo.
- Bence bir problem olmaz.
Estâ bueno, no?
Güzel, ha?
Estâ bien. Una muerte en Ia familia,... Io dejaremos así.
Pekala, aileden biri öldüğüne göre bunu daha fazla uzatmayalım.
Estâ de paso, señor?
Siz buradan sadece geçiyordunuz, değil mi, Bayım?
No estâ por aquí?
Şey, burada değil mi?
Estâ aquí, espero tu firma.
İşte burada, senin imzalamanı bekliyor.
Estâ herido.
Yaralanmış.
¿ Estâ listo para hablar?
Konuşmaya hazır mısın?
¿ Estâ vivo?
Hayatta mı?
Estâ donde Russell.
Russell'larda.
Caine. ¿ Estâ herido?
Caine. O iyi mi?
Estâ donde el riachuelo se cruza con el camino.
Dereyle yolun kesiştiği yerde.
¿ Pero ese reloj solar no estâ obstruyendo al sol y derrota su luz?
Peki, bu güneş saati güneşin yolunda durup ışığını kesmiyor mu?
Estâ ardiendo.
Yanıyor.
- Estâ enfermo.
- Hasta.
- Estâ maldito.
- O lanetli.
Estâ muerto por mi poder.
Benim gücümle öldü.
Estâ desperdiciando mi tiempo.
Vaktimi harcıyorsun.
Estâ muy arriba.
Çok yükseğe ayarlı.
Comprendo que no estâ familiarizado con mi fe.
İnancıma pek aşina olmadığınızın farkındayım.
Estâ débil por el hambre.
Açlıktan zayıf düşmüş.
¿ No estâ claro?
Belli değil mi?
Tu forma de hacerlo no estâ mal.
Yöntemin o kadar da kötü değil.
- Estâ bien.
- Tamam, tamam.
Estâ mal!
Bu bir rezalet!
Estâ con éI.
Evet.
- Estâ muerto.
- Öldü.